KİME AİTSİN?
Geçtiğimiz Cuma günü Ankara’daydım. Otobüs terminalinin mescidine gittiğim zaman Cuma hutbesi bitmiş ve müezzin, Cuma namazı için kamet getiriyordu.
Cemaat mescidin dışına taşmıştı. Yerlere serilen hasırlarda bir tane boş yer yoktu. Abdestsizdim. Canhıraş bir biçimde şadırvanın yönüne doğru koştum. Eyvah, şadırvanın önü bile tıkalı, her yer mümin kaynıyor; ama ben namazı kaçıracağım!
Bir an dünya başıma çöktü. Evet, seferiydim; Cuma namazını kılmasam da olabilirdi, ama şimdi göz göre göre bu kadar müminin “Allahu Ekber”ine katılamayacak mıydım?
Farkında olmadan gözlerim yaşardı; bir çocuk kimliğine büründüm; küçüldüm, küçüldüm ve adeta elim ayağım tutmaz oldu.
Ben şimdi Rablerine secde eden insanlarla secde edemeyecek miydim? Allah’ım, sen benim Rabbimsin, ben de senin kulunum, diyemeyecek miydim? Ben bu rahmetin dışında mı kalacaktım?
Allah’ım, acaba ben ne suç işledim de şimdi bu cemaatin dışında kaldım?
Kalbim çarpmaya, kulaklarım çınlamaya ve gözlerim kararmaya başladı. Bir sağa bir sola bakınıyor ve bir yerlerde acaba abdest alabilir miyim diye debelenip duruyorum.
Müezzin kametini bitirmek üzere; ama ben hâlâ abdest telaşındayım.
Bu cemaatin yanından kaçmalıyım. Suçluluk psikolojisiyle onlardan kaçmaya başladım. İkinci kata çıkmışım. Anlamsız bir şekilde bakınırken gözüm merdivenin alt kısmına takıldı. Evet, şadırvana bir giriş yeri vardı oradan. Hızla seğirttim ve şadırvana girdim. Suyla gözyaşlarımı karıştırarak abdest aldım. Kapıdan çıkar çıkmaz da sanki bir kişilik yer ayırmışlar gibi boş bir yer buldum ve Allahu Ekber dedim. Şükürler olsun Rabbim!
Evet, her insan kime ait olduğunu bilir. Aidiyet psikolojisi insanın aynı zamanda kimliğidir de. Bir toplulukta, bir işte veya bir tercih esnasında siz, size en yakın olanı bulur, onu sever ve ondan yana tavır koyarsınız. Ne yaptığınızın farkında olmasanız bile bu böyle gider.
Hz. Peygamber (AS) buyuruyor:
“ Yüz kişilik bir topluluk olsa, bu topluluğun doksan dokuzu kâfir, biri mümin olsa, dışarıdan da bir mümin içeri girse, o mümin döner dolaşır, diğer mümini bulur ve onunla arkadaşlık kurar. Bunun tersi de böyledir.”
Düğünlere gidersiniz, davetlere katılırsınız; anında gruplar oluşur ve bakarsınız ki bu grupların ortak paydaları aynıdır.
Anlatılır; kargayla martı birlikte uçmaya başlamış. Bunu gören arif, “ Bu işte bir yanlışlık var, hele şunları bir takip edeyim.” demiş. İki kuş biraz sonra bir taşın üzerine konmuş. Arif bakmış ki, iki kuş da aksamaktadır.
Cins, cinsini çeker.
Bitkiler, hayvanlar bile öbek öbek yaşarlarken, insanların fikirsel beraberliği kaçınılmazdır.
Vatan; 'düşünce ve ideal birliği içinde olan insanların paylaştıkları toprakların ortak adıdır' desek yanılmayız.
Asıl vatan cennet ve cehennemdir. Aynı inançları paylaşanların ortak yurtlarıdır.
Değişik partilerdeki insanları anlamak istiyorsanız, onların liderlerine bakınız; onlar, liderlerinin özelliklerini gösterirler.
Hayatın her safhasında bu böyledir.
Öyleyse, bir yere gittiğimizde yanımıza gelen insanlara dikkat etmeliyiz; biz onların anlayışı üzerindeyiz. Bir yere bal koyarsanız oraya arılar gelir; pislik dökerseniz, sinekler uçar.
Hz. Peygamber (AS) buyuruyor:
“ Kişi sevdiği ile beraberdir.”
“ Kişi sevdiğinin dinindendir.”
Uğursuzların sevgisine muhatap isek, kendimizi sıgaya çekmeliyiz.
Yarın herkes sevgilisiyle dirilecektir. O zaman sevgililerimize dikkat etmek zorunda değil miyiz?
Sevgili Allah ise, niçin korkarsın?
Sevgilin Allah değilse, yine de korkmazsın; çünkü sen hiç, ama hiçbir şeyin farkında değilsin!
İnsan olmak, farkında olmaktır. Farkındalık, değerlerini oluşturur. Değerlerin ise, yarın senin mihmandarın olur.
Müezzin minareden ezan okuyor, sen nereye gidiyorsun?
Rabbin sana “kulum!” diyor, sen kimlere boyun büküyorsun?
YAZIYA YORUM KAT