1. YAZARLAR

  2. H. Basri CANCA

  3. Kritik dönemin handikapları ile potansiyelleri
H. Basri CANCA

H. Basri CANCA

Yazarın Tüm Yazıları >

Kritik dönemin handikapları ile potansiyelleri

A+A-

Dünya siyaseti karakterini sert biçimde gösterdiği bir döngüye girdik. Milletin duyarlılık oranı idealize edilen oranın çok altında. Ve hala milletin zihnini kodlayan etkin bir kesim var.

Anlamak veya ayırt etmek için özgün akılla özgür iradenin yan yana getirilmesi gereken kritik bir zaman dilimindeyiz. Olaylar zamanın çarkından daha hızlı dönüyor ve sistemleri zorlayacak olan büyük değişimin işaretleri kendini göstermeye başladı. Dönem, kimlerin ne söylediğinden çok ne yaptıklarına bakılması gereken bir dönemdir. Ve zaman, sırf algıya yönelik propaganda ile kaybedilecek kadar gaflette olma zamanı değildir.  Yalanın hakikat, hakikatin yalan diye zihin karıştıranlara fırsat vermeden milletin uyandırılması için herkesin fedakârlık yapması gereken bir zamandayız.

Genelde düşmanın dost kisvesine girdiği dönemlerde görülen zamanın bu karakteri şimdi, dostun kendi kisvesi içindeyken düşman görülmesine dönüşmüş... Özgün değerlere sarmalanarak gizlenen şer ittifakları, açık düşmanlıkları bile mumla aranır duruma getirmiş. Hem edebinden hem de imkânsızlığından sürekli kararsızlık ve şüphe yüklemeleri karşısında kalan duyarlı halkın büyük bir kısmı, değerlere ulaşım engeline irade gösterememenin stresiyle patlamak üzere...

Ve hala imtiyaz ve istisna kayırmacılığıyla devletin ruhunu karartan kodlamaların etkisi devam ediyor. Derinlemesine bir açık kimlik aramanın bile sözü edilemezken, bölücü özellikleri ortadan kaldıracak olan haklı söylemin birleştirici özelliğinin adını ağzına alan yok.

Ne yapmak lazım sorusuna genelde partileşme gibi cevap veriliyor lakin her olguya parti meselesi gibi bakılması güven zedelemeye başladı. Kabul görse bile bazı şeyler partileri siyasi zafiyet ile birlikte eksiklik yaratmaya zorluyor. Zaten siyasete heyecan verecek bir muhalefet eksikliği olduğu halde bunu dile getiren yok. Siyaset ağacının kuru dalında oturup da gövdesine tutunan ana muhalefetin şahsi çıkarlara odaklanmış bilinç göstergesi ile ne dünyadaki stratejik olgular ne de ülkede iktidar diye bir derdi olmamasına söz eden yok. Muhalefet içinde, inandırıcılığı zedelenmiş kesimin siyasi örgütlenme hasretinin harareti de sürüyor ama köpürmeyi tıraş sabununda arayanlar var.

İktidar partisi ise övündüğü icraatlarını, kaliteli mal ürettiği halde malını pazarlayamayan tüccara dönmüş. AK Parti’yi iktidar yapan seçmen ise, heyecanı bitmiş, tatmin özellikleri zayıflamış, aşkları bittiği halde çocukları için yuvanın dağılmasını istemeyen eşlere dönmüş. Muhalefetin tamamında iştah kabartan bu durum, alım gücü olmayan fakir vatandaşın ucuzluk kampanyası karşısındaki durumuna benziyor.

Alternatif beklenen ana muhalefet ise milletin özgün değerlerinden uzak, modası geçmiş, düşük kalite kavramlarla istemedikleri iktidarın şarkısını mırıldanmakla tatmin arıyor. Halk ise, feryadını duyurabilmek için gırtlağına sarılan renksizliğiyle görünmez olan elden kurtulmayı bekliyor.

Dünya savaşının kapıyı çaldığı bu zaman diliminde iktidar, muhalefet ve halk olarak büyük düşünmek için ne kadar hazır olunduğu pek belli değil. Lakin ayırt etme erdeminin en belirgin biçimiyle bilinç durumlarının tüm seviyelerinde aktive edilmesi gereken zamanı yaşıyoruz. Ve hala çakma aklı yöneten görünmez bir iradenin etkisiyle, kendi olmakta zorlanan etkin ve yetkin olduğu halde sorumluluk bilinci aşağıya çekilmek istenen büyük bir kesim var.

Küresel boyut aşamasında gelişen bu değişim ve dönüşüm döneminde, yerli, milli ve maneviyat konusunda laf anlatılmaz kesimin bu kadar yüksel olmamasını temenni ederdik. Ancak, hiçbir hakikatin anlatılamayacağı çakma aklın algı kalıplarıyla düşünenlerin içinde, özel misyonlarıyla yetiştirilen etki ajanlarına karşı vatan ve millet duygularını öne çıkararak onlarla mücadele eden samimiyetine güvenilecek kimsenin olmadığını söylemek yanlış olur.

Velhasıl şimdi, bilinç durumu hangi seviyede olursa olsun kendi algı seviyesiyle her vatandaşın bireysel çıkarlarından çok bütünsel menfaatlerin düşünülmesi ve öne çıkarılması gereken bir döneme girdik.  Şimdi, ülke ve millet olarak geri kalmamızın tesadüf olmadığını ve çelmenin içeriden takıldığını bilsek de… Yanılsama dünyasının bize yansıyan gülen yüzündeki maskeyi görsek de… Tahmin ile bilmeyi, önyargı ile gerçeği ayırt etsek de. Seviyesi ne olursa olsun vatanperver olup da hangi akla hizmet ettiğini bilmeyenler dâhil sağcısı, solcusu, layığı anti layığı, dualitenin basit kutuplaşmalarına kapılmadan, kaynağından bulandırılan suyun bulanıklığını tartışmaktan, suyu bulandıranları ortaya çıkarmayı aklının ucundan bile geçirmeyenlerin artık kendine gelmesi gerekir..

Yapılması gereken çok şey var ama siyaset de eğer temel prensipleriyle yeniden inşa edilecekse öncelikle bu inşanın temel taşı olan bireyin, yani ana malzemenin kaliteli hale getirilmesi gerekiyor. Bu açıdan iyi birey, iyi toplum, iyi toplum iyi devlet diye inşaya başlanılmalı. Siyasetin ana malzemesi olan birey ’in zihinsel besin kodlar önemle ele alınması gerekiyor.

Bu konuya metaforik bir yaklaşım getirecek olursak; Bireyi çok kaliteli bir meyve fidanına, kaliteli olan meyvesini de zihinsel beslenmesine benzetelim. Ama meyve tarlasının engebeli oluşunu aşırı propaganda ve tenkitlere uyarak beton dökülerek düzeltilmesine ikna olalım. Sonra da o kaliteli fidanı betonun üzerine yığılan toprağa dikelim. Gelişip büyümesi için besleyelim, rüzgâr ve fırtınalara karşı direncini artırıp ayakta kalması için onu ayakta tutacak olan toprağını artıralım. Toprağını artırdıkça etrafındaki çerçeveyi de büyüterek sağlamlaştıralım.

Fidan büyüyüp ağaç olduğu halde meyve vermediğinde neyi eleştireceğiz? O iklime ait olduğu halde toprağın içinde o fidanı besleyecek minerallerin olmamasını mı? Fidanın betonu delip kök salamaması ve ait olduğu değerlerini aktive edilememesini mi? Yoksa betonu kırıp köklerin kendi minerallerine ulaşmasını engelleyen betonun kırılmamasını mı ya da sadece fidanımı eleştireceğiz?

Durumdan vaziyet çıkarmak bu metaforun algı biçimine göre değişir tabi. Devlet olarak sadece fiziki olarak güçlü olmak yetmiyor. Güçlü olmak kadar fütuhata göre de hareket edilmesi gerekiyor. Çünkü içinde bulunduğumuz zaman, siyasette hiç boşluk bırakılmayacak kadar önemli ve kritik bir zamandır.  

AK Parti’nin Yeniden Teşkilatlanmasına gelince

İktidar olmanın farkındalığı ve tedirginliği ile AK Parti’nin başlattığı teşkilatlarındaki yenileme ve tadilat hareketine tabanın tahminlerine kimse bir şey diyemez.  Seçimin seçmeni dışarıdan ithal edilemeyeceğine göre tabanı dikkate almamak da olmaz. Ama eski malzeme ile yeni bir iktidar inşa edilmesi de zor görünüyor.

Evet, AK Parti iyi bir teşkilatlanma ile iktidara gelmiş bir partidir. Lakin o zaman halkın karşısındaki AK Parti’nin ne eleştirilecek icraatı, ne kadrosunda eleştirilecek şahısları ne de söylemlerine karşılık verebilecek etkin birileri vardı. Eskiyip yıpranmış yüzlerin karşısında duruşu, eylemi ve söylemleri ile herkese heyecan veren etkin bir lider ve o liderin partisi olan AK Parti vardı.

Günümüzde hiçbir parti Enderun okulunda yetişmiş üst düzey kalitede bir kadro ile halkın karşısına çıkabilme şansı olduğunu kimse söyleyemez.  Hatta kahredici Kah-tı Rical’in en belirgin siyasi yetersizlik özellikleri içinde mevcut sosyal durumdan bir siyasi kadro kurmaktan başka şansı bile yoktur.

Bu, bilgi ve teknolojik yetersizliğinden üretim yapacak fabrika kuramayınca, haklı olarak yabancı yatırımcı çağırmaktan başka çaresi olmayan devlet yöneticilerine benzer. Böyle yöneticilerin fabrikanın ürettiği ürünün şekline şemailine müdahil olamaması bir yana GDO’lu olup olmadığını bilmemesi nedeniyle milletin ne ile nasıl beslenip fiziksel olarak nasıl bir şekil alacağına bile müdahil olamamasına benzer. İstihdam için gerekli üretim nedeni ile ses çıkaramayan böyle bir yönetici, millet olarak bilgi, birikim ve tecrübesi yoksa, gıda dahil fabrika üretim sisteminde verdiği tavizi eğitim sisteminde de vererek toplumun bilincinin kontrolünü de verme mecburiyetinde kalır. Önce gıdayı sonra insanı bozacak olanlar tolumun zihnini ele geçirdiğinde kendi ellerinin karakterini o bilince kodladığında durumu düşün ki kim kimdir? Böyle bir insan malzemesi ile seçime gidip özgün olmayı, kendini bilmeyi ve bu insan modelli malzeme ile iktidar olup muktedir olmaya çalışacaksın. Bu bayağı zor bir durum ve bu aslında kendi kendine bir haksız rekabet değil de nedir.

Tamam, öncesinde mevcut malzemeye verdiği şekillerle bu güne kadar birçok alanda kazanımlar sağlayan güçlü özellikleri ile başarı kazanan lidere bir diyeceğimiz yok. Bu liderle böyle bir sosyal yapı içinden yüzde ellinin üzerinde oy alarak iktidar olan bir parti var. Lakin önceki dönemin yeteneksizliğini heyecana dönüştürerek iktidar olan bir AK Parti kitlesi yok şimdi… Tohumu atılmış tarlaların ürünlerini filizlendirecek cemrelerin müjdelediği ilkbahar geçmiş, son baharın zayıf güneşiyle bile eriyen bir AK Parti var. Ve bu AK Parti halk nezdinde kendi içinde bile heyecanını kaybetmiş durumda.

Yirmi üç yıl iktidar olan AK Parti belediye seçimleriyle irtifa kaybetmeye başlayınca, tabanda oluşan psikolojik durumun parlamentoya yansıma endişesi ile sanki bir diriliş hareketi yapıyormuş gibi özgün değerleriyle sistemleştirememiş bir partinin yeniden örgütlenmeye geçilmesi ne kadar çare olur bilemeyiz. Bu bize, bazı dillerde tadilat anlamına gelen Re mont ile Diriliş hareketini birbirine karıştırıldığı kanaatimizi uyandırıyor. Çünkü AK Parti, diğer partilerin söylemlerinden biraz farklı eylem ve söylemleri olsa da aynı sistemin ürettiği insan malzemesiyle inşa olmuş ve mevcut sistemin partilerinden farklı bir parti olamadığını gösteriyor.

Çıkar ilişkilerinin ideal düşünce sisteminin önüne geçtiği ve siyasetin imkânlarıyla menfi ilişkilerin kirlendiği bir ortamda bu eski malzeme ile kaliteli yönetim kurmak ve halkı ikna etmek kolay olacağa benzemiyor. Daha açık söylemek gerekirse, eski malzeme ile yeni bina inşat edilemeyeceği gibi aynı insan profilleri ile yeni bir teşkilatlanmadan randıman alınması zor olacağa benziyor.

Eski başarıyı elde etmek için parti teşkilatlarında kadro değişikliğine gitmek ne kadar çare olur bilemeyiz. Bu durum, farklı hedef belirleyip de, hedefi ve istikameti belli olan trende vagon değiştirmeye benzer ki bu durum da hedefe götürmez.

Başarıların temelinde strateji ile birlikte taktik olsa da en önemli etken motivasyondur ve motivasyonun kaynağı da heyecandır… AK Parti kayda değer çok şeyler yapmış olsa da heyecanını kaybetmiştir. AK Parti, güneşin ilk doğduğu anda yükseldikçe etkisini tepe noktasında belirgin biçimde hissettiren ve çok etkili olan bir güneş gibi idi. Ama aynı güneş şimdi düşüş trendine girdi ve yükselişindeki etkin enerjisi günden güne azalmaya başladı. Güneşin batışı durdurulamayacağına göre artık, AK Parti’nin heyecan ve enerji kaybının taktiklerle durdurulabilmesi mümkün gözükmüyor.

İktidarın şansı yok mu diyeceksiniz… Elbette ki var… Kendine has bir stratejisi olmayan, fikir üretemeyen, adı belli olmayan rüzgârın esintisiyle nezle olmuş fikirler, bayat kavramlarıyla gıda zehirlenmesi yaşayan bir ana muhalefet gibi bir şansı hala var.

Ayrıca oyuna getirmeden anlaşabilirse… Tevazuu ve ümidi ile birlikte ideali, idealine uygun bilgi, bilgi ile birlikte birikime sahip, partileşme heyecanının belli bir aşamasına gelmiş… İstisnasız ülkenin en ücra köşesine kadar her alanda var olan ama bencilce öne çıkmayı ar eden… Arsızca öne çıkanlara karışmadığı için siyasetten geri duran… Yeteneksiz yetkinlerle temas kurmadığı için ortalıkta gözükmeyen… Ama gerçek idealizmin ruhuna sahip bir diriliş nesli var.

Güneş, battığında yeni gün için nasıl ki yeni bir güneşin doğacağı ümidi var, bütün zor zamanlarda potansiyelini aktive eden milletin idealist bir fertleri olarak böyle bir Diriliş nesli ve bu neslin ümidi var.

Bu tarihi dönüm noktasında, insanın fıtri özellikleri üzerine yeni bir dünya düzenini talep eden, talep ettiğine öncülük etmenin sorumluluğunu alabilecek, liderlik özellikleriyle hak edene hak ettiğini verecek… Diriliş fikriyatını tez olarak benimseyen… Vatan ve millet anlayışında kapsayıcı ve stratejik düşünen… Hiçbir kutuplaşmaya mahal vermeyecek, herkesi olduğu gibi kabul edip yeteneklileri yetkin kılacak biçimde kucaklayacak olan… Para gücü ile imkân devşirilmesine fırsat vermeyecek taban odaklı, idealist, vatanperver, sağcısı, solcusu, ülkücüsü, laik anti laiki ile herkesi bir araya getirebilecek… Tabandan tavana kabul görecek, Diriliş fikriyatıyla donanımlı yeni bir siyasi hareketin başlatacak nesil var.   

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
1 Yorum