ABD öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik başlatılan Ekonomi savaşı hız kesmeden devam ederken, bir yandan yerli ve milli duruş sergileyen aziz milletimiz, öbür yanda ABD manasını kurtuluş olarak gören zavallılar... Mandacılıktan yana olanlar, korkak ve teslimiyetçi bir bakış açısıyla, kurtuluş reçetesinin Papazın iadesiyle mümkün olacağı inancını hiç de sıkılmadan beyan etmektedirler. Bu nasıl bir akıl tutulması...
Farkındaysanız bu güne kadar terör ve darbelerle üzerimize gelen küresel düşmanlarımızı, Reisimizin dik duruşu ve yüce milletimizin engin feraset ve cesareti sayesinde bertaraf etmeyi başardık. Bu sefer de Dolar'la üzerimize gelmeye başladılar. Millet olarak inanıyoruz ki, bu ekonomi kuşatmasını da yıkıp geçeceğiz bi iznillah.
Zira 15 temmuz hain alçak girişiminde, bu millet Vatanı ve Devleti için canını ve malını hiçe sayarak nasıl da bu uğurda şehadete yürüdüğünü hep birlikte gördük. Ölümü korkutan ölümsüzleri gördük.
Hasılı mesele döviz meselesi değil. Yani döviz kuru'nun yükselişi, düşüşü hadisesi falan değil. Meselenin adı, Türkiye'ye diz çöktürmek için başlatılan iktisadi savaştır.
Peki bu savaş niye başlatıldı? Sebep neydi?
Evet asıl sebep, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başında olan Recep Tayyip Erdoğan'dır. ABD'nin mandası olmadı. ABD'nin ortadoğu ve orta Asya'daki ileri karakolu hiç olmadı. Müstemleke Devlet anlayışından sıyrılıp, tam bağımsız, ayakları üzerinde durabilen, gündemi belirlenen değil gündem belirleyen ülke olduk. Ekonomik ve savunma sanayi atılımlarıyla, yerli ve milli üretimiyle hızla büyüyen ve yoluna devam eden ülke haline geldik. Bunun için hedef olduk.
Evet, mesele Rahip meselesi de değil.
Asıl mesele küresel hainlerin bize biçmiş oldukları rolü terk ettik ve kendi rölümüzü kendimiz tayin ettik.
Alışık oldukları güdümlü yönetimlerden eser yok artık. 16 yıldan beri yönetilen değil yöneten, kendi bölgesinde ve dünyada yaşanan olaylar karşısında planın parçası değil, plan yapan bir Lidrele Türkiye gemisi yol alıyor. Bunun için rahatsızlar, bunun için kuduruyorlar. 
Küresel haydutlara Ram olan, boyun eğen değil, 
Rab'be Ram olan, Rabbinden başkasına boyun eğmeyen, sadece onun karşısında eğilen bir Lider var. 
Bu güne kadar Tayyip Erdoğan'ın şahsında Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik 7 şubat gezi parkı olayları, 17-25 Aralık operasyonları, 15 temmuz hain darbe girişimi ve bilimum terör girişimleriyle netice alamayan hainlerin, Ekonomimizi çökertmek için başlattıkları operasyonlar da sonuçsuz kalacaktır. Onlar üzerimize geldikçe millet olarak daha da güçleniyoruz, güçleneceğiz. 
Ülkemize yönelik bu operasyonlar neticesinde, milletimiz zaman, zaman karamsarlığa düşse de, Liderinin her türlü saldırılar karşısında cesur ve dik duruşu milletimizi cesaretlendirmekte, azim ve kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Liderlik bu olsa gerek... 
ABD ve avanelerinin öteden beri alışık oldukları, karşılarında Ram olan emir erleri yok artık. Bunu hazmedemiyorlar
İstanbul'u feth eden, 
Çağ açıp, çağ kapayan ceddimiz Fatih Sultan Mehmet Han için Bizansın torunları 
'zülüm 1453' de başladı' safsatasını ortaya atarak karalama kampanyasını yapanlarla, Sultan Abdulhamit Han'ı kızıl sultan, Recep Tayyip Erdoğan'ı da itibarsızlaştırmak için diktatör yakıştırması yapanlar aynı zihniyet olduğunu unutmayalım. 
Onlar, diz çökenlere değil, diz çöktüremediklerini itibarsızlaştırırlar.
Sözde ittifak içerisinde olduğumuz devletler, düne kadar perde arkasında, bu gün ise aleni olarak saldırılarını sürdürmektedirler. Buna rağmen hala içimizde, adeta onların sözcülüğüne soyunan ve Tayyip gitsin de ne olursa olsun mantığıyla hareket eden partiler ve yandaşlarını da anlamak mümkün değil.
Tarih, bu yoğun saldırılar karşısında, ülkesinin yanında durarak şanlı direnişini sergileyenleri de, saldırganların değirmenlerine su taşıyanları da yazacaktır.
Ne mutlu her şart ve ahvalde vatanı ve milletinin yanında duranlara...