Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşte Nâzım Hikmet , böyle bir zamanda, tüm dünyada ilgiyle takip edilen, yeni bir düzen kurma çabası içindeki Küba’ya adımını atar. Tarih 1961 yılının Mayıs ayıdır... Dünya tarihine geçecek olan Domuzlar Körfezi çıkarmasının üzerinden henüz birkaç ay geçmiştir ve esirlerin serbest bırakılması için görüşmeler sürmektedir. Aynı günlerde Nâzım Hikmet, yaklaşık altı ay önce evlendiği Vera Tulyakova ile Avrupa’dır. Memet Fuat, bu dönemi şöyle anlatır:
“1961 Nisan’ında şair Paris’e ikinci kez gittiğinde yanında yeni karısı olarak Vera Tulyakova da vardı. Bu yolculuk bir balayı niteliğindeydi. Paris’te kırk gün kaldılar. Mayıs’ta Nâzım Hikmet oradan Dünya Barış Komitesi adına, Fidel Castro’ya Barış Ödülü vermek üzere, Havana’ya gitti. Küba’da devrimci coşkunun doruğunda buldu kendini...”
Türk ressam, karikatürist, yazar, film yönetmeni. Çok yönlü bir kültür adamı olan Abidin Dino, çağdaş Türk resminin öncülerindendir.
Nazım Hikmet’in Saman Sarısı şiirinde, Abidin Dino’ya “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?”dizesiyle sorması üzerine Abidin Dino, belki mutluluğun resmini yapamadı ama yazdığı şiiriyle mutluluğu anlatmaya çalıştı .
***
Değerli okurlarım,bir yılı daha geride bıraktık.Bir ömür dediğin, geçmiş hayatların özetidir.Geçip giden yıllar, arkada kalan hüzünler, mutluluklardır.
Akan göz yaşlardır, hasrettir, sevgidir, özlemdir. Kimi zaman kendini bu ülkeye adamış insanlardır.Ya da Cahit Sıtkı Tarancı’nın”
“Yıllar yılı dost bildiğim aynalar” adli şiirinde olduğu gibidir..
Bu mutluluk nedir,nerede satılıyor,nasıl alınıyor?
***
Doğunun gizemli felsefesinde mutluluk bireysel bir değer olarak tanımlanmış. Önemli başarılar, çılgın aşklar, büyük servetler, kazanılmış meydan savaşları insanın mutluluğu için yeterli sayılmıyor.
Buda’ya göre mutluluk, insanın kendisiyle barışmasıymış. Bencillikten kaçan, iyi düşünen ve ilkeli davranan insanların ulaşabileceği olgunluk olarak tanımlanmış....
Konfüçyüs’e göre mutluluk varlığını, emeğini, zamanını ve doğayı koruyan sabırlı, tutarlı insanların kendisine ve çevresine verebildiği değermiş.
Tao’ya göre mutluluk, bedeni sakinleştiren ruhun yükseldiği dorukmuş...
Mani’ye göre mutluluk, bir insanın özgür iradesiyle kötülüğü yenmesiymiş.
***
Doğunun mutluluk anlayışı derin bilgiden (ilim) ve gönül yolundan (irfan) geçiyor.
Osmanlı’da kullandığımız “ilim irfan” terkibi, bu idrakin ifadesiymiş...
Sokrat sevgiyi ve sorumluluğu paylaşmayı bilenlerin mutlu olabileceğine inanıyor. Baldıranı da bu inançla içmiş...
Aristo ve Eflatun da benzer mutluluk tanımlarını benimsemişler. Yunan filozoflarına göre başarı bireysel bir değer olmasına rağmen mutluluk için ikinci kişiye ihtiyaç varmış.
Racine’nin trajedileriyle, Moliere’in komedilerindeki mutluluk anlayışı da sanki hık deyip burnundan düşmüş...
“Delilliğe Övgü” yazarı Erasmus ile Mutluluk Sanatı’nın yazarı Alain arasında da önemli tanım benzerliği var.
Her ikisi de sevgi, bilim ve akıl üçlüsünün ortak değerini kavrayan ve uygulayan insanların mutlu olabileceğini tanımlıyorlar.
Ütopya’da Thomas More, ahlakın amacını mutluluk olarak gösteriyor. Ancak dürüst insanların mutlu olabileceğine inanıyor.
Voltaire sorunlarda çözümleyici, hedeflerde gerçekçi ve üretimde yaratıcı olabilenlerin mutluluğu tadabileceklerini söylüyor.
Montaigne mutluluğu birey için toplumun yargısı olarak ortaya koyuyor.
Bacon, sadece özgür insanın yaşamın anlamını kavrayabileceğini ve bu yaşamı çekilmez kılan her şeyden kurtulmayı başararak mutlu olacağını belirtiyor.
Yaşama Sanatı’ında Andre Maurois, bencilleşmeden kendisini önemseyen insanların mutlu olabileceğini fakat başarılmasının mümkün olmadığını yazıyor.
Sevme Sanatı’nda Erich Fromm, mutluluğu, adalete ve haklarda eşitliğe inananların tadabileceği sanat olarak tanımlıyor ve mümkün görüyor.
Hepsinin ortaklaştığı değer, mutluluğun bulunduğu yerde barınması mümkün olmayan tek duygunun haset olduğudur...
Mutluluklar dilerim.
YAZIYA YORUM KAT