Oğlumla hayata yolculuk
Oğlum daha altı yaşındayken, o zaman ikamet ettiğim memleketim Rizeden Ankaraya bir otobüs yolculuğumuz oldu. Bu yolculuk, oğlumun hayatında bir dönüm noktası oluşturdu. Eğitimde buna Fırsat eğitimi diyorlar. İşte onu gerçekleştirmiş olduk.
Yıllar sonra, kendi mahremimdeki yaşanmış bir olayı anlatmamın nedeni, çocuk eğitiminde olmazsa olmaz olan model oluşturma ve manevi eğitimin önemine vurgu yapmak içindir.
Siz bir olayı yaşarsınız, eğer yazarsanız, bu olay veya duyduğunuz, okuduğunuz olaylar sizin içinizde uzun zaman dolanır durur. Sonra, öyle bir kıvama gelir ki, siz onu yazmazsınız, o sizi yazdırır adeta. Bu tür olaylar sizi derinden etkilediği için, insan kardeşlerinizi de etkiler elbet.
Yolculuğumuz Rizeden başladı. Altı yaşındaki oğlumu Rize dışına ilk defa çıkarıyordum. Otobüsümüz, yaz sıcağında deniz sahilini yalaya yalaya süzülüp gidiyordu. Mola verdiğimiz yerlerde, yavruma çevreyi tanıtıyor ve zihin dünyasının gelişmesine katkıda bulunuyordum.
Hele koltukta, başını göğsüme yaslayarak bir uyuyuşu vardı ki, ben baba duygusunu işte orada tattım. O ne duyguydu Allahım, sonsuzluğa kanat çırpıyor, gittikçe yollar açılıyor ve içinizdeki sevgi çağlayanı akıyor akıyor! Size bu duyguyu veren Allaha şükrediyorsunuz ve şükrettikçe de iştahınız artıyor.
Orduya yaklaşmıştı ki, şoför otobüsü sağa çekerek durdurdu. Durulacak bir yer değildi; bu nedenle herkes merakla anonsu bekliyordu. Anons geldi, arıza nedeniyle biraz duracaktık. Eh, ne yapalım, inip bir hava alacağız.
Bütün koltukları dolu olan otobüsten herkes inmeye başladı. Ben de oğlumun elinden tutarak otobüsten indim. Bir baktım ki, yolcuların nerdeyse tümü, yolun üzerindeki fındık bahçesine doğru hızla yürüyorlar. Bahçeyi süzdüm, fındıklar da tam olgunlaşmış.
Eyvah dedim içimden, şimdi bahçedeki fındıklar rahat bırakılmayacak. Düşündüğüm gibi de oldu, fındık bahçesine giren hemen herkes, sanki babasının malıymış gibi fındık koparmaya başladı.
Şimdi ne yapmalıydım? Bu olanlar oğluma kötü örnek olacaktı. Şu yaşadığım azabı rahmete çevirmenin bir yolu olmalıydı. Nitekim buldum, belki de öğretmenliğin vermiş olduğu bir pratiklikle fırsat Eğitimini gerçekleştirme yoluna koyuldum.
Oğlumu izlemeye başladım. İlk başta ona müdahil olmuyorum. Ne yapacağını biliyorum çünkü. Hemen o da kalabalığa uydu ve onların yaptığı gibi alçaktaki bir fındık dalını kendine çekti. Tam fındığı koparıyordu ki, gülerek elini tuttum. Şaşkınlıkla bana baktı. Ne var? der gibiydi.
Oğlum dedim, Bu fındık bahçesi bizim mi?
Hayır baba, değil.
Bizim olmayan bir bahçeden bir şey almak oğlum, haramdır!
Haram nedir baba?
Bizim olmayan bir şeyi bizimmiş gibi kullanmak, yemek.
Ama baba, herkes koparıyor!
Evet oğlum, herkes koparıyor; ama biz herkes olmayalım. Onlar çocukken kimse onlara haram nedir öğretmemiş anlaşılan. Ama sen şanslısın; bak senin baban, ileride büyüyünce çok iyi bir insan olarak yetişmen ve insanlığa doğruyu anlatmada örnek olman için şimdi sana bunları öğretiyor. Şimdi sen bu fındığı bırak, ben sana Ankaraya gidince fındığın içini alacağım. İşte o fındık sana helal olacak.
Helal nedir baba?
Bizim olan, paramızla aldığımız şeylerdir. Şimdi şu fındık tarlasından fındık koparırken bahçe sahibi bizi görse kızmaz mı?
Kızar.
Neden kızar? Çünkü bahçenin sahibi o. Bizse sahibi olmadığımız şeyi çalıyoruz. İşte haram bu. Helal ise, bizim kazandığımız şeyler, kendi bahçemizden kopardığımız fındık, kiraz, armut gibi şeyler. Ankaradan alacağım fındık sana helal olacak; çünkü ben onu sana kazandığım parayla alacağım.
Otobüs harekete hazırlanıncaya kadar ve Ankaraya gidinceye dek kulağımıza hep fındıkkabuğunun sesi geldi. Oğlum bana daha başka sorular sordu, ben ona masallar, hikâyeler anlattım ve sonunda Ankaraya gittik.
Oğlum iyi bir üniversiteyi yıllar sonra kazandı. Onunla mektuplaştık. Mektuplarda kimi zaman tartıştık. Bu benim çok hoşuma gidiyordu, kerata büyümüş de fikir tartışması yapabiliyordu.
Bir mektubunda şöyle yazdı:
Sevgili babacığım, hatırlıyor musun, o fındık bahçesini? Ben helal ve haram kavramlarını orda öğrendim. Senin gibi bir babam olduğu için Rabbime çok şükrediyorum. Sen bana babacığım, bilgiyi kullanmayı, yani irfanı öğrettin. Sana çok teşekkür ediyorum, babacığım!
YAZIYA YORUM KAT