Önce ruhumuz yağmalandı sonra meydanlar
Mutluluklar ve felaketler, insan kimliğinin ortaya çıkmasında büyük bir rol oynar. Su coşmadan onun köpük halini görmek mümkün değildir.
Sizin de dikkatinizi çekmiştir, dünyanın neresinde bir deprem olmuşsa, orada bir yağmadan söz edilir. Bir yanda binlerce ölü, yaralı; evsiz barksız kalan insanlar, ötede depremden sağ kurtulan yağmacılar! Kandan beslenen leş kargaları!
TV’lerde izliyorsunuz, son Şili depreminde de aynı durum söz konusu; aleni yağmalar ve devletin bu yağmalara karşı halkı uyarması ve etkin önlemler alması dikkat çekiyor. Daha önce Haiti depremi ve başka depremlerde de aynı yağma söz konusu. Devletin buna karşı etkin önlemleri sonucu sokakta infaz manzaraları ve insanlık vahşeti!
Dünya nimetlerinin en üstünü devlet nimetidir. Bundan da üstün bir nimet vardır: AHLÂK!
Ahlâk hakkında öyle tumturaklı sözler söylemek istemiyorum; ama ona ne kadar muhtaç olduğumuz da ortada.
Yahu nasıl bir mantık ve vicdandır ki bir insan, felaket anında insanlara yardım edeceğine, onları soyabiliyor ve bundan da hiçbir rahatsızlık duymuyor! İnsanın “hayvandan aşağı” konumu bu olsa gerek.
Peki, insanı “hayvandan aşağı” derekesine düşüren nedir?
“Allah, din, ahiret” gibi kavramların gelişmemesidir.
Bunu Âkif ne güzel dile getirir:
“Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır,
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.”
Gelişmiş ülkelerde öyle yağma olmaz demeyin; onlar, depremsiz bütün dünyanın iliklerini bile emiyorlar. Depremdeki yağma, adi vakadandır; ama uluslararası soygun uygarlık işidir ve “bilimsel” verileri vardır.
İki dünya savaşını hatırlayalım, milyonlarca insanın ölümüne, bir o kadarının yaralanmasına; göçlere, vahşetlere sahne olmuş ve dünyanın ahlâk ekseninin kaymasına neden olmuş bu kanlı savaşları hatırlayalım!
Ahlâken arınmamış, Allah korkusundan uzak, bir ahiret inancı kalmamış; hesap kitap şuurundan uzak vahşileşmiş insan ve insan gruplarının işi değil midir bu paylaşım savaşları?
Birinci Dünya Savaşı, İngiltere önderliğinde bir topyekûn Avrupa (Amerika dâhil) vahşeti, İkinci Dünya Savaşı da yine Almanya önderliğinde bir Avrupa vahşeti değil midir? Ama bunlar adi deprem yağmaları değil de dünya çapında yağma olduğundan, sebep sonuç ilişkileriyle beraber güya tarihi izahları vardır. Ve bütün bunlar “bilimsel veri” olarak karşımıza çıkarak bir dünya kuşağının genç beyinleri de “bilim” adına bunları öğrenerek ömür tüketir. Dünya çapında da bütün bu vahşetlere “bilimsel” kılıf uyduran “saygın” üniversiteler oluşur! Lağım kuyusunda susayan insanlara acımak gerekir.
Her zaman olduğu gibi insanın ahlâka ihtiyacı vardır. Ahlâk, (hulk) yaradılış kökünden gelmektedir. İnsan “en güzel varlık” olarak yaratılmıştır. Bu güzelliğini ancak, yaradılış kodlarına uygun olan İslam’la geliştirebilir ve yürütebilir.
Zamanımız “kod” çağı. Her nesnenin bir kodu var ve siz o koda ulaşarak o nesneyi çözüyorsunuz. Mağazaları düşünün; gir kodu, al karşılığını. Telefon kodunu girmeden telefonunuz çalışmıyor.
İnsanın kodu da İslam’dır! Onu girmeden hiçbir insanlık işlemi yapamazsınız; vallahi de yapamazsınız, billahi de yapamazsınız!
Eğer tüm insanlık, teknolojik gelişmeleri bulup onu izlediği gibi, İslam’ı acilen gündemine alıp onu hayatına hâkim kılmazsa, daha nice ruh depremleri yaşayacağımızı hepimiz göreceğiz.
Ateş yakar, su söndürür; bu onların fıtratıdır, kodudur. İslam’la dengelenmeyen insanın tüm hayatı ve davranışı ateş gibidir; o, hem kendini yakar hem de başkalarını.
Dünya setiyle biriken insan duygularını, ahiret barajıyla açmazsanız, bütün dünya seller altında kalabilir.
Zaman zaman meydana gelen depremler, savaşlar aslında insanlık için birer nimet oluyor. Kimlikler orta yere dökülüyor ve ibret alanlar da çoğalıyor.
Son yüz yıldan fazla bir zamandır dünya yönetimi ahlaken arınmamış ateş ruhlu insan ve grupların elinde olduğu için, insanlığın halini görüyoruz. Demek ki dünyanın da adil bir yönetime ihtiyacı vardır; çünkü adil bahçeler kurulmayınca, insanlık ağacı meyve vermiyor.
Öyleyse hepimize düşen görev, “bana ne” değil, su alan insanlık gemisini nasıl onarabiliriz, bilinciyle hareket etmek olmalıdır.
Ben size bir şey daha söyleyeyim, hangi düşünce veya sistemin ahiret duygusu, görüşü yoksa ona kurtuluş simidi gibi sarılmayın, çok kötü batarsınız. Çünkü ahlâkın tek besin kaynağı vardır; Allah korkusu ve ahiret bilinci. Benden söylemesi!
YAZIYA YORUM KAT