Ordu kendisini savunmak zorunda kalmamalıdır
Millet olarak tarihin her döneminde amansız bir şekilde savaşlarla hep iç içe olmuşuzdur. Savaşmadan veya saldırıya uğramadan geçirdiğimiz her hangi bir günümüz pek olmamıştır.
‘İnsanlık tarihi hakla batılın, mazlumla zalimin, iyilerle kötülerin, açlarla tokların, kısaca Allah’a inananlarla Allah’a karşı duranların arasında cereyan etmiş savaşlardan ibarettir’ diyenler çok da haksız değillerdir.
Türk milleti bunca savaşta her zaman hakkın ve mazlumun yanında, küfrün ve zalimlerinde karşısında olmuş bir millettir. Şimdi bazıları ortaya çıkıp bizi bu ifadelerimizden dolayı ırkçı ilan edecekler ve kendilerince haksız da değillerdir.
Çünkü onların zihinleri şeyhleri veya dervişleri tarafından birileri adına bloke edilmiştir. Onlar gerçekleri görmede kör ve sağırdırlar.
Biz bütün bunlara rağmen bu milletin hakka olan yakın duruşunu övmeye ve yeni nesillere moral vermeye devam edeceğiz. Her türlü soysuzca ve şeytanca saldırılara karşı soyluluğumuzla ve doğrulara olan sadakatimizle karşı durmaya devam edeceğiz.
Dünya kuruldu kurulalı hak ve batıl çevreler arasında cereyan eden; bugünlere kadar sönmeyen kin ve düşmanlık duygularının bundan sonra da insanlık yaşadıkça devam edeceğine inanıyoruz.
Bugüne kadar tarihin hiç bir döneminde gerçekleştirilemeyen hak ve batılın barışını şimdi bir takım Vatikan şövalyesi kendi stratejileri gereği istiyor diye biz bu barışın gelecekte gerçekleşebileceğini düşünecek kadar şükürler olsun ki saf değiliz.
Biz Türkler mazlumları rahatsız eden eşkıya toplulukları ile mazlumları korumayı kendilerine var oluş misyonu olarak anlayan erdemli milletlerin vuruşmalarının ortak adı olan savaşların en çok cereyan ettiği coğrafyalarda hayat sürmüş bir milletiz.
Tarihler bugüne kadar Türk milletinin savaşlarda ciddi bir yenilgi yaşadığını, Türk’ün esarete düştüğünü kaydetmemiştir. Kısmı ve cephe yenilgileri zaman zaman yaşanmış olsa da uzun süreli ve kalıcı bir hezimet yaşamamışız.
Silah zoruyla Türk milletinin yenilemeyeceğini, tutsak edilemeyeceğini birçok tarihçi kayda geçmiş ve Türk milletinin ancak iç cepheden kuşatıldığında esir edilebileceğini düşmanlarımız ortak bir strateji ve kanaat olarak ortaya sürmüşlerdir.
Türk milleti bugün düşmanlarımızın bu tespitleri doğrultusunda tertiplenmiş çok ciddi saldırılarla karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Söz konusu saldırıları yapan dış odaklar ne yazıktır ki içimizden de kendilerine Truva atlığı yapacak işbirlikçi çevreleri bulmakta bugünlerde pekte zorluk çekmiyorlar.
Her ne kadar liboş takımı ve ikinci Cumhuriyetçi zerzevatı varsa hepsi Türk’ün kale duvarlarını yıkmak için küresel eşkıyaların açmış bulundukları ihaleye katılmış bulunuyorlar.
Türkiye bugün çok yönlü saldırıların hedefi durumunda olan bir ülkedir. İçten ve dıştan saldıranlar var. Son saldırılar Ordumuza ve iç barışımıza karşı yürütülmektedir.
Asırlarca birlikte yaşadığımız insanları şimdi birileri birbirlerine boğazlatmak istemektedir. Dünyaya ün salmış kahraman Ordumuz şimdi çok ciddi iftiralara muhatap edilmekte ve bir takım kansızlar da yeni bir Ordu kurmaktan bahsedebilmektedirler.
Kahraman Ordumuza karşı çok kirli ve adice bir savaş kampanyası yürütülürken ne tuhaftır ki bu ülkeyi yöneten iktidar erki bu durumdan en ufak bir rahatsızlık duymamaktadır. Bu durum çok ciddi uyarılarla dolu bir durumdur.
Orduyla iktidarın karşı karşıya geldiği ülkelerin sonları hep felaket olmuştur. Her türlü acıyı tatmış olan bu millete yeni acılar yaşatmaya hiçbir kimsenin hakkı yoktur.
Şu kurum senin arka bahçen, şu kurum benim çiftliğim gafletinden bu ülke mutlaka kurtarılmalıdır. Bu ülkede yaşayan herkes kardeştir ve hepimiz aynı ortak kaderi paylaşıyoruz.
Türk Ordusunu suikastçıların cirit attığı bir ordu olarak göstermeye kalkmak bu millete yapılacak en büyük ihanettir. Bu Orduyu imha etme ihalesine katılanlar, iflas edecekleri ve sonlarının geleceği bir ihaleye katılmışlardır. Akıllarını başlarına almazlarsa kaybedecek onlar olacaklardır.
Türk milletine karşı en öldürücü saldırıyı düzenleyen veya planlayanlar şimdi bu milletin varlığının yegâne göstergesi ve garantörü olan kahraman Ordumuza var güçleriyle saldırıya geçmiş bulunuyorlar. Saldıran odaklar ne yazıktır ki iktidarın geçmişi toptan reddedici siyaset tarzından da ciddi anlamda istifade etmektedirler.
Türk düşmanı çevreler tek kurşun dahi atmadan koca bir Orduyu imha etme operasyonunu en kalleş yöntemlerle yürütürken bu şerefsizce saldırılara karşı bu Orduyu kendisinden önce iktidar erkinin koruması gerekir.
İktidarın Orduyu koruyup kollama görevini yeterince yerine getirdiğini maalesef bugüne kadar gözlemleyemedik. İşin en tehlikeli boyutu Ordunun kendisini yine kendisinin savunma durumuna bırakılmasıdır.
Tekrar ediyor ve avazımız çıktığı kadar, bütün sağır kulakları patlatırcasına haykırıyoruz. Bu Orduyu kendisini savunmaya mecbur bırakmayın. Bu Orduya bu millet sonuna kadar sahip çıkmaya kararlıdır. Sizler de geç kalmadan milli Ordunuza sahip çıkın ve bu şeytanca saldırılara karşı görevinizi yapın.
Aksı halde yalan ve iftiralardan oluşturulan pislik denizinde ilk boğulacak olanlar bu iftiracı ve yalancılara cesaret veren bedbahtlar olacaklardır.
YAZIYA YORUM KAT