
Pazar, Bizim Şovla stres attı!
AÜ İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Şaban Kızıldağ, Pazar'da; vali, kaymakam, belediye başkanı ve çok sayıda vatandaşı, yaptığı şovla coşturdu!
Ankara Pazarlılar Derneği tarafından düzenlenen ve ilçe kaymakamlığı ile belediyenin de destek verdiği; ‘Bizim Şov’ programı, Pazar Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu’nda, Anadolu Üniversitesi (AÜ) İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Şaban Kızıldağ tarafından gerçekleştirildi.
Yaklaşık 3 saat devam eden ve Rize Vali Yardımcısı Mehmet Türk, Pazar Kaymakamı Ümit Hüseyin Güney, Belediye Başkanı Ahmet Basa, siyasi parti ilçe başkanları, daire amirleri, muhtarlar ile çok sayıda vatandaşın katıldığı şov programı tulum ile başladı.
Programdan önce kısa bir konuşma yapan Ankara Pazarlılar Derneği Başkanı Mustafa Babal, son 15 yılda 650 bin kişiye konuşan Yrd. Doç. Dr. Şaban Kızıldağ’ı Pazar halkıyla buluşturmanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade ederek, “Biraz geçmişe, biraz geleceğe götüren, biraz hüzünlü, biraz sevinçli, düşündüren ve güldüren bu programımızı beğeniyle izleyeceğinize eminim” dedi.
Babal, Ankara Pazarlılar Derneği olarak yaptıkları faaliyetlerden kısaca bahsettiği konuşmasında, tüm Pazarlılar’dan özellikle çevre konusunda duyarlılık beklediğini de ifade etti.
Babal’ın konuşmasının ardından sahne alan Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Şaban Kızıldağ, 3 saat süren programında, birbirinden ilginç söylemleri ve izleyenlere yaptırdığı hareketlerle büyük beğeni topladı.
Kızıldağ, bireylerin yaşadıkları toplumda mutluluğu yakalayabilmeleri için, iletişimlerinin güçlü olması gerektiğini belirtti.
“Her şeye rağmen mazeret yok” sözünün bir yaşam felsefesi olduğunu ifade eden Kızıldağ, 15 yıl boyunca verdiği konferansların kaydını tuttuğunu belirterek, “Hz. Ali diyor ki, ‘bahane, mazeret insanın kendisine söylediği en büyük yalandır.’ Bu söz çok hoşuma gitti, müthiş bir söz. Ölüm hariç hiçbir şey için mazeret yok. Ve ben bu sözü 650 bin kişiye söylettim” diye konuştu.
“BİZİM İNSANIMIZ ÇOK MAZERET ÜRETİYOR”
İnsan hayatında en çok üretilen şeyin, mazeret olduğunu savunan Kızıldağ, şunları söyledi: “Her şeye bir mazeretimiz var. İnsanların iletişim kurması, gelişmesi ve değişmesi için mazeret üretmemesi gerekiyor. Bizim insanımız çok mazeret üretiyor. Temel sorun, bizim insanımız okumuyor, çok fazla seyirlik bir yapıya sahip. Okumaya, öğrenmeye vakit ayırmamak için, elinden gelen mazereti kendine üretiyor. Aslında kendini kandırıyor. Çözüm yerine problem üretiyoruz. Örneğin kitap okumamak için bir sürü mazeret buluruz. ‘işten yorgun geliyorum, yemek yedikten sonra motivasyonum düşüyor, okuyamıyorum.’ ‘Sigarayı yarın sabah bırakacağım’ deriz, o sabah bir türlü gelmez.”
“TÜRK İNSANI TOPLULUK İÇİNDE KONUŞMAKTAN KORKUYOR”
Kızıldağ, Türk insanının ölümden sonra en korktuğu şeyin topluluk karşısında konuşmak olduğunu ileri sürerek, bunun nedeninin küçük yaşlarda verilen eğitimdeki yanlışlıklardan kaynaklandığını kaydetti.
Bireylerin mutlu olması için, öncelikle kendisinin farkında ve yaşadığı toplumla iletişiminin güçlü olması gerektiğini söyleyen Kızıldağ, şöyle devam etti: “Biz içimizdeki çocuğu 16 yaşına gelince öldürdük. Öğretmenlerimizden, ailemizden hep ‘konuşma, sırıtma, ciddi ol, doğru dur’ sözlerini duya duya büyüdük. Babam bana ‘kadın gibi gülme’, annem de ‘bugün çok güldük, başımıza bir şey gelecek’ derdi. 16 yaşında içindeki çocuğu öldüren Türk toplumu maalesef serumlu gibi yaşıyor. Toplumun yüzde 80'inin gönlü Mevlana, Yunus Emre, ama servis beton. Hiçbirimizin yüzü gülmüyor. Hiçbirimizin nüfus kâğıdında gülen bir fotoğrafımız yok. 16 yaşına gelince içindeki çocuğu öldüren bir toplumun sağlıklı bir ruh hali olamaz. Sağlıklı bir ruh hali olmadığı için sağlıklı şehirler yok. İnsan önce kendini sevecek, dünyaya neden geldiğini bilecek, kendine karşı samimi olacak ve önce aynadaki adama merhaba diyecek. Bir adamın kendisiyle problemi varsa, sağlıklı bir ruh haliyle yaşaması mümkün değil.” HABERİN VİDEOSU:
HABERE YORUM KAT