Saksıda çiçek olacağına bahçede bari zakkum ol!
Bir arkadaşımız yakınıyordu: Nereye gittiysem mutlu olamadım. Çok iyi niyetle şunlara yanaştım, iyi niyetim kötüye kullanıldı. Hah, tamam, bunlar hoştur dedim, içlerine girdim, ruhum sancıdı. Aradığımız galiba bunlar, çok onurlu duruşları var, dedim ve onlara yanaştım; onursuz davranışlarından iğrendim. Ne yapacağımı şaşırdım!
Hani meşhur hikayedir, savaşı kaybeden kumandana, savaşı hangi sebeplerden ötürü kaybettiği sorulur. Kumandan, sebepleri saymaya başlar: Bir, barutumuz bitti
Tamam der, ondan hesap soran kişi, Anlaşıldı, başka sebep sıralamana gerek yoktur!
Yeryüzü Müslümanları yüz elli yıldır sanki bir kötü rüyayı yaşıyoruz. Kâbuslar içindeyiz, karanlık tünellerde debelenip duruyoruz.
Dünyada Müslümanlar izzet içinde yaşıyorlar, diyebilmemiz için, tüm azgınların saldırısına karşı direnebiliyor olmaları gerekmektedir. İşte o zaman özgürlüğü hak etmiş olurlar. Yoksa hiçbir cemaat senin ebedi derdine derman olamayacaktır.
Cemaatleri küçümsemiyorum; ama Osmanlıda cemaat olmadığını biliyorum. İslamın devlet olduğu zamanlarda cemaat bölücülük unsurudur, fitnedir. Ne vardır? Tebadaki müminlerin iç dünyalarını eğiten gönül ustaları vardır; ama falan-filan cemaat reisi yoktur. İnsanlara maddi ve manevi olarak ulaşan ve onların her derdiyle ilgilenen bizzat devlettir. Orda cemaat devlet içinde devlet olacağından nifak unsuru olur.
Cennetten gelen insanlara, cennet yolunu kapatırsanız, fıtratın köpürdüğünü görürsünüz. Osmanlı zayıf kalınca, Fransız İhtilalinin uyuz mikrobu milliyetçilik ona bulaştı; çünkü bünye zayıflamıştı ve Osmanlı cemaatler ve etnik grupların çatışmasının alevleri sonucunda yandı, küllerini de paylaşanlar paylaştı.
Afganistan için yıllarca gözyaşlarımız kurudu, dua dua ellerimiz karıncalandı. Tam kurtuldu derken, kendi içlerindeki cemaat-kabile çatışmalarına sahne oldular ve acıların içine garkoldular.
Iraklılar Şii-sunni çatışması ile yıllarca birbirlerini yediler; sonunda ABDye yem oldular.
Filistin, yıllarca intifada da İsraile karşı onurlu bir direniş gösterdi. Ne var ki, kendi içindeki onursuz cemaat taassubuna kurban gitmek üzere.
Deniz çekilince, denizin içindeki moloz yığınları varlık kavgası peşine düştüler.
Bütün bunlar bir şeyin göstergesidir:
Allah bize diyor ki: Ey Müslümanlar! Kıyamete kadar Hak-batıl savaşı devam edecektir. Siz Hakkı temsil eden Müslümanlar parçalanır ve dağılırsanız, küçük hesapların adamı olursanız, batılı başınıza musallat ederim ve yaptıklarınızın karşılığı olarak dünyada zillet içinde yaşarsınız. Ama birliğinizi pekiştirirseniz, size dünyada güç ve izzet veririm.
Yaşadığımız zilletler, bizi özümüze döndürür de İslamı yeniden anlamaya çalışırsak, bugün dünyada çektiğimiz zilletler bizim için nimet olur.
Anlıyor muyuz, dünyada İslam Birliği olmadan nefes alamayacağımızı. Adam İranı da Suriyeyi de yutacak. Kimin garantisi var, Türkiyeye yönelmeyeceğine?
Cemaatimizin (Bizi bir anlık mutlu etse de) dar koridorlarından çıkarak, Ümmetin perişan halini görmek gibi bir gayretimiz olmayacak mıdır? Iraklıların petrolleri, paraları, villaları vardı; şimdi canları bile kalmadı. Irak, İrana vurduğu zaman intihar etmişti; çünkü kardeşini vuruyordu.
Bunun Şiisi-Sunnisi, Türkü-Kürdü kalmadı; bu bir küfür tsunamisidir ki, beşikteki bebeği de götürüyor! Yarın Allahın huzurunda iğrenç egolarımızın hesabını veremeyiz.
Seviniyorum. Çünkü demokrasi adına yola çıkanların ne kadar yalancı, hilekar ve acımasız olduklarını gördük.
Seviniyorum. Çünkü bazı saf Müslümanlar, saf İslamı tek başına adeta yetersiz bulup, bazı kanlı-katil ideolojilerle tamamlamaya çalıştılar, çalışıyorlar. Umulur ki, bundan sonra Allahı Allahlık mevkiine oturturlar.
Arkadaşımız nasıl mutlu olsundu? Susayan ruhuna su arıyordu. Ruhun suyu İslamdaydı ve İslam, cemaatlerin ötesinde bir Ümmet diniydi.
Zavallı saksı bitkisi, açmış olduğu çiçekle baharın geldiğini zannediyor! Ben bahara bahar mı derim, bahçelerde rengarenk çiçekler, türlü türlü meyveler, sebzeler boy vermeyince.
Bütün saksılarımızı meydanlara çıkarsak, yine de bahar gelmez; bahar geldiği zaman eğer toprağa bir tohum atmıyor, atamıyorsak!
Not: Pazar 53 Okuyucularının eleştiri ve yorumlarını dikkate almıyor değilim. Ne var ki benden cevap isteyen bazıları açık kimliklerini yazmaktan kaçınıyorlar. O zaman ben kimi muhatap alayım? Özel cevap isteyen olursa, e-mailime yazabilir. Vesselam.
YAZIYA YORUM KAT