ŞAŞI BAKAN ŞAŞI GÖRÜR
“Allah, kullarını barış ve esenlik yurdu olan cennete çağırıyor ve dilediğini (hak edeni) sırat-ı müstakime (yöneltip) hidayete ulaştırıyor.
Güzel iş yapanlara daha güzeli ve bir de (kat kat) fazlası vardır. Onların yüzlerinde ne toz toprak bulaşığı olur ne de aşağılanmışlık izi.
İşte bunlar cennetlik kullardır, orada ebedi kalıcıdırlar.” (Yunus: 10/25-26)
Usta bir şaşıya, “içeri gir, yürü, o şişeyi oradan getir” dedi. Şaşı, “o iki şişeden hangisini sana getireyim, tam izah et?” dedi. Usta, “o, iki şişe değildir, yürü, şaşılığı bırak ve fazla gören olma.” Şaşı, “ey usta! Beni kınama!” dedi. Usta, “o ikisinden birini kır” dedi. Birini kırınca ikisi de gözüne görünmez oldu…”(Mesnevi)
Eşsiz yaratıcı yeryüzünde “insandan bir halife” yaratmayı murat etmişti. Bu halife Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olacaktı.
“Hakkın ve hayrın temsilcisi ve takipçisi, Allah’ın hükümlerini uygulayacak,
-İlim, imkân ve istidadı sürekli gelişip artacak, dünya düzeni kurmaya, İlahi hükümleri icraya, yeryüzünü imar ve ihyaya çalışacak,
-Allah’tan alacağı yetki ve güçle yeryüzünde O’nun adına hüküm verecek bir vekil.”(Ayet mealleri)
Âdem aleyhisselam ve Havva annemiz ilk halifeler olarak cennette yaratıldılar. Şeytanın “suret-i haktan görünerek” verdiği vesveseye kanıp yasaklı meyveden yiyince yeryüzüne indirildiler. İmtihan yeri değişmiş oldu.
Yeryüzünde Allah’ın birer temsilcisi olarak ömür sermayelerini kullanıp, orada “imar/inşa/ihya” faaliyetini “Allah adına” yürütecek ve “Kul olduklarını” asla unutmayacaklardı. Şeytan’ın onları kandırdığı “cennette ebedilik ve sonsuz iktidarı” istiyorlar, tekrar cennete dönmeyi arzu ediyorlarsa bunu hak edecek bir çabayı göstermeliydiler.
Bedava ikamet ettikleri cennete, “o mükemmel ve muhteşem ödüle” tekrar sahip olmak istiyorlarsa artık “bir bedel ödemeleri” gerekiyordu.
Üstelik “göklerde ve yerde olan her ne varsa onların hizmetine sunuldu.”(Lokman: 31/20) Bu nimetler daha önce cennette tattıkları nimetlerin bir benzeriydi.(Bakara: 2/25) Bir farkla ki;
Dünya nimetleri imtihan için, cennet nimetleri ise itminan (mutmain olmak/huzur bulmak) içindi. Hangi çeşit nimet olursa olsun dünya nimetlerinin lezzeti geçici, cennet nimetlerinin lezzeti devamlıydı. Dünya nimetleri cennet nimetlerini kazanma aracıydı. Kalıcı değil birer emanetti.
Eğer geçici olanla tatmin olur ebedi olanın peşini bırakırsa insan köle/tutsak/esir durumuna düşecekti. O zaman barış ve esenlik yurdu olan cennet kaybedilecek, azap ve pişmanlık yurdu cehennem hak edilecekti.
Maymun Asya ülkelerinde kıymet gören bir hayvandır. Evcilleştirip günlük işlerinde ondan faydalanırlar. Yakalamak için ilginç bir yöntemleri vardır. Oydukları Hindistan cevizine maymun elinin gireceği bir delik açarlar ve içine maymunun sevdiği yiyecekler koyarlar. Cevizi de bir şekilde sağlam bir yere bağlarlar. Maymun istediğini almak için elini cevizin içine sokar alacağı şeyi avuçlar. Avucu dolu olduğu için elini Hindistan cevizinden çıkaramaz. Elindekini kaybetmeme hırsından avucunu açmayı da akledemez ve böylece yakayı ele verir.(Sosyal Medya)
Şeytanın bin bir tuzağı vardır şu imtihan sahasında. Son on gününe yaklaştığımız; “cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, şeytanın zincirlere vurulduğu” bu mübarek günlerde bile, “şeytanın öldürücü/cehenneme götürücü/Rabbini unutturucu” ağına takılan nice Müslüman var.
Televizyon programcısı kadın öyle diyor: “Bu kadın programlarına kızmayın lütfen. Ne hallere düştüğümüzü, gerçek halimizi görün. (Bu Müslüman toplumun kadın ve erkeklerinde) bu anlayış devam ettiği müddetçe bu programlar için yüz sene devam edecek hikâye vardır.”
Bizim aklı kıt zavallı hala, “Kadın teravih namazı için camiye gidebilir mi? Camide kılması mı faziletlidir yoksa evde mi?” sorusuna cevap yetiştirmeye çalışıyor. Sormak lazım böyle münevver(!) uzaylıya, “evde kalan tek bir Müslüman kadın kaldı mı? Gününü sokakta, çarşı pazarda, AVM lerde geçiren Müslüman kadınların camiye girmelerine şeytan ve avenesinden başka kim karşı çıkabilir?
Sahura kadar kahve köşelerinde zaman öldürenler, sokaklarda avare avare dolaşanlar hangi vacibi ya da farz ibadeti ifa ettiklerinden dolayı “sünnet olan teravih namazını” terk ediyorlar? Sadece teravih değil yatsı namazı, vitir namazını da, cemaatle namazı ve daha nice güzellikleri hangi gerekçeyle terk ediyorlar?
Bir sünneti terk edebilmek için ya bir vacibi yapıyor olmalısınız ya da bir farz (kesin emri) ifa ediyor olmalısınız. Şu camileri terk eden, yalnızlığa mahküm edenler acaba hangi vacip ya da farz ile meşguldürler?
“Mademki insan yüzlü nice iblis vardır, öyleyse her ele el vermek yaraşmaz. Zira kuş avcısı kuşu aldatmak için kuş gibi ıslık çalar. Kuş kendi cinsinin sesini duyunca havadan gelir, aldanır ve tuzağa yakalanır…”(Mesnevi)
İlahi hakikatlere “şaşı gözle bakarsan” doğruyu eğri görürsün. Bak, nasıl orucu, namazı, tesettürü, güzel ahlakı, hayâ ve iffeti, kul hakkını ve nice iyi işleri “boş şeyler” olarak görmektesin. Nasrettin hoca gibi karanlık diye odada kaybettiğini kapıda aramaktasın.
Kaybettiğin cenneti burada arama. Burada cennete götürecek şifreleri çözmelisin.
Gerçek huzur ve saadeti dünyada arama!
Gerçek lezzetleri, tadları, kokuları, köşkleri, konakları burada arama!
Tuttuğun oyuncaklara kanıp “işte buldum” deyip yola yatma, yolu satma, yoldan sapma!
Şeytanın oyununa gelme, yaldızlı yemlere kanma, iştah kabartma!
Seni “halifelik makamından alaşağı edecek” cazibelere kurban olma!
Sarıl “tövbe istiğfar ipine, salih amellere, namaza, oruca, güzel ahlaka…”
“Yukarıda kuş (uçarken) altında gölgesi de toprak üzerinde kuş gibi kanat çırparak koşar. Bir aptal bu gölgenin avcısı olur, o kadar koşar ki güçsüz kalır.
Bunun havadaki kuşun aksi olduğundan habersiz, bu gölgenin aslının nerede olduğundan habersiz gölgeye ok atar. Onu elde etmek için okluğu boşalır.
Ömür okluğu boşaldı, ömür gölge avında acelece koşmakla geçip gitti…”(Mevlana, mesnevi)
“Kad eflehel müminun/Gerçek müminler kurtuluşa ermişlerdir” müjdesine nail olmak için daha fazla çalışmalıyız.
“Komutanım! Benim tüfeğin tetiği kırılmış ne kadar bassam da ateş etmiyor. Oğlum senin parmağın kopmuş tüfekte bir kusur yok.
Bizim için canlarını seve seve feda edenlere gani gani rahmet niyazında bulunuyorum…
YAZIYA YORUM KAT