Tarım alanı ile birlikte 2 bin dekar alanın toprak kayması tehlikesi ile karşı karşıya kalan Güzelyurt köyü, Fatih Mahallesi sakinleri, kış aylarında evlerini terk edip bir başka yerlerde kirada oturduklarını, baharla birlikte korkmalarına rağmen, tarım alanlarında çalışmak için gelip çalıştıklarını söylediler.
Güzelyurt köyü muhtarı Fahri Uzun, "Fatih Mahallesi'nde bulunan 12 hane 8 yıldır her gecen zaman yeni bir toprak çatlaması ile birlikte tepeden başlayan toprak kayması .bizi ve oturanları korkutuyor. Benden önceki muhtarımız bu işi nereye kadar götürdüğünü bilmiyorum, ama bu insanlarımızın mağduriyetlerini gidermek için kapı kapı dolaşıyorum Ama hala bir çözüm göremedim. Kadastrodan gelen yetkililer buraya oturulamaz raporunu verdiler ve çekip gittiler. Bizde o rapora göre Bayındırlığa müracaat ettik ve bize yer bulup konut yapalım dediler. Bizde arazi tapularını yetkililere teslim ettik, ama ne arayan nede soran var. 300 dönüm Çay ve fındık bahçesi ile birlikte bin dönüm tarım alanımız kullanılamaz hale geldi.” dedi.
Muhtar Fahri Uzun, “Bizim aile vatan toprakları için çok şehit verdi ve işte verdiğimiz şehit mezarlığı önündeyiz. Ama mahalledeki topraklarımız için şehit vermeye hazır değiliz. Devlet bize sahip çıksın, bize ışık tutacak ve himayesine alacak, bizi barındıracak bir devletimi arıyorum. Ben vatan için şehit veririm ama bu mahalle için şehit vermiyorum..Şehit yakınlarından Ayşe Uzun isimli bir anne ise,şehidimiz tehlike altındayız,tarım alanlarımızı sürdüremiyoruz, buralarda duramıyoruz, kokuyoruz buradan her an tehlike altındayız,evimize ve bağımıza gelemiyoruz,yerimizi ve gidecek yerimiz yok bize sahip çıksınlar” diye konuştu.
Borçka Belediye Meclisi Üyesi İbrahim Durmuş ise, heyelan yerini görünce, biran önce buraları terk edelim diyerek röportajını kısa tutmaya çalıştı. Durmuş “Devlet kurumlarından yardım istiyoruz, görüntüler herşeyi anlatıyor. Bizim fazlaca konuşmamıza gerek yok” dedi.
Yöre sakinlerinden Kenan Kılıç da şöyle konuştu: “Burada durmamız sakıncalı, ama sesimizi duyurmak için bu riski da göz önüne aldık. Büyüklerimiz buraya yerleştiğinde devletimizden bir beklentisi yoktu. Dağlık alanı bağlığa ve tarım alanına çevrildiler. Biz hibede beklemiyoruz . Ama sadece bize bir yer göstersinler ve mağduriyetimizi gidersinler. Bu şartlar altında burada çalışmamız doğru değil. Zorunlu olarak ve açlığımızı gidermek için tarımımızı sürdürüyoruz, ama nere kadar ?.”
Elindeki bastonu ile toprağın kaydığı yerin bir bölümüne giden 60 yaşındaki Ayşe Uzun da çaylık ve fındık bahçelerini yerle bir olduğunu görünce göz yaşlarını tutamadı ve hüngür hüngür ağladı.