AKİDESİZ MÜSLÜMANLIK OLMAZ

D. Ali TAŞÇI


    “Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende; işte İbrahim olmak bu.” (Sezai Karakoç)
    Başıbozuk bir çağın içinde debelenip duruyoruz. Akide bozuk olunca davranışlar da şirazesinden çıkıyor.
    Her dönemin, ama özellikle zamanımızın en önemli sorunu: Akide, yani inanç kurallarının bilinememesi ve yaşanamamasıdır.
    İnsanların birçoğu “müslümanım” diyor, ama kültürel Müslüman, akidevi değil. Bu tip insanların birçoğu namazında, niyazında, ama konuşmalarından, paylaşımlarından elfaz-ı küfrün içinde oldukları anlaşılıyor.
    Bir örnek vermek istiyorum;
    Allah’ın haram kıldığı bir şeye itirazı var; “Hiç bu zamanda o dediğin şey olabilir mi?” diye güya kendince mazeretler üretiyor. Ve bu insan namaz kılıyor, hacca gidiyor, oruç tutuyor… Ama Allah’ı, geleceği bilmemekle suçluyor. Bu kişi veya kişiler, namazlarını Kâbe’de kılsalar, teheccüdlerini eksik etmeseler, İslam akidesince Müslüman sayılabilir mi? Allah’a, amentünün emrettiği biçimde iman etmemiştir.
    Zamanımız bu tip olgu ve olaylarla dolu. Bunların çocuklarının “deist” veya “ateist” olması sürpriz değildir.
    Bütün bunlar neden oluyor?
    Çocukluğunda ailede bir dini eğitim almamış. Sübyan mektebine gitmiş, ama birkaç sûre ancak ezberleyebilmiş veya hiç gitmemiş. İmam Hatipler dışındaki okullarda zaten “din kültürü” var, din eğitimi yok. Hayatta da dinini öğrenmek için özel çabası olmamışsa, nerede ve nasıl öğrenecek, ebedi mutluluğa ulaştıracak yolculuğunu?
    İslam hayat dinidir; camilere mahpus bir din değildir. Camide namaz kıl, tamam her şey bitmiştir! Camiden çıkınca da İslam’ın emretmediği, yasakladığı ne varsa hiç gocunmadan onları işle!
    Medine olmadan İslam yaşanmıyor! Medine, medeniyettir. Hayatın her safhasında İslam’ın sözü vardır çünkü. Medeniyet ise vahyin tecessümüdür, yani görünür, yaşanır biçimidir. Vahyin tecessümüne de “Sünnet” denir. 
    Bunları bilmemek korkunç kayıp, bilip de uygulayamamak ise ruhi sarsıntıdır.
    İbrahim olup içimizdeki putları kırmadan ateşler biz yakacaktır. Putperestlikten kurtulmak için önce, insanın kendi içindeki nefs putunu kırması gerekmektedir.
    “Put diken, puta tapmayı hortlatan, puta tapan asırdır bu asır.” diyor, Sezai Karakoç. Çağımızın insanı kalbinin bağını Allah’tan kopararak eşyaya, güçlü görülen insanlara, düşüncelere ve sistemlere bağlıyor. Bütün bunlar da onu kendi özünden uzaklaştırıyor. Bunun adı vahşettir; çünkü insan kendi yaradılışını yalanlamaktadır. 
    Anneler; çocuklarınızın büyüdüklerinde akideleri sağlam bir Müslüman olmaları için, onlara mutlaka Peygamberler tarihinden kıssalar, hikmetli hikâyeler, ruhlarına hitap eden şiirler okuyarak büyütün. Çocuklukta elde edilen güzellikler her yaşta insana rehber olur, çünkü.
  D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci