Değirmenin alt taşı sabittir, dönmez. Üstteki taş ise döner. Ana haznesine konan buğdayları, üst taş dönerek, alt taş da sabit durarak öğütür.
Ana, aile değirmeninin alt taşı gibidir, dönmez; fakat bütün yükü o üstlenir. Onun sağlam duruşudur ki, buğdayı un haline getirir.
Baba ise, dönen üst taştır. Onun hareketi, enerjisi, sürtünmesi, buğdayın öğütülmesini sağlar. Alt ve üst taşın bir arada işbirliği yapmalarıyla hayat buğdayı öğütülmüş, un haline gelmiş olur.
Unun kalitesi, yani çocukların durumu, bu taşlara bağlıdır. Taşlar uyumlu dönerse un da kaliteli olur; fakat taşlarda uyumsuzluk söz konusu ise un kalitesizdir. Zaman zaman oluşan dengesizlikler sonucunda, buğdaya taş kırıntıları karışır ve ekmek tadını kaçırır.
Değirmenin haznesine buğday konulmazsa, taşlar kendilerini öğütür, başkalarına bir gıda sunamaz, kendileri de aşınır. Bu hazneye sadece buğday atılmaz, arada bir de güzel sözler, takdir duyguları, teşekkürler, anlayışlar atmalı ki hayat tatlansın.
Değirmeni döndüren su ise kaderdir. Kader ise gayrete âşıktır.
Hayat, aile değirmenidir. Ana, gerçekten fedakârdır, ailenin temel taşıdır. Onun sallantısı, aile depremini oluşturur. Aile içinde yaşanan depremleri analiz ettiğimizde, genellikle alt taşın sabit olmadığını görürüz; fakat bu alt taşın sabitesi de, üst taşın dengeli dönmesine bağlıdır. Eğer üst taş dengeli değil de yalpa yaparak dönerse, alt taşın dengesini sarsar ve değirmen amacından uzaklaşır. Buğdayın un haline dönüşmesi için her iki taşın dengeli dönmesi gerekir.
Baba ise, suyun etkisiyle döner. Onun dönmesi de buğdayın un haline gelmesini sağlar. O dönmese değirmen, yani aile hayatı durur.
Değirmen, suyun kenarında kurulmuşsa bir işe yarar. Suların kuruduğu yerlerde değirmen, buğday öğütemez.
Kader, gayrete âşıktır; değirmeni bir dere kenarında kurmak gerekir. Oralarda su kurumuşsa, hicret etmek, su kenarlarına gitmek zorunludur. Değirmen dönmüyor diye bağırmaktansa, su yok, su kenarına gitmek en akıllıca bir iştir diyerek, sulak yerlere göçmek akıllılıktır.
Hayat değirmenine aile içerisinde su taşımak gerekir. Su, karı- koca arasındaki ülfettir; sevgi ve saygıdır aynı zamanda. Aileyi yönetmek kolay bir iş değildir; diplomasi zekâsı ister. Aile içerisinde “olmaz, kesinlikle hayır, sen anlamazsın, benim dediğim kesinlikle doğrudur…” tarzında, diplomaside yeri olmayan sözlere yer vermemek lazımdır.
Her insan bir bireydir ve kendine has dünyası vardır. Onun dünyasına girip o dünyayı dağıtmaktansa, kendi doğrularınızı mülayim bir anlatımla dile getirmek en doğru olandır. Karşınızdakine değer vermeden alabilecek bir adım yolunuz yoktur.
Hayatta hiçbir şey tesadüfen gelişmez. Tesadüf, hayatın kendisine terstir. Hayat da bir kanuna göre devam eder. Eğer her konuda hayatın bu kanunlarını bilemezseniz, hayat sizi dışlar. Yerçekimi kanununu bilmeden balkondan aşağı atlarsanız yere çakılmanız kaçınılmazdır.
Bu durum hayatın her biriminde de geçerlidir. Allah’ın koyduğu kanunlara ters bir hayat yaşamaya başlarsanız, bireysel ve toplumsal hayatınızda, ceremesini çekersiniz.
Değirmen taşlarını sadece değirmende değil, bireysel ve toplumsal hayatımızda da dengede tutmalıyız. Yoksa yalpa yapmaktan kurtulamayız.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci