AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TEKEL işçilerinin eyleminin amacını aştığını, hükümete karşı aleni bir kampanyaya dönüştüğünü; yasal olmayan eyleme ay sonuna kadar sabredeceklerini bildirdi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında, TEKEL işçilerinin eylemini değerlendirdi.
"Ülkem, milletim adına kendilerine teessüf ediyorum. Dürüst davranmadılar. Tüyü bitmemiş yetimin parasının emanetçisiyiz. Olay ajite ediliyor" diyen Erdoğan, TEKEL işçilerinin maaşlarının ödendiğini, kıdem ve ihbar tazminatlarının hesaplarına yattığını, 1 ay içinde müracaat ederlerse de 4/C'den istifa edeceklerini anlattı.
Erdoğan, TEKEL işçilerine yönelik iyileştirmeyi, Türk-İş yöneticilerinin son görüşmede kabul etmediğini ifade ederek, "Kusura bakmayın. Biz, yapılması gerekenin azamisini fazlasıyla yaptık" dedi.
İşçilerin sorununa her seferinde olumlu yaklaştıklarını, çözüm için gayret gösterdiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ben sendikacılıktan geliyorum. Ben, hayatımın çok ciddi kısımını işçi olarak yaşadım. Şuanda Türk-İş'in içinde olanların bir kısmı da beni bu noktada tanır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde kendilere ne tür haklar kazandırdığımı çok iyi bilirler. Şuandaki uygulamaları yapanlar dürüst, samimi davranmıyorlar."
Erdoğan, hükümetin gösterdiği olumlu yaklaşımın, işçi tarafında karşılık bulamadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Çünkü olay ideolojik grupların, aşırı uçların istismarına dönüşmüştür. TEKEL işçilerinin eylemi tamamen amacını aşmıştır. Amaç, hak arayışı değil, Hükümete karşı aleni bir kampanyaya dönüşmüştür. Pankartlara, sloganlara bakın. Şahsımı, partimi hedef alan edep dışı, terbiye dışı bir üslup kullanılıyor. CHP, bu işçi kardeşlerimi istismar ediyor."
BU ÜLKE YOL GEÇEN HANI DEĞİL
TEKEL işçilerine de seslenen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Kullanılıyorsunuz. Buradaki olay hak arayışı içinde, masum talepler peşinde bir işçi eylemi olmaktan çıkmış, Hükümete karşı yeni bir senaryonun parçası olmuştur. Kamuda çalışmaya devam etmek isteyen arkadaşlarımız gitsinler sözleşmelerini imzalasınlar. Eylemdeki işçi arkadaşlarıma da eylemlerine artık sonlandırarak evlerine dönme çağrısında bulunuyorum. Şu anda yapılan eylem, yasal değildir. Fakat biz şu anda bu demokratik davranışımızı, bu ay sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu yasal olmayan sürece, bu ay sonuna kadar sabrediyoruz. Ama bu ay sonu, 4-C ile ilgili işlem bittikten sonra yasal olan adım neyse, bu adımı bu defa biz atacağız. Kusura bakmasınlar. Bu ülke yol geçen hanı değil, sahipleri var."
SİVİL SİYASETİ SAVUN
Erdoğan, ortada karanlık iddialar, çirkin, kirli bir senaryo bulunduğunu belirterek, ''Ancak bu vahameti umuda dönüştüren, bu senaryonun açık açık tartışılması, her boyutuyla masaya yatırılması, özgürce eleştirilebilmesi, en önemlisi de hukukun konusu olabilmesidir'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bu plan ve iddialar karşısındaki tavrını eleştiren Erdoğan, ''Sayın Baykal, bu planların, iddiaların tek hedefi, AK Parti iktidarı değildir, Türk demokrasisidir, sivil siyasettir, milli iradedir. AK Parti'yi gözden düşürecek, devre dışı bırakacak karanlık hesaplar, sanma ki senin önünü açar, seni iktidara taşır. Bırak bu tür ucuz hesaplar yapmayı da bir kez olsun demokrasiyi, hukuku, sivil siyaseti savun'' diye konuştu.
HASSASİYETİMİZ ÇAĞDAŞ STANDARTLARA ULAŞMAK
Erdoğan, devlet ciddiyeti ve sorumluluk çerçevesinde hareket etmek zorunda olduklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Devletin kurumlarını gaza getirmeye, bizim devletin kurumlarıyla çatışma içine girmemizi arzu edenler var... Ama biz onlar kadar sorumsuz davranamayız. Çünkü biz sırtımızda yumurta küfesi taşıyoruz. Hassas olmak, sağduyulu olmak durumundayız. Bizim hassasiyetimiz, milli iradenin, demokrasinin, hukukun kurumsallaşmasına, sistemin çağdaş standartlarına ulaşmasına yöneliktir. Bu bir koltuk kavgası değildir, bu bir demokrasi ve hukuk mücadelesidir."
DELİ SAÇMASI, MASAL...
Erdoğan, bu ve benzeri iddialar karşısında CHP Lideri Baykal'ın takındığı tavrın, ''tarihe karanlık bir leke olarak kazınacağını, asla unutulmayacağını ve siyaset tarzlarına konu olacağını'' belirterek, şunları kaydetti:
"Gerek 'Ergenekon' davası konusunda, gerek darbe iddiaları konusunda, Sayın Baykal'ın kullandığı şu tanımlamaları affınıza sığınarak burada hatırlatmak isterim; 'skandal, fiyasko, safsata, tuzak, pusu, intikam operasyonu, Cumhuriyet ile hesaplaşma, abuk subuk işler, deli saçması, masal bunlar, geri zekalıların bile inanmayacağı şeyler, Aşk-ı Memnu dizisi...' Bu sıfatlar ve tanımlamalar niçin kullanılıyor? Çete iddiaları niçin kullanılıyor? Yargıda olan bir dava için kullanılıyor, darbe iddiaları için kullanılıyor. Biliyorsunuz, bununla da kalmadı, çok daha ileri gitti ve çetelerin avukatı olduğunu ilan etti."
POTANSİYEL SUÇLU İLAN EDİLEMEZ
Erdoğan, hiç kimsenin doğuştan edindiği dili, rengi, etnik kökeni, din ve mezhep tercihleri dolayısıyla tehlike olarak görülemeyeceğini belirterek, şöyle konuştu:
''(Bu Alevidir), 'bu Sünnidir', 'bu Türk'tür', 'bu Kürt'tür', 'bu Roman'dır', 'bu Müslümandır', 'bu Hristiyandır', 'bu Musevidir', 'başını örter', 'namaz kılar', 'alkol kullanır, vesairedir' diyerek, kimse ama kimse potansiyel suçlu ilan edilemez. Adının yanına da not düşülemez, fişlenemez, tehdit olarak görülemez. Eğer bu özelikleri taşıyan kişiler illegal faaliyetlerde bulunur, Anayasal nizama karşı somut bir karşıtlık içine girerlerse, ancak o zaman hukuk çerçevesinde değerlendirmeye alınırlar."