Ali Bayramoğlu / Yeni Şafak
Başbuğ Görevden Alınabilir
Şunu kabul edelim, bunca gelişmeye, uzlaşma adımına, sivilleşme çabasına rağmen, askerin ya kurum olarak ya bir grup olarak meşru hükümeti imhaya, bir toplumsal kesimi hedefe koymaya soyunuyor.
Bu tür belgelerin onlarcası ortaya çıktı, 28 Şubat'tan sonra... Ve hiç biri yalanlanmadı, yalanlanamadı. Ama ya geçiştirildi, ya asker ve merkez medya tarafından önemsenmedi ya da doğrulandı.
Bu kez farklı...
Bu kez en devletçi, Kemalist, hatta orducu yazarlar, gazeteler bile ortaya çıkan belgeye mesafe almak zorunda kaldılar. Tüm meslek kuruluşları ve önde gelen yayın organları askeri yargının habere dair koyduğu yayın yasağını bir sansür girişimi olarak nitelediler.
Bu, önemlidir.
Askerin "gayri meşru siyasi işlevinin hareket alanının iyice daraldığını ve meşruiyetinin tükendiğini" göstermektedir.
Belgenin yayınlanmasından sonra bir dizi gelişme oldu.
Önce yayın yasağı geldi. Başbakan gerekirse yargıya başvuracağız dedi. Askeri Savcılık açıklama yaptı. Ardından Genelkurmay Başkanlığı açıklama yapmak zorunda kaldı.
Bu son açıklama, itham eden ton taşısa da savunma hattında kalıyordu.
Askerin açıklamasındaki şu cümlelerin altı özellikle çizilmelidir:
"Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından bugün açıklandığı şekilde, soruşturmada şu ana kadar elde edilen delillerden Askeri Savcılık, iddia edilen belgenin Genelkurmay Başkanlığının herhangi bir biriminde hazırlandığına ilişkin bir kanaate ulaşamamıştır. Kriminal inceleme sonucunda, belgenin sahte veya gerçek olduğuna ilişkin, Askeri Savcılık kesin bir kanaate varabilecektir. Önemli olan da, hazırlandığı iddia edilen belgenin sahte veya gerçek olduğunun, Askeri Yargı tarafından en kısa zamanda ortaya çıkartılmasıdır. Belgenin doğruluğu ispat edilirse, sorumluların yasalar çerçevesinde yargı makamları tarafından cezalandırılacağına ilişkin güvencemiz tamdır. Türk Silahlı Kuvvetleri bu konunun en yakın takipçisi olacaktır. Eğer belge sahte ise, Türk Silahlı Kuvvetleri, bunun kimler tarafından ve ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkarılmasının da sonuna kadar takipçisi olacaktır..."
Ortada asker açısından "iradi bir durum"dan çok bir "zorunluluk hali" vardır.
Bu da önemlidir.
Ülke bu sıkıntıları keşke yaşamasa, demokrasi adına utanç verici haller keşke ortaya çıkmasa...
Ama değişimin bedeli buysa, gidilen istikamet doğruysa, şikâyet etmekten çok, sevinmek gerekir.
O zaman soru şudur: Peki şimdi ne olacak?
Askeri savcılığın soruşturma süreci bize çok anlamlı gelmiyor...
Ama o belgenin altında imzası bulunan ismi Kurmay Albay'ı Ergenekon savcısının sorgulayacak olması önemli. Zira belge bir Ergenekon tutuklusunun evinde bulundu.
Sorgu sonrası tutuklama bile gelebilir...
Sonra siyaset var.
Asker, kamuoyuna, gazetecilere meydan okuyucu, had bildirici açıklamalar yapmak yerine, bunu yaptığı, siyasete müdahale etmeye soyunduğu, kaos ortamı yaratmaya çalıştığı için hesap vermelidir.
Aksi halde daha çok andıç ürer...
Bu noktada yargı kadar önemli olan siyasettir.
Hesap sormanın bu açıdan koşulu bellidir:
Siyasetin alanına sahip çıkması, gerekiyorsa Genelkurmay Başkanı'nın görevden alınması...
Bu arada unutmadan, bu koşullarda asker ya sertleşecek ya değişecek böyle bir dönemin kapısı aralanıyor...
Bizce değişim kaçınılmazdır...
Hesap sorma ve yaptırım koşuluyla...