Bu köşede olabildiğince kısa ve öz bir Müslüman profili çizmek istiyorum:
Müslüman, Allaha, ahiret gününe, yani öldükten sonra dirilmeye ve sonsuz bir yaşama inanır. Dünyanın kısa bir geçiş yeri olduğunu, buradaki davranışların yarın cennet veya cehennem olacağını bilir.
Dünya hayatında adım atarken, her adımının hesap ve kitabını yaparak yarınını düşünür.
Allahtan başka kimseye kul olmamaya çalışır, kimseye boyun eğmez.
Kutsal değerlerini canından üstün tutar, böyle yapmasa zaten Müslüman olamaz.
Dünya hayatında dinin tüm kurallarına tastamam inanır ve elinden geldiğince inandıklarını da yaşamaya çalışır.
Birileri onu inançlarıyla denemeye kalkışırsa, canını ortaya koyar. Şehadeti en üstün mertebe bilir.
Din mi can mı? sorusuna hiç düşünmeden can diyebilecek inançtadır.
Bunu niçin yapar? Çünkü o, sonsuz bir hayata, buradakinden daha keskince inanmaktadır.
Yani demek istediğim, birileri, Müslümanı inançları ve değerleriyle karşı karşıya bırakmasın. Sümeyyeler, Yasirler her dönem yaşıyor.
Şimdi gelelim başörtüsü meselesine:
Aklımın almadığı şu ki, başörtüsünün farziyetine ve dolayısıyla da öte ile olan bağlantısına inanmayanlar, başörtüsü hakkında ulu orta konuşuyor ve ahkam kesiyorlar!
Diyanet İşleri Başkanı da açıkladı : Başörtüsü dinin bir gerekliliğidir. dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyetin en eski kurumudur. Bu nasıl mantıktır ki, devlet kendi içinde çelişiyor?
İslamın ilk gününden beri tüm Müslüman kadınların olmazsa olmaz örtüsü hakkında, yok kamusal alandır, resmiyettir, laikliktir gibi havayı yasaklayıcı konuşmaların evet amacı belli, ama bu kadarına da pes doğrusu!
Çok net bir şey söylüyorum: Başörtüsü mü yoksa hava mı diye bir tercihle Müslüman bir kadın karşı karşıya kalsa, hiç tereddüt etmeden başörtüsü der. Neden mi? Havasızlık, dünya ölümüyle sonuçlanır. Başörtüsü ki, çok önemli bir dini emirdir, onu tercih etmemek ise, sonsuz bir geleceği karartır. Yahu Müslüman böyle inanıyor, ona ne diyebilirsiniz ki?
Evet, anladık, öteye inanmayanlar veya acabaları olanlar bu işin boyutunu tam bilmeyebilirler, fakat empati diyorlardı hani, ne oldu bu empatiye?
Ha şunu demek istiyorlarsa bilemem: Dini inançlarınızı tam olarak yaşamak istiyorsanız, kendinize başka bir diyar bulun! Yoksa bizi Fazıl Say mı sandılar? Bir zamanlar Süleyman Demirel de Suudi Arabistana gitsinler. demişti de sonunda kendisi gitti.
Bir devletin kendi elleriyle sağlıksız insanlar türetmesi ne kadar anormal bir durum? Üstelik halkının sağlığını korumak devletin anayasal görevi iken!
Başını zorla açtırdığınız insanların psikolojileri bozuldu, hayattan kopar oldular! Hiç mi insanın ruhundan anlamıyorsunuz? Filan yerde içki yasağı uygulanıyor dense, kıyameti koparanlar, bu en temel ihtiyaç ve insan hakkı için adeta kartal kesiliyorlar. Hoş insan hakkından söz eden Batı, dünyanın kanını içiyor, kimin umurunda ki?
İslama takıntısı olmayanların dışında bu konunun üzerinde olumsuz bakış yoktur; ne var ki hükümet, artık Türk kadınının bu en temel sorununu çözmelidir.
Aslında baş açma sorunu var, başını örtme sorunu yok ki. Yüzyıllarca baş hep kapalı olarak gelindi. Son on yıllarda başlar açılmaya başlandı.
Tekrar ediyoruz: başörtüsü meselesi, Müslüman kadının olmazsa olmazıdır. O olmazsa, onun için hayat bir hiçten ibarettir. Bu hiçin ne anlama geldiğini anlamayanlar, bilmeyenler bu konuda ahkam üretmesinler.
Simge deniliyor, İslam veya başka bir hayat algısı baştan sona bir simge değil midir? Bakışımız bile kişiliğimizin simgesi değil midir? Müslümanlar, İslamı ahiret dini olarak değil, onu dünyalarının her anını dolduran bir yaşam tarzı olarak görüyorlar.
Bir toplumun aydın denilen kesimi, o toplumun en baş inançlarını hiç bilmiyor, hatta bu inançlara karşı düşmanca tavırlar geliştirebiliyorsa, o toplumun eğitiminin baştan sona gözden geçirilmesi gerekir. Türk aydını dine düşman değil, galiba İslamla problemli.
Sahi, ölmeyecek misiniz? Son nefesinizde, sonsuz hayatınızın kodları, başörtüsünün üzerinde yazılı olarak gelirse, utanmayacak, sıkılmayacak, korkmayacak mısınız?