HZ İBRAHİM’İN ÇOCUKLARI
Bedirhan GÖKÇE
Neye niyet neye kısmet;
Amerika'ya gidecekken uzayan vize işlemleri sonucu kendimi İsrail'de buldum...
Kendimi İsrail'de bulduğumdan çok, İsrail'de gördüklerim sarstı beni…
Nerden bilebilirdim suret İsrail ile siret İsrail bu kadar düşündüğümden farklı olsun…
Urfa’yı düşünün iklim ve coğrafya olarak...
Hatta onu biraz daha dağlık düşünün; sokaklarını da darlaştırarak ona biraz Mardin ekleyin…
Sonra ona çalışmanın, azmin ve inancın tüm inceliklerini ekleyerek dağı taşı elli senede, bir yeşil Bursa yapın…
Kılık kıyafette İstanbul’un Fatih Çarşamba semtindeki ahalinin bile “light” kalacağı türü bütün bir ülke geneline yayın…
Kara çarşaflıları gördüğünüzde onların Filistinli Müslümanlar değil oradaki “Hristiyanlar” olduğunun şaşırtıcı ayrımına varın ve Ayşe Arman’ı gördüğünüz yerde bir de oraları görmesi gerektiğini mutlak hatırlatın…
Türkiye'de giderek çocuk sayısı düşerken her bir Yahudi’nin ideal çocuk sayısının 12 olduğunu (Yakup peygamberin çocuk sayısıdır bu) hayretler içerisinde izleyin…
“Şabat” denen Cumartesi yani dini bayramlarında çalışmadıkları gibi teknolojik hiçbir şeyi asansörden, evdeki ocağa, otomobilden telefona kullanmadıklarını kısaca o gün şehrin tamamında bir sessizlik olduğunu herkesin evinde ya da ağlama duvarında ibadete çekildiklerini gözlerinizle görün…
Trafik düzenini Şabat gibi anlatacak bir şehrimiz olmadığından onu da hayalinizde siz tasavvur edin…
Allah'a inanmanın nerdeyse ayıplı kabul edilip aşağılandığı, inancı gereği örtünmenin Ayşe Arman’ların gözünde “terleyen ucube” olarak küçümsendiği güzel ülkemde, bilin ki hayranlığım Yahudileredir, Yahudiliğe değil…
Kısaca, çalışmanın, inanmanın, azmetmenin ve kendine güvenmenin bütün artılarını görün.
İnsan savaşına inanmalı sözünü dilinize pelesenk edin... VE bana Filistin’i sormayın soracaksanız da…
Onu da bildiğiniz her hangi bir Arap şehrinin ara sokaklarının temizlikten ve estetikten uzak herhangi bir köşesine ‘üzülerek’ benzetin…
Konuştuğum birkaç Filistinli'ye bunları farkına varmaları adına uyarsam da hala bir Hızır Abdülhamit beklediklerinin farkına vardım…
Kiminin parası, kiminin duası sözü orada benim tüm ezberimi bozdu…
Para mı dua mı yoksa Müslim mi, gayrimüslim mi, çalışmamı, teslimiyet mi hepsi birbirine karıştı gitti…
Bir Fransız Yahudi 10.000 villa yaparak İsrail halkına himmet etmiş…
Dünya da bana bir tane Müslüman söyleyin 10.000 villa yapsın ve Filistin’e himmet etsin…
Ya da dini adına herhangi bir yere versin…
Evet, insan hamaset yaparak değil, savaşına inanarak yürümeli…
Kendi davasına değil on bin villa tek kuruş vermemiş olan Müslümanlar ise sakın Yahudileri lanetlemek gibi bir gaflete düşmesin…
Çarpılır maazallah…