Üstad Necip Fazıl Kısakürekin ölümünün üzerinden kocaman bir yirmi beş yıl geçti. ( 25 Mayıs 1983 ) Yıllar birbirini ne çabuk kovaladı? Daha dündü onu heyecanla dinlediğimiz günler, yazılarını merakla beklediğimiz sabahlar.
Üstadı yazmak için kitaplar yeterli gelmedi. Nitekim onunla ilgili onlarca kitap, yüzlerce, binlerce yazı, makale yazıldı. Sevenleri çoktu, bir o kadar da sevmeyeni vardı. Bu, her büyük adamın kaderidir. Ama herkesin ortak bir kanısı vardı ki o, has şairdi.
Üstadın en önemli özelliği belki de, evrensel mesajı, edebi bir üslupla sunmadaki olağanüstü başarısıydı. Ben bu yazımda, ünlü Türk edebiyatçılarının, değişik zaman dilimleri içerisinde Onun hakkındaki görüşlerinden bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum.
Ahmet Hamdi Tanpınar : Bir Necip fazıl olabilmenin ahmakça saadetine ne kadar muhtacım. ( Mektupları )
Birkaç defa düşündüm; her hayat davetinin önünde, yelesi taze keskin bir bahar kokusu ile kabarmış bir küheylan gibi burun delikleri açılıp kapanarak şahlanan bu genç adam, kendini şiirin dar nizamı arasına sokmamış olsaydı acaba ne olurdu? ( Varlık,S:113,1935 )
Nurettin Topçu: Muhsin Ertuğrul, Bir Adam Yaratmak piyesini oynamak için aktör olmuş sandım.
Abidin Dino: Necip Fazılın şaheseri ( Senfoni- Çile ), isyan bayrağını çeken şiirdir. Senfoni, 19. ve 20. yüzyılın fert bunalımını, kah bir fikir kalıbı içinde, kah bir deli gömleği içinde mükemmelen ifade ediyor. ( Salah Birsel, Ah Beyoğlu, Vah Beyoğlu. S.91 )
Agah Sırrı Levent : Maddeyi ruhla dolduran, ateşi kanla söndüren Anadoluyu, İstiklal Savaşının sırrını o zaman anlıyoruz. Milli Mücadelenin ruhunu bu kadar kuvvetle bize duyuran bir eserin ( Tohum ) henüz yazılmadığını itiraf etmek, en doğru hak tanımak olur. ( Eserler ve Şahsiyetler. 1935 )
Sedat Simavi: Yedi Gün, Büyük Mütefekkir Üstad şairimiz Necip Fazıl Kısakürekin en yeni şiirlerine sahne olmaktan kendini bahtiyar addeder. ( Yedi Gün-1938)
Yunus Nadi: ( Senfoni ) ile yeni bir ufuk ve genişliğe kavuşacak olan Türk sanatının bu fevkalade ( olağanüstü ) eserini, bütün halinde vermeye muvaffak olan Yeni Mecmua kendini bahtiyar addeder. ( Yeni Mecmua. Sayı: 2 , 1939 )
Reşat Nuri Güntekin : Necip Fazıl
Bu sade görünen genci bir de şiirleriyle tanıyınız: Derin, acı, amansız görüşleriyle hayata nasıl nüfuz etmiş, onu yırtıcı vahşiliğiyle, hakiki acılığı ve çirkinliğiyle nasıl tanımış olduğuna taaccüp etmemek ( şaşırmamak ) mümkün değil. ( 1928 )
Peyami Safa: Necip Fazılın her şiiri hayatından bir parçadır. Bunun için şiirleri masa başlarında değil, yaşarken, kaldırımlarda, otel odalarında, dalgalarda, kağıtsız ve kalemsiz yazılmıştır. N. Fazılın her mısraı bir şiir mecmuasıdır. Ve neşrettiği, edeceği bütün şiir mecmuaları da bir mısraı doldurmak içindir. ( 1928 )
Nurullah Ataç: Yarına kalacak tek şair: Necip Fazıl
Bence şimdiye kadar gelen şairlerin en büyüğüdür o.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Şiirde Necip fazıl, Türk nazmı bakımından bize yeni ve tamamıyle orijinal ses ve ahenk getirmiştir. ( Yedi Gün, 8 Şubat 1938 )
Yaşar Nabi Nayır: ( Varlık dergisinin kurucusu ve sahibi ): Bir mısraı bir millete şeref vermeye yetecek şair Necip Fazıl.
Ahmet Haşim: ( Necip Fazıla hitaben ) Çocuk, bu sesi sen nereden buldun ?
Behçet Necatigil: Tekke şiirimizin verimlerini, modern Fransız şiiri ölçüleriyle değerlendiren, şiirlerinde insanın evrendeki yerini araştıran, madde ve ruh problemlerini, iç alemin gizli duygu ve tutkularını dile getiren Necip fazıl, oturmuş bir dil ve sağlam bir teknikle yazdı. ( Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, S 191 )
Aziz Nesin: ( N.Fazılın, 1980 Mayısında, Kültür Bakanlığının Büyük Ödülünü kazanması üzerine ona yazmış olduğu mektuptan ) Aziz Üstad, Kültür Bakanlığı büyük ödülünü kazandığınız için sizi candan kutlarım. Bu ödülü almakla Kültür Bakanlığını onurlandırdınız. ( 5 Aralık 1980. Mektup Osmanlıca yazılmış.)
Prof Dr. Kenan Akyüz: Necip fazıl, Türk şiirinin en kuvvetli lirik şairlerinden biridir. ( Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi )
En başta şairliğiyle tanınıp zirveye oturan; fakat edebiyatın her alanında orijinal eserler veren ( yüze yakın ), bütün bunların yanında aksiyoner bir fikir ve dava adamı kimliğiyle de bir dönemi dönüştüren bir inkılapçı idi o. Son Söz onun olsun:
Bir gül bahçesine dağdan boşalan öldürücü sel halindeki inkılapla, kurumuş bir buğday tarlasına gökten serpilen diriltici yağmur şeklindeki inkılabı kıyaslarsanız; bir delinin elindeki bıçakla doktorun elindeki neşter arasındaki farkı ve inkılabı, İslam gözlüğünden görmüş olursunuz.
Rahmetle ve özlemle Üstad
Not: 27 Mayıs Salı günü, saat 1930da, Ümraniye belediyesi Merkez kültür salonunda Üstad Necip Fazıl isimli konferansıma okuyucularımı davet ediyorum.