Türkiye son Ergenekon göz altılarıyla yeni bir sürece girmiştir.
Kimine göre sivil darbe,
Kimine göre siyasi ihtiras
ve en utanmazlara göre de karşı devrim uğruna yapılıyor tüm bunlar!
Türkiye bu kadar sığ ve basit bir ülke midir ki üstteki şıkları milletin yutacağı varsayılıyor?
Bu konuda fikir üreten aklı başında herkes şunu iyi biliyor ki; iktidarın böylesine geniş bir operasyonu tek başına yapması mümkün değildir.
Diğerlerini geçtik, Sincanda bir tiyatro yüzünden tank yürütülen bu ülkede, askeri lojmandan bir paşanın polis zoruyla alınması; iktidarın, savcının veya emniyetin tek başına tasarrufuyla mümkün müdür?
Bugün yaşananlar; siyaset, intikam, ihtiras gibi kelimelerle öyle basite alınabilecek olaylar değildir.
Bir ülkenin güvenliğinin emanet edildiği sorumluluk mevkiindeki insanların gözaltına alınması, sonra da tutuklanması ister istemez her kesimi tedirgin etmektedir.
Demokrasiyi bir yönetim şekli olarak kabul etmiş ve onun gereklerini yerine getirmekte olan Türkiyede; maalesef yazılı kanunları bir yana itip, şahsi plan ve programlarını uygulamak isteyen, milleti de etinden sütünden faydalanılacak koyunlar gibi gören bazı zihniyetler mevcuttur.
Bir zaman Susurluk adıyla polisin, şimdi de Ergenekon ile askerin içinden patlayan bu yapılanmalar, hedef ve planları uğruna toplumun hemen her kesiminden kendilerine yandaşlar edinmiştirler.
İşin çıkış noktası; eline silah geçirenin, devletin gücünü bir şekilde arkasında hissedenin, bu ülkede kendini kral olmaya aday zannetmesiyle başlıyor.
Özellikle AB uyum sürecinde kanunların inceltilmesi, cezaların hafifletilmesi velhasıl ipin gevşetilmesi neticesinde bu olaylar da bir bir patlak veriyor.
Gelinen noktada, devlete kafa tutacak kadar ileri giden, derin bir yapılanma ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği vardır.
Ergenekon yapılanmasının sağ ve sol kanadından bahsedilmektedir.
Kasım 1997'de, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Kıvrıkoğlu KKTC'de katıldığı Toros-2/97 tatbikatında kaza şeklinde geçiştirilen bir suikast girişimi yaşamıştı.
Tatbikatta seken bir kurşun Kıvrıkoğlu'nu sıyırarak arkasındaki Albay Vural Berkay'a isabet etmişti.
Suikast başarılı olsaydı, Hüseyin Kıvrıkoğlu Genelkurmay Başkanı olamayacaktı.
Bu suikast ile silsilede değişiklik yapılarak, ülkenin mukadderatına dair kurdukları dehşet planlarının uygulanabilirliği denenecekti.
Aynı yapılanma, bugün devletin kilit noktalarını tehdit eder duruma gelmiştir.
ASAM Terör Danışmanı Ercan Çitlioğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı iken Yaşar Büyükanıtı öldüreceklerdi, bir tesadüf sonucu kurtuldu. Bunu bazı basın mensupları biliyor; ancak Büyükanıtın ricasına uyarak açıklanmadı diyor.
Genelkurmay Başkanı olmadan önce Büyükanıt için başlatılan kampanyaların ardından bugün aynı plan ve programın Org. İlker Başbuğ için de devreye sokulduğunu görüyoruz.
Bugün darbe şakşakçılığı yapan bilumum aynı zevat ve destekçilerine hatırlatmakta fayda görüyorum; Kenan Evren 12 Eylül ihtilal bildirisini okurken ülkenin irticai sapık fikirlerle yönetilmeye başladığını kayda geçirmiştir.
Süleyman Demirel yönetimindeki idareye, irtica tehlikesi bahanesiyle el koyan Kenan Paşa, uygulamada ise en büyük darbeyi sol kesime vurmuştur.
Atatürkün Partisi CHPyi de diğerleriyle birlikte kapatmıştır.
İmam Hatipler ve Kuran kursları filizlenmiş, İslami hareketin önü o dönemde alabildiğine açılmıştır.
Sola, 12 Eylül ihtilaliyle senelerce toparlanamayacak şekilde en büyük darbe vurulmuştur.
Şimdi kimse zannetmesin ki bu çeteler ülkeyi teslim aldıklarında şakşakçılarına elma şekeri dağıtacak.
Bu karmaşada halkın duruşu ve olayları algılama tepkisi, elbette ki sürecin gidişatını etkileyecek en önemli konudur.
Ülkenin en kritik ve yüce kurumu TSKyı bile hedeflerine alabilecek kadar gözü dönmüş bir yapılanmayı, tersinden okuyup; sivil darbe, siyasi ihtiras, karşı devrim gibi basit tezlerle saptırmaya kalkanları, bir de bu eksen üzere düşünmeye davet ediyorum.
Ülkemiz, taşıdığı değerler ve kaynaklara rağmen maalesef boş tartışmalarla zaman kaybediyor.
Ülkesini ve değerlerini sevmekten öte bir günahı olmayan bu aziz milletin üzerinden bir takım oyunlar oynanıyor.
Kimse yaşadığı yılları bir daha geri getiremez.
Birbirimize bulunduğumuz konum itibariyle düşüncelerimiz, siyasi görüş ve inançlarımızdan ötürü saldırarak kin, nefret tohumları ekmeyelim.
Ne olduğumuzdan ziyade; ne olacağımız, olabileceğimizi de göz ardı etmeyelim.
Yazıma Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günayın bugün yapmış olduğu açıklamalardan bir paragrafla son vermek istiyorum:
Türkiye sürekli olarak, 40 yıldır bunları konuşuyor, tartışıyor. 2008 yılına geldik. Artık bunların Türkiyenin gündeminden tümüyle düşmüş olmasını çok temenni ediyordum. Bizim delikanlılığımız, çocukluğumuz bu tartışmaları izlemekle, bunun bedellerini ödemekle geçti. 2008e geldik; hala böyle milli iradeye karşı kalkışma girişimleri
İddialar doğru ise çok vahim
Doğru değilse de bunlar yaşanıyorsa da çok vahim.
Neresinden bakarsanız çok vahim