Genelkurmay İlker Başbuğ'un Balyoz Darbe Planı iddiaları sonrası kamera karşısına geçmiş, ordudaki sızmalara dikkat çekmiş ve iddiaları Harp Oyunu kamsamında değerlendirmişti. Bu açıklamaları sonrasında bir çok kalem tarafından sert eleştirilere maruz kalan Başbuğ'a, Sabah Gazetesi'nin sivri dilli kalemi Engin Ardıç da sert bir açık mektup yazdı.
""Tatbikat senaryosu" demek, "harp oyunu" demek hepimizi eşek yerine koymaktır" şeklinde yazan Ardıç, 'Ordu sahte Atatürkçü'lerden arındırılmalı' dedi.
İşte Ardıç'ın İlker Paşa'ya mektup başlıklı o yazısı:
İLKER PAŞA'YA AÇIK MEKTUP
Paşam, belli ki gün sayıyorsunuz... Ağustos ayını bekliyorsunuz, emekli olup Hilmi Paşa gibi derin bir oh çekeceksiniz... "Çok şükür mide ağrılarım geçti" demişti, Türkiye'yi korkunç ve çok tehlikeli bir serüvenden koruyup kurtardıktan sonra... Darbe isteyenler de onunla basında "Hilmi Bey" diye dalga geçmişlerdi hani...
Hissettirmiyorsunuz ama "bitse de gitsem" havasına girdiğiniz muhakkak bu "şafak saymada"...
Oysa askerde, yeni gelene verilen ilk öğütlerden biri "devre, şafak sayma, yoksa bitmek bilmez senin askerlik" öğüdüdür.
Paşam, zor durumdasınız.
Sekiz yıl önce neler planlandığını ya çok iyi biliyorsunuz ya da bizimle birlikte öğrenip şaşıyorsunuz.
Farketmez, faturayı sizin ödemeniz de gerekmez.
Bir yandan ciddi ve samimi bir araştırma ve kovuşturma isteği, öbür yandan ordunun itibarına sahip çıkma sorumluluğu...
Aşağı tükürseniz sakal, yukarı tükürseniz bıyık. Pardon, sakal ancak İran ordusunda olur, bir de seferden dönen denizaltıcılarda...
AHMAKÇA YANLIŞLARA SAHİP ÇIKMAYIN
Paşam, bir zamanlar yapılmış olan ahmakça yanlışlara sahip çıkmaya çalışmayın.
Paşam, herşey kabak gibi meydanda.
Bunun bir darbe planı olduğu besbelli.
Aradan sekiz sene geçmiş olması konuyu hafifletmez.
HARP OYUNU DEMEK BİZİ EŞEK YERİNE KOYMAK DEMEKTİR
"Tatbikat senaryosu" demek, "harp oyunu" demek hepimizi eşek yerine koymaktır. Size yaranmaya çalışan basın utanmazları öyle yazıyorlar, alay ediyorlar, işi sululuğa döküyorlar ve sabrımızın da bir sınırı olduğunu unutuyorlar.
Paşam, bu haberi şu ya da bu gazetenin ortaya çıkarmış olması da, olayın "vahametini" hafifletmez.
Ne yani, Hürriyet ya da Milliyet bulup çıkarmış olsaydı hoşgörüyle mi karşılayacaktınız da, Taraf yazınca tartışmalı oldu?
Paşam, her zaman söylerim, Atatürk'e ve Atatürkçülük'e en fazla zarar verenler, şeriatçılar değil, onu karanlık emellerine alet etmeye çalışanlardır.
ORDU SAHTE ATATÜRKÇÜ'LERDEN ARINMALI
Atatürk, orduya "darbe planları hazırlayınız" dememiştir.
Ordu, "sahte Atatürkçü'lerden" arındırılmak zorundadır.
Bu temizliği ya siz yaparsınız ya da bu iş "sivillere" kalır, hangisi ordunun itibarı açısından daha sağlıklıdır?
Paşam, "kol kırılır yen içinde kalır" mantığı kolu da kaynatmıyor, yenin de ütüsünü bozuyor.
Paşam, yanlış yapıyorsunuz.
Fakat çok zor durumdaysanız, ağustos ayını beklemeye de mecbur değilsiniz.
Necip Paşa gibi emekliliğinizi kendiniz isteyebilirsiniz, şimdi, yedi ay daha beklemek zorunda kalmadan...
Emekli olunca belki daha rahat da konuşabilirsiniz.
Çünkü, kaderin getirip sizi koyduğu bu çok ilginç dönemeçte, örneğin bir Hilmi Paşa'nın "duruşunu" sergilemediniz.
O çok kararlı davranmıştı, hem de bunu sağda solda hiç konuşmadan yaptı, siz bocaladınız.
Paşam, bu bocalamanın hem orduya zararı dokunuyor, hem ülkeye, hem de size....
Zor geliyorsa daha fazla zorlamayın, bırakın paşam.
Verin dilekçeyi, gelin Boğaz'da rakı içelim.
Siz de rahatlayın, biz de.