Bu Nasıl bir beladır?

Osman YAZICI

“Nemrut’un kızı” adlı Türküyü bilirsiniz..”Ocağım söndü, nasıl bir beladır?” diye başlar.
Covid-19,   nasıl bir beladır? 
Ocakları söndürdü… Anaları evlatsız, evlatları anasız bıraktı. Sağ kaldıklarımızın de  “KAYGI BOZUKLUĞU” endişesi başladı.
Çocuklar, çocukluğunu yaşayamıyor. Takım oyunu, ekip ruhu yok oldu. Bireyselliğe esir alınmış, psikolojisi bozulmuş bir toplum olduk
Spor yapamayan. Arkadaşları ile buluşamayan. Dört duvar arasında, bilgisayara esir alınmış bir  gençlik..
 
*

Evlat babasına yaklaşamıyor. Anne evladını sevemiyor. Cenaze töreni yapılamıyor. Mezarlıklarda yer kalmadı. 
Veda bile edemiyorsun sevdiklerinle.  Ölümden kaçış yoktur. Sıralı veya amansız ölümler vardır. Bu ölüm başka ölüm. Başka ayrılık..
Böyle ölümlere alışık değil bu toplum. Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, diriltir de, öldürür de. (TEVBE/116)
Ölümün bile güzelliğine hasret kaldık. Evin başköşesinde. Yatarak.. Veda ederek. Sevdiklerinin gözlerinin içine bakarak. 
Avuçlarındaki sıcaklığını hissederek… Vasiyetini yerine getirerek...
*
.
AK Parti Rize milletvekili ve Teşkilat başkan yardımcısı   Muhammet  Avcı ile Ankara’da buluştuk. Bir saatlik görüşmemizden sadece 10 dakika, çay molasında maskesiz idik.
Keyifli ve güzel bir sohbet oldu. Rize ile ilgili her şey masaya yatırdık..Samimi..İçten..Gelecek endişesinden uzak. İzlenimlerimi başka bir yazımda aktaracağım..
Avcı, aynı akşam covit 19 tesisi ile hastane ’ye kaldırıldığını öğrenince şok oldum. Hemen kendimi” Yakın temaslı” olarak ev karantinasına aldım. Yedi gün odadan çıkmadım. Bu arada Avcı,tedavısı bitti, eski sağlığına kavuştu..
Yedinci günde yaptırdığım test negatif, kan tahlillerim normal çıktı “Bir oh çektik..” Her şeyin başı sağlıktır. Kaybetmeden kıymetini  bilmeli insan..
*
Neler yaptım? Hangi duyguları yaşadım.? Hiç abartmadan anlatayım. Önce odama girişini kesinlikle yasakladım. Dahası kapıyı kilitledim. Kendimden çok ailemden endişe duydum. İhtiyaçlarımı mesaj yolu ile istedim.
Evdekilere, önemli evrakların nerede olduğunu nelerin yapılması gerektiğini söyledim. Oğlumun okul taksitlerini peşin ödedim. 
Alacak, verecek durumunu gösteren notu hazırladım. Bilinmesi gerekenleri söyledim. Bütün hayatımı, bir yargıç hassasiyeti ile gözden geçirdim. Aramam gereken dostlarımı aradım. 
Rahmetli Kemal Sunal ile Şener Şen’in tüm filmlerini seyrettim. Ev yapımı turşuları yiyip, tuzlu su gargarası yapınca tansiyonumu yükselttim. Oda ile teras arasında günde 5 bin adım attım. Soner Yalçın’ın “Saklı Seçilmişler” adlı kitabini bitirdim..
Siz siz olun karantina döneminde böyle, sizi hayrete düşürecek, tansiyonunuzu yükseltecek kitapları okumayın. Okudukça dehşete kapıldım. Haydi, kendimizi bıraktık. Yıllardan beri çocuklarımızı, torunlarımızı zehirliyorlar. Genetiği değiştirilmiş gıdalarla bizi öldürüyorlar.
Yediklerimizin yanında covid 19 hafif kalıyor, inanın. Bu kitabı mutlaka okumalısınız. Bu hastalıktan hayatını kaybedenlere rahmet, ailelerine başsağlığı diliyor, hastalara şifa diliyorum.
Özveri.. Fedakarlık.. Dostluk.. Başarı.. Üstün nitelik. Ne ararsan var. Bu güzel insanın  iyiliklerini ödeyemeyiz… İyi ki varsın Dr. Metin ÖZER… Bu arada yaklaşık bir yıldan beri canla ,başla görev yapan fedakar sağlık ordumuza  minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz..