BU TARTIŞMA NİYE ACABA?

Seyfullah FIRAT

Akşam, yakın bir dostumla meseleleri değerlendirirken, son gelişmelerle ilgili yazımı yazmayı düşündüğümü söyleyince, ‘Abi, bu hafta hangi konuda yazacaksın?’ diye sordular. Ben ‘Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanımızın son demeciyle ilgili olacak’ deyince, sevgili dostum aynen şunu dediler: ‘Abi, ben de aynı konuda yazı yazdım.’ ‘Gönder şu yazını bir göreyim, belki ben boşuna yorulmam’ dedim.
Sağ olsun dostum yazısını gönderdi. Mükemmel bir yazı olarak değerlendirdim ve aynen köşeme taşımayı düşündüm. İşte arkadaşımın yazısı:

Hak Hukuk Guguk Haşim Kılıç’ın ‘Kendimizi evlenme vaadi ile kandırılmış kadın gibi hissediyoruz’ sözleri dün anlam kazandı. Ne demek istediğini, neden böyle bir açıklama yaptığını bugün gazetelerdeki bir ayrıntıdan öğrendim.
Dün mecliste bir kanuna ait bir maddenin oylaması var. Teklif AKP’den ama işin garibi AKP’li vekiller ve muhalefet vekilleri Genel Kurula girmiyorlar. Dolayısı ile madde de meclisten geçmiyor. Oylanacak kanun da şu. Anayasa Mahkemesi Vakfı kurulacak. Vakıf geliri olarak da Vatandaşların Bireysel Başvuru Hakkı için yasa ile belirlenen ücretin %30’u bu vakfa akıtılacak. İşte olay bu noktada kopuyor. AKP’li vekiller emekli olacak Haşim Kılıç’ın Vakıf Başkanı olacağı için kendisine emeklilikte bir gelir kaynağı yaratacağını söylüyor. Vakıf Yönetimi belli olmadığı için maddeye karşı çıkıyorlar. Belli ki onlar da Vakıf Yönetimine kendi yandaşlarının gelmesini istiyorlar. Haşim Kılıç ise kendisine emeklilikte iş uydurmaya çalışıyor. Dün bir mesajda “Cemaat iktidarın TÜSİAD’ı mı ?” demiştim. Bugün gördük ki ben yanılmamışım. Geçtiğimiz hafta dershanelerin kapatılması ile ilgili olarak Cemaat-İktidar kavgası gündemi oldukça meşgul etmişti. Zaman Gazetesi tüm hırsı ile hükümete saldırıyordu. Tartışma Balanlar Kuruluna kadar da sirayet etmiş, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç dönem sonunda aktif siyaseti bırakacağını da açıklamıştı. Ancak 2 gün önce Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan ile anlaştıklarına dair açıklama yapmıştı. Bu kavganın perde arkasını bilemiyoruz ama dün Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları perde arkası hakkındaki kavgaya ışık tutacak kadar önemliydi. Cemaat Hükümeti dize getirmişti. Sayın Tayyip Erdoğan açıkça “Şamar yedik” diyor ve ilave ediyordu; ‘Gelin dershaneleri okul yapalım, size her türlü teşviki verelim. Yer verelim, uzun vadeli Kredi verelim, elektrik gibi giderlerinize muafiyet tanıyalım, öğrenci garantisi verelim…’ teklifinde bulunuyorlar. ‘Sınıflar 30 kişi ise ve sınıfları dolduramazsanız biz dolduralım. Öğrencilerin yerine parayı biz ödeyelim’ Şu yukarıdaki iki örnek bile bu ülkede Hukukun değil, organize olmuş güçlerin hukukun üstünde olduğunu gösteriyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı, kurulacak vakıf için vatandaşın bireysel başvurusu ile yatıracağı paranın bir kısmına (Devletin, Milletin Parasına) göz dikmiş. Hatta bunun sözünü de almış olacak ki madde meclisten geçmeyince; “Kendimizi evlenme vaadi ile aldatılmış kadın gibi hissediyoruz” diyebiliyor. Peki, bu arada Anayasa Mahkemesine sormak gerekmez mi; “Böyle bir pazarlık için hangi yasalara hangi Anayasal görüşü verdiniz?” Sonuç mu? AKP seçimlerde “Üstünlerin Hukukundan, Hukukun Üstünlüğüne” sloganını kullanmıştı. Geçmişte yaşananlara bakılınca bu slogan AKP’nin en doğru sloganı idi. Ancak hepimiz gördük ki, bu ülkede değişen tek şey Üstünler. Hukuk ise her zaman olduğu gibi yerlerde sürünüyor.