Sevgili dostlar 24 Şubat 2015 tarihinde ilk yazımı sizlerle paylaşmıştım. Özgecan cinayetinden dolayı kaleme aldığım yazının başlığı ‘Suçlu Arıyorsanız O Kişi Benim!’ şeklindeydi. En son 10 Haziran’da yazarak bir ara vermiştim yazılarıma. Yaşadığımız süreç yazıdan kopmamamız gerektiğini gösterdi.
Sevgili dostlar 15 Temmuz bir silindir gibi geçti üzerimizden. 250 ye yakın şehit, binlerce gazi, 300 milyon liralık kayıp ve düşünce ve mana ikliminde onarılmaz yaralar.
15 Temmuz iktidarıyla muhalefetiyle herkesin ders alacağı bir tarihtir. Yeni kapı bu başlangıcın mihengidir. Darbe kalkışmasından sonra bu köşede ve diğer internet mecralarında yazdığım yazıları tekrar kontrol ettim. Otuzun üzerinde yazı yazdım Paralel İhanet Çetesiyle ilgili. 2013 Gezi kalkışmasıyla gerçek yüzlerini gördüğüm bu yapıyla ilgili endazesi yüksek onca yazıyı 1 Kasım 2016 seçimleriyle nihayetlendirdim. Hançerem yırtılırcasına herkese bu yapının kahpeliğinden bahsetmeye çalıştım. Bazıları duymadı, bazıları duymak istemedi bazılarıysa işten içe bana garez besledi. Beni tanıyanlar bilir ki ben kalemini özgür bırakan biriyim. Kişilik haklarına saldırmayan ama ağır ifadeleri de muhataplarından esirgemeyen yapıda biriyim.
Aradan 1,5 ay geçti tutuklanan birçok komutan benim haberim yoktu yalanıyla maval okuyor. Mertçe çıkıp biz yaptık şundan dolayı yaptık deme cesaretinde hiç kimse bulunmuyor. Gerçi namert hareketten, efsunlanmış güruhtan bunu beklemek safdillik. Ama en azından 249 şehidimizin kanına girdikten sonra bu cinnet halinden çıkılmalıydı diye düşünmeden de edemiyor insan. Ve yazdığım ilk yazım aklıma geliyor yoksa suçlu ben miyim?
Pensilvanya merkezli bu hareket YAŞ öncesi son hamlesini yaptı. Milletin silahını millete doğrultma alçaklığını sergiledi. Ve artık siyasetten, medyaya, bürokrasiye, spora, sanata, adliyeye, eğitime, emniyete, askeriyeye ve kısaca tüm yaşam alanımızı ahtapot gibi saran bu ihanet çetesine son darbe indirilmelidir. 17 / 25 Aralıkta ülkenin can damarını koparmak isteyen bu yapıya karşı 2013 yılında gerekli tedbirler alınsaydı belki de bu kaosu yaşamayacaktık. 2013 de yine Recep Tayyip Erdoğan yalnız idi. Değil muhalefetin desteği kendi partisine mensup birçok kişinin vurdumduymazlığına veyahut ihanetine maruz kalmıştı. Bazıları paralel yapı denildiği zaman “yok öyle bir şey” deme gafletinde bile bulunmuştu. Muhalefet ve “Yavuz Sultan Selim Köprüsü sadece iki direk kaldı” diyen medya yolsuzluk teranesinin peşine düşmüştü. Evet, ortada şu hakikat var; Cumhurbaşkanımızın dava arkadaşlarının, milletvekili arkadaşlarının bile yeterince anlamadığı bu ihanet sarmalını muhalefet ve muhalif medya nasıl anlayabilirdi ki veya niye anlasın ki?
Bu telmihleri yapmamın tabi ki bir gayesi var dostlar. 2013 de düşülen hataya tekrar düşülmemeli. Timsah kuyruğundan yakalanmış ve artık o kuyruk bırakılmamalı. Ta okyanus ötesinden beslenen İngiliz’inden ABD’sine, Almanından Fransızına kadar bütün Türk-İslam düşmanlarının yetiştirdiği bu timsah itlaf edilmelidir. Bu vatansever bütün yurttaşlarımızın görevidir. FETÖ dediğimiz bu yapının kökü kazınırken sapla saman karıştırılmamalıdır. İşin siyasi ve ticari ayakları sağlam bir şekilde temizlenmelidir. Bugün bir FETÖ üyesine beslenecek merhamet torunlarımızın bedenlerine sıkılacak kurşun demektir. Vay efendim “bu yakınım”, “aslında bu tam onlardan değildi”, “sadece sohbetlerine gidiyordu”, “biz nerden bilebilirdik böyle yapacaklarını” gibi cümleler sadece havanda su dövmektir. Bylock programıyla iletişim halinde olacaksın. Ayakkabı kutusu, dershane, hırsızlık, yolsuzluk gibi cümlelerle 15 Temmuza kadar gazel okuyacaksın sonra da vay efendim bilmiyordum. Yok öyle yağma! Senin hocan Haçlıların kadınımıza kızımıza el uzatmadığını biliyor(!), bir siyasinin alüfte bir kadına gitmek istediğini biliyor(!), sınav sorularını önceden rüyasında görüyor(!) da onun moriti olan sen nasıl olur da darbeyi bilmezsin.
Şimdi anlıyoruz ki adamlar davul çala çala kalkışmaya girişmişler. Bu bir tahmindir ama bu yapıya mensup birçok kişi bu kalkışmadan haberdardı. Haberi olup ta bunu devletimizle paylaşmayan herkes 249 kişinin katilidir. Tayyip Olçok ve Ömer Halisdemir’in katilleridir. O ellerinden kan damlayanların masum gösterilecek bir tarafı yoktur. “Sebep olan yapan gibidir” buyruğu dikkate alınmalıdır.
Evet dostlar eski yazılarımda sıkça bahsettiğim gibi bu mesele parti meselesi değildir. Onun için ben FETÖnün karşısındaki mevzideyim. Yanımda AK Parti, MHP ve CHP varmış bakmam çünkü vatanını sevenlerin tek partisi vardır o da Türkiye partisidir amblemi ay yıldız siyasi lideri de bu toprakları bize 1071 de vatan yapan Alparslan’dır.
Sevgili dostlar bazı arızalara rağmen 15 Temmuz bir kardeşlik köprüsünün oluşumuna da sebep vermiştir. 40 yıldır ihanet kozasını ören F.G. istemeden neredeyse bütün insanımızı bir araya getirmiştir. Atatürkçüsü, liberali, muhafazakârı, milliyetçisi vs. herkes bayrak ve vatan için demokrasisine vatanına bayrağına sahip çıkmıştır. Vatansızlar, bayraksızlar, onun bunun kucağında yaşayanlar ve ülkesini satanlar bu hassasiyeti ön göremediler. Onlar Erdoğan düşmanlığından dolayı bu ülkenin anahtarını elimize alır Sevr’e kapı açarız dediler. Ama beceremediler. Beceremeyecekler ve bu inanç olduktan sonra da bu millete asla kefen giydiremeyecekler. Dönemimizin lawrence’liğine soyunan Lanetullah Gülen gibi bin tane misyoner gönderseler de bu millet ferasetiyle olayları çözer. Kimin peşinden gideceğini iyi bilir.
Sevgili dostlar yazılarımıza yine davam edeceğiz. 15 Temmuz bir milat. Bu konuyu siyasi ekonomik ve sosyal boyutlarıyla işlemeye devam edeceğiz. Sonraki yazımız 15 Temmuzun düşünce iklimine verdiği zarar… Eyvallah.