Anayasa Mahkemesi CHPnin teklifini kabul ederek Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu iptal etmiş bulunuyor. Başka bir ifadeyle bu şekilde erken seçimin önü de açılmış oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili 367 rakamı bundan sonra geçerli ölçü haline de gelmiş oldu. Bu son içtihadın ileriki dönemlerde ne tür sıkıntılar doğurabileceği ayrı bir konu olmakla birlikte, bu karar daha uzun süre tartışılacak gibime geliyor. Geleceğin sıkıntılarını geleceğin siyasetçilerine bırakarak biz esas konumuz olan bundan sonra neler olur konusuna dönelim. Geleceğin birden çok bilinemez ve tahmin edilemezleri olduğu kadar, çok açık bir şekilde bilinenleri ve tahmin edilebilirleri de vardır. Genelkurmay Başkanlığının muhtıra diye nitelediğimiz uyarısı ve söz konusu uyarı sonrası meydana gelen toplumsal tepkilere baktığımız zaman şunu açıkça görebilmekteyiz. Bu olup bitenler AKPye ciddi ve inkar edilemez bir muhabbet tesis etmiş ve AKPnin oyunu da ciddi oranlarda arttırmıştır. Son zamanlarda yapılan ve uydurma olmayan kamuoyu yoklamalarında da görüldüğü gibi, AKP iktidarının teslimiyetçi politikaları yüzünden oy kaybına uğradığı bir gerçekti. Bu olup bitenler ve milletin hiç de demokratik bulmadığı son tablo AKPnin işine yaramış, adeta AKP iktidarının günahları ve yanlışları örtülmüştür. Türk siyasetini dizayn etmeyi düşünenler, seçmenin iradesine müdahale edenler artık şu gerçeği görmek zorundadırlar; Türk seçmeni müdahalelerden nefret ediyor. Türk seçmeni demokrasi dışı çıkışlara pirim vermiyor. Türk milleti milli ve dini mukaddeslerimizin tehdit ve tehlike olarak yorumlanmasını, kirli siyasete malzeme edilmesini kendisi açısından incitici buluyor ve neticesinde de denize düşen misali yılana sarılabiliyor. Sayın Genelkurmay başkanı Amerika gezisinde dünyaya mesaj olacak türden yapmış olduğu konuşmanın hemen sonrasında Sayın Başbakanın sanki başka bir ülkenin başbakanıymış gibi öfkeyle kalkan zararla oturur şeklindeki talihsiz ve diplomatik seviyeden uzak konuşması bardağı taşıran son damla olmuştur kanaatindeyim. Benzer yanlışlar, eş güdümden uzak tavırlar devletin kimyasına zarar vermiştir. Bu devleti tanımayan veya tanımak istemeyenler işi bu noktalara taşıdılar. Bu yanlışların kıyametin kopacağı güne kadar devam etme mecburiyeti yoktur. Akliselimin hâkim olması gereken bir noktada, Anayasa mahkemesinin verdiği karar sonrasında Sayın Başbakanın ikinci bir restini çekerek çok radikal değişiklikler gerektiren bir çıkış yapmış olması bu olup bitenlerin tuzu biberi olacak türden çıkışlardır. Hemen seçime gidilmesi, Reisi Cumhuru milletin seçmesi, 5+5 uygulamasının ve gerekirse referanduma giderim türdeki tavırlar inatçı bir yaklaşımın tezahürüdür. İşte bu sert ve anlamsız çıkışlar bu ülkeye de, Sayın Erdoğana da zara getirecek hissi ve hiçte aklıselim olmayan çıkışlardır. Sayısal çoğunluğum var, istediğimi dayatırım anlayışı çok sakat bir yaklaşımdır. Bahsedilen konular öyle iki günde tartışılıp ve gerekli Anayasal değişikliklerin yapılabileceği konular değildir. Bu konular yıllardır tartışılmakta ve uygulamaya konulamamış konulardır. Şimdi Sayın Başbakan istedi diye bu rota değişiklikleri bir iki günde olabilecek hususlar değildir. Sayın Başbakanın bu yaklaşımı belki demokrasi adına alkışlanacak bir tavır olarak değerlendirilebilir, ama ülkeyi bu gün olduğundan daha da fazla gerecek davranışlardır. Olup bitenleri kotaranların niyetlerinin gerçek fotoğrafı önümüzdeki süreçte ayan beyan ortaya çıkacaktır. Biz de sabırla bekleyip göreceğiz.Şimdi gelinen noktanın öncesinde, döndürülen şeytan değirmenleri sanki AKPyi yeniden tek başına iktidara getirmek için döndürüldü gibi bir kanaat uyandırıyor ve bu kanat geniş kesimlerce de kabul görüyor. Millet neyin yapılmak istendiğini tam olarak görüp yorumlayamadan, önüne konulacak seçim sandığından çıkacak neticenin daha sonraları nerelere kapıların aralanacağına sebep olabileceğini bilemeden iradesini ortaya koymaya adeta mahkûm edileceğe benzer bir gidişat söz konusu. Bu tablo karşısında AKP iktidarının yeniden daha da güçlenerek iktidara gelebileceğini hesap edemeyenler ülkenin geleceğini korkarız ki riske attılar. AKPnin tek başına iktidara gelmesi halinde, söz konusu iktidarın muktedir olma veya bugünkü durumdan daha da ilerilere giderek işi tek parti sultasına taşıması durumunda neler olabileceğini inanın insan düşünmek bile istemiyor. Bölücü olduğu bilinen bir siyasi parti nin sözüm ona genel başkanı ve yandaşları, ağaları olan Talabani ile görüşmelere gidiyor ve adeta Türkiyenin bölünebileceğini korkusuzca herkesin yüzüne haykırabiliyorlar. Bu duruma ses çıkarmayanların gelecekte daha nice ihanetlere göz yumabileceklerini düşünmek bile bir Türk insanı olarak beni kahrediyor. Olup bitenleri çok ustaca kurgulanmış, ABD ve AB nin istedikleri şekilde sahneye sürülmüş, işin ucunun ordumuzu tasfiye etmeye kadar taşıyacak noktalara doğru bir gidişin idmanı olarak düşünmek de insanin aklına gelmiyor değil. Biz uzun zamandan beri Türkiyenin nereye gittiğini, olup bitenlere aklımızın yetmez olduğunu yazıp duruyoruz. Endişelerimiz sebebiyle, Allah bu milleti bu toprakları yeniden vatanlaştırmaya bir daha mecbur etmesin diye de defalarca dua ettik ve niyazda bulunduk. Şimdi tekrar etmek istiyorum. Biz bu devletin hamurunu kan ve gözyaşıyla kurduk. Biz bu ülkeyi bu günlere aç ve sefil durarak taşıdık. Yeri geldi can kuzularımız gözümüzü kırpmadan şehit verdik. Birileri çalıp çırparken biz tek yumurtamızı bile bu devlete vermekten geri durmadık. Şimdi birilerinin bu toprakları ıspanak fiyatına satışa çıkarmasına göz yummayacağız. Bu ülkenin bölünmesine izin vermeyeceğiz. Danışıklı dövüşlere bu ülkeyi oyun sahası yapmak isteyenlerin oyunlarına gelmeyeceğiz. Bizim bu karamsarlığımız şüpheciliğimizden çok oyunu oynayanların ikiyüzlülüğünden kaynaklanmaktadır. Neyin doğru ve neyin yanlış olduğu hususlarında hafıza kirliliği ve yorum aczi yaşıyoruz. Geleceği iyi göremiyor ve gelecek adına umut kaybı yaşıyoruz. Bir millet için en büyük tehlike bireylerinin önünü görememesidir. Bizi bu körlükten kurtaracak aydınlık gelecekler istiyoruz. Hiç olmazsa bunu bu milletten esirgemeyin lütfen. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.