- SAMSUN, ORDU, GİRESUN, TRABZON VE RİZE'DE, 'SU, AĞAÇ VE OCAK KÜLTÜRÜ' ÖNEMLİ YER TUTUYOR
- GİRESUN'DA 'MAYIS YEDİSİ'NDE DENİZE YEDİ ÇİFT, BİR TEK TAŞ
- 7, KUTSALLIĞI OLAN RAKAMI, TEK TAŞ İSE DİLEĞİN YERİNİ BULMASINI SİMGELİYOR
- ÇOCUĞU OLMAYANLAR SACAYAKTAN 3 KEZ GEÇEREK DİLEKTE BULUNUYOR
- TRABZON-ŞALPAZARI'NDA ÖLÜ GÖMÜLDÜKTEN SONRA ÇOCUKLARA KİBRİT DAĞITILARAK YAKTIRILIYOR
- ORDU'DA BEBEĞİ HUMMADAN KORUMAK İÇİN, OCAKTAN ALINAN KÜL TORBAYA KONARAK BEŞİĞİNE ASILIYOR
- RİZE'DE KIRK GÜNLÜK BEBEĞİN YANINA GİRMEDEN ÖNCE ELLERİ DEMİR ZİNCİRE SÜRMEK GEREKİYOR
SELMAN ÖZTÜRK (Pazar53.com) - Doğu Karadeniz Bölgesi'nde İslamiyet öncesi eski Türk inançlarının izlerine hala rastlamak mümkün. Giresun ve havalisinde, 'yeni ay doğuşunda bahçelere sebze tohumu ekilmemesi, cuma günleri ağaca çıkılmasının uğursuz sayılması, kadınların hamile kalması için 'sıcağa oturtulması', Trabzon'da da çocuğu olmayan kadınların ceviz kökünün altından geçmesi, ölü gömüldükten sonra çocuklara kibrit verilerek yaktırılması ve yeni doğan çocuğun evinin yakınında cenaze taşınmaması', bunlardan sadece birkaçı...
Doç. Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ, Kültür Bakanlığı'nın internetteki web sitesinde yer alan araştırmasında, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde eski Türk inanış ve adetlerinin bugün de geçerliliğini koruduğunu ortaya koyuyor. Doç. Dr. Atsız'ın belirttiğine göre, Giresun şehrinin doğu kesimindeki 200 metre yükseltide bulunan, kartal gagasını andıran görünümüyle dikkat çeken dik ve sarp bir kaya olan 'Gedikkaya'nın ortasının, savaş anında kaleden atılan bir topla uçurulduğu rivayeti halk arasında çok yaygın.
Giresun'da halen her yıl 20-23 Mayıs tarihleri arasında tertiplenen 'Aksu Şenlikleri'yle de yüzlerce yıllık geçmişe sahip 'Mayıs Yedisi' geleneği yaşatılmaya çalışılıyor. Rumi takvime göre 7 Mayıs'ta (20 Mayıs), Giresun şehir merkezine 4 kilometre mesafede bulunan Aksu Deresi ağzında toplanan binlerce kişi, 'Derdim Belam Denize' diyerek, yedi çift bir tek taşı suya atıyorlar. Ana rahminin simgesi olan 'Sacayak'tan geçme geleneği ise, soyun sürdürülmesi esasına dayanıyor. Çocuğu olmayanlar, bu yönde dilekte bulunarak, üç kez sacayaktan geçiyorlar. Bu gelenek, kıyıdan 1 mil açıktaki Giresun Adası'nın etrafını dolaşmakla tamamlanıyor. Ada turu, "Hamza Taşı"nın önünde başlıyor, yine bu taşın önünde son buluyor.
Giresun ve havalisinde yeni ay doğuşunda bahçelere sebze tohumu ekilmemesi geleneği de sürüyor. Eğer yeni ay zamanında tohum ekilirse ondan fayda gelmeyeceğine ve çürüyüp yok olacağına inanılıyor.
CEVİZ VE SÖĞÜT AĞACI
Giresun'da özellikle ceviz ağacı, gücü ve kuvveti temsil ediyor. Zayıf ve çelimsiz çocuklar, güçlenip kuvvetlenmeleri için bu ağacın kökleri altından geçiriliyor. Trabzon'un Şalpazarı bölgesinde çocuğu olmayan kadınlara, Trabzon'da ise boğmacaya yakalanan çocuklara da aynı gelenek uygulanıyor.
Giresun'da, evlerin etrafına söğüt ağacı dikilmesi makbul sayılmıyor. Çünkü, söğüt ağacının bünyesi zayıf olduğundan, yakınında bulunduğu eve zayıflık ve gariplik getireceğine inanılıyor. Cuma günleri ağaçlara çıkılması da uğursuzluk olarak görülüyor. Cuma günü ağaca çıkıldığında düşüp ölüneceği kanaati de Giresun ve çevresinde oldukça yaygın.
Giresun'un Tirebolu İlçesi ve Kazıkbeli Yaylası arasındaki "Yaşmaklı Yol" güzergahının (Tirebolu-Yalç Köyü) adı da çok eski bir hikayeye dayanıyor. Rivayete göre, çok zengin bir gayrimüslim kız, bu yoldan yaylaya giderken, mola verdiği yerde eğilmiş haldeki bir çam ağacının dalına, başındaki yaşmağı asar ve uykuya yatar. Sabah olunca, ağacın yerinde olmadığını fark edince aranmaya başlar. O esnada, çam ağacının doğrulduğunu ve yaşmağın da tepesinde kaldığını görür. O gece mübarek bir gece olduğu için, çam ağacı da secdeye varmıştır. Bu olay üzerine gayrimüslim kız İslamı seçer ve yaylaya giden bu yolu tamir ettirir.
ÇOCUK BEŞİĞİNE KÜL TORBASI
Trabzon-Şalpazarı'nda ölü gömüldükten sonra çocuklara kibrit dağıtılması geleneği günümüzde hala devam ediyor. Çocukların yaktığı kibritten çıkan ışığın, karanlık mezarı aydınlatacağı ve böylece ölüye yardımcı olacağı kabul ediliyor.
Giresun'da çocuğu kötü ruhlardan korumak için, beşiğinin münasip yerine kömür ve kül torbacıkları asılması da ilginç adetlerden. Ayrıca, çocuk doğar doğmaz, tuz atılan ocağın üzerinde üç defa çevrilmesi de bir başka gelenek. Trabzon Şalpazarı bölgesinde aynı işlem, çok ağlayan ve nazar değen çocuklara uygulanıyor. Ordu'da ise ocaktan alınan kül bir torbaya konarak çocuğun beşiğine asılıyor. Bu yöntem, çocuğu albastıya (loğusa humması) karşı korumayı hedefliyor.
Giresun'un Şebinkarahisar İlçesi civarındaki köylerde ocakları karartmak iyi sayılmaz. Onun için ev halkı, yatacağı zaman ocaktaki koru güzelce küllemek suretiyle üzerini örter. Tirebolu İlçesi'ne bağlı köylerde ise tozların ocağa doğru süpürülmesi uğursuzluk kabul edilir.
Trabzon Şalpazarı'nda çocuğu hummadan korumak için yatağın altına bıçak, makas gibi demir eşyalar bırakılır. Rize'de kırklı çocuğun yanına girenlerin de ellerini demir zincire sürmeleri gerekir.
SUYLA İLGİLİ İNANÇLAR
Yine Şalpazarı'nda kına yakılırken gelinin avucuna para konulması, sabahleyin gelinin bu parayı suya atması, suya atfedilen koruyucu özellikle ilgili...
Giresun'da 'Mart Dokuzu' olarak bilinen 22 Mart'ta hasta olanlar dere ile denizin birleştiği yerde yıkanırsa iyileşeceğine inanılır.
Trabzon'un doğu ilçelerinde 'Alaturbi' adı da verilen 'Mayıs Yedisi' şenlikleri, 6 Temmuz günü deniz bayramı olarak kutlanılır. Alaturbi günü, köylerde ve mahallelerde oturanların çoğu, deniz kıyılarına akın ederler. Ağrılı, hastalıklı olanların deniz suyu ile yıkanınca dertlerine şifa bulacağı inancı yaygındır. İnanışa göre, kısmeti kapalı olanların kısmeti açılır. Aynı inançla kayıklara binilerek en az üç, en çok yedi dere ağzı dolaşılır.
Trabzon'da Mayısın 7'sinde (20 Mayıs) denize girmek, dertlerin atılması anlamına gelir.
'PERİLİ PINARLAR'
Giresun yöresinde, akan suya idrar yapılması iyi karşılanmaz. Aksi takdirde, aklın da suyla akıp gideceğine inanılır. Yine su başlarının 'sahipli' olduğu, buraların tekin olmadığı inancı halk arasında yaşamaktadır. Suya büyük abdestin yapılması da günah kabul edilir.
Giresun ve yöresinde, perilerin pınarları koruduklarına ve etrafında barındıklarına dair genel kanaat mevcuttur. Mesela, Dereli İlçesi Kızıltaş Köyü'nde Hacı İbrahimoğlu adlı bir kişinin, Geyik Gölü'nde balık avlarken oltasına bir perinin takıldığı ve onunla evlendiğine dair rivayet yaygındır.
Tirebolu'ya bağlı Özlü Köyü'nde bulunan 'Acı Su'yun etrafındaki şeyler üzerine çaput bağlanarak dilek dilenmektedir.
Trabzon'da cenaze, yeni doğan çocuğun evinin yakınında taşınmaz. Şayet zaruraten taşınacaksa çocuk yukarı kaldırılır.
DOĞUMLA İLGİLİ İNANIŞLAR
Trabzon'un Şalpazarı bölgesinde çocuğu olmayan kadınlar, Sis Dağı'ndaki Hal Evliyası'nın mezarını ziyaret ederler. Önce abdest alınır, Allah rızası için namaz kılınır, sonra mezarın yanında yere uzanarak yatılır ve el, taşların altındaki deliklerden birine sokularak bir avuç toprak çıkartılır. İnanışa göre, eğer eldeki toprağın içinden böcek, karınca gibi bir şey çıkarsa çocuğu olacağına, eğer bir şey çıkmazsa, çocuğu olmayacağına işaret eder. Eline toprağın içindeki böcek ve karınca ölü olursa, çocuğun da ölü doğacağına yorumlanır.
Yine Şalpazarı-Geyikli yolu üzerindeki mezar da aynı amaçla ziyaret edilir. Mezarın yanındaki ağaçlara ip veya paçavra bağlanarak dilek tutulur.
Samsun'da çocuğu olmayan kadınlar türbeye götürülür. Türbedeki ağaçtan bir dal kopartılır. Bu dal eğilir ve iki ucundan iplikle bağlanarak basit bir yay yapılır. Sonra bu yaya, ok şeklinde bir çubuk yerleştirilir. Eğer bu ok fırlarsa gelinin bebeğinin olacağına, fırlamazsa olmayacağına inanılır. Samsun Ladik'te çocuğu olmayanlar Seydi Ahmedi Kebir Türbesi'ne götürülür.
Giresun'da hamile kalmak için 'sıcağa oturtma' denilen bir adet vardır. Bunun için başta ısırgan otu olmak üzere, üç-beş çeşit ot toplanıp bir karışım hazırlanır. Karışım bir kaba konularak üzerine kaynar su dökülür ve hamile kalmak isteyen gelin bu sıcak buğunun üzerine oturtulur.
ÇOCUK KIZ MI ERKEK Mİ?
Giresun ve havalisinde evde kadın veya erkek kepçe ile su içerlerse kız çocukları olacağına, cezve ile içerlerse zengin olacaklarına inanılır. Düğünden sonra eve gelen gelinin kucağına çocuk verilmesi geleneği yaygındır. Gelinin bu sayede bol çocuğu olacağı ve kısır kalmayacağı kabul edilir.
İp üzerine oturan kişinin kız çocuğu olacağı inancı yine Giresun'un bütün köylerinde vardır. Bıçak ve kesici alet üzerine oturan gelinin erkek çocuğu olacağı düşüncesi yaygındır. Süpürge üzerine oturan kişinin çok kızı olacağı söylenmektedir.
Doğum sonrası bebeğin ve annenin yattığı yatağın yanına bıçak, balta, süpürge gibi aletler konulur. Ayrıca kırkı çıkmamış çocuğun bezleri akşamdan sonra dışarıda bırakılmaz. Yürüme zamanına gelen her çocuk, cuma günü cami kapısına götürülür. Cuma namazından ilk çıkan kişiye çocuğun ayağına bağlanan kırmızı ip kestirilir. Bu işlemin adına "ayak bağı kesmek" adı verilir.
Ordu'da gelin alayının yolu kesilerek bahşiş alınması sırasında ilgi çekici bir uygulama yapılır. Bu uygulamada çoban, sürünün en güzel ve ağır koçunu atının önüne çeker. Eğer gelin, bu koçu tek eliyle çekip atın üstüne alabilirse, hayvan onun olur. Başaramazsa, koçun bedelini çobana ödemek zorundadır.
Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize bölgelerinde gelin çıkarılırken silahla ateş edilir. Bu uygulamanın temelinde ay ve güneş tutulmasında teneke çalmak, gürültü yapmak, olumsuz bir söz söylendiğinde tahtaya vurmak şeklinde karşımıza çıkan gürültü yapma suretiyle kötü güçleri korkutmak anlayışı vardır.
'YUMURTA YEME'
Trabzon Şalpazarı'nda gelin eve girerken kapıdaki kazanı tekmeler, kapıya gerilen sarı veya kırmızı ipliği koparır. Eşik üzerine konulan su dolu tası tekmeleyerek suyu evin içine döker.
Düğünden kısa süre sonra genellikle bir hafta içinde yeni evlilerin kız evini ziyaret etmesine Trabzon'da 'yedi, yedileme', Giresun'da 'yumurta yeme' adı verilir. Burada gördüğümüz yedi rakamı, Türkler'deki kutsal sayılarla ilgilidir.
Giresun ve yöresinde ölümle alakalı çeşitli merasimler de yapılmaktadır. Ölümden sonraki yedi, kırk ve elli günlerde ölüyü anma törenleri yapılır. Bu törenlerde mevlidi şerif ve Kur'an-ı Kerim okunur. Gelenlere yemek, şerbet, helva ve şeker ikram edilir. Ölünün defninden bir gün sonra ölü evine komşuları tarafından yemek getirilir. Cenaze sonrası helva dağıtılır.
Doğu Karadeniz bölgesinde ölünün gömüldüğü birinci gün, bazılarında yedinci, kırkıncı veya elli ikinci günlerden birinde yahut bir yıl sonra kurban kesildiği ve bütün köyün veya obanın davetli olduğu 'ölü aşı, ölü yemeği' adlı bir ziyafetin verildiği görülür.
Giresun ve yöresinde kurşun döktürme adeti yaygın olarak devam etmektedir. Kurşun döktürme işi hem kötülüklerin bertaraf edilmesi için hem de iyiliklere kavuşmak için yapılmaktadır.
Hıdırellez'de (6 Mayıs) çocuk ve buzağıların sakat doğmaması için tarlaya sebze tohumu ekilerek sakatlığın ve hastalığın tohumlara geçeceğine dair inanç Giresun'un Piraziz İlçesi'yle Bülbüllü ve Kılıçlı köylerinde yaşatılmaktadır.
Yörede Rumi 1 Mart günü evlere uğurlu sayılan bir kişi getirilir. Bu genellikle çocuklardan seçilir. "Mart bozumu" adı verilen bu işlem sayesinde o yılın bereketli geçeceğine inanılır. Aynı gün eve sabah namazından sonra bir kuzu getirilip evin gezdirilmesi ve eve su serpilmesi inancı, yaygın olarak Bülbüllü Köyü'nde yaşatılır.
Baykuş ötmesinin uğursuzluk sayılması, bu mahallede bir kişinin öleceğine delalet sayılması, Bulancak İlçesi ve köylerinde günümüzde de yaygın olan bir inançtır. Aynı şekilde köpek uluması da uğursuzluk sayılmakta yine bir kimsenin öleceğine işaret kabul edilir. Sabahın erken saatinde tavşan görmenin uğursuzluk sayılması, Yağlıdere İlçesi ve civarında görülmektedir.