“Olmuyor… Olmuyor!.. Bunca çabalara rağmen bir türlü düzelmiyor!”.
“Olmayan nedir, emmi?”
“Memleketimiz; bir türlü düzelmiyor! İyi niyetli ve yoğun çalışmalar var. Var, ama bir şeyler oluyor, bir katakulli dönüyor ve yapılanlar, iyi niyetli çabalar heba olup gidiyor!”
“Şaşırdın mı olup bitenlere emmi?”
“Nasıl şaşırmaz insan?”
“Bak emmi, ahşap bir evin var; fakat çatısı uçmuş veya uçurulmuş. Sen de çalışıp çabalayıp kazandıklarınla evine eşya alıyorsun. Hanım ısmarlıyor, çocuklarının ihtiyacı oluyor ve evi eşya ile dolduruyorsun. Hatta en kıymetli halılarla evinin zeminini döşüyorsun. Fakat evin çatısı olmadığından, her yağmur yağdığında evinin içi adeta göle dönüyor. Aldığın eşyalar ıslandığı gibi, bazıları da kullanılamaz duruma geliyor. İş sadece bununla da kalmıyor, hanımın, evin içini temizlemekle çok yoruluyor. Yorulmakla kalsa iyi, aynı zamanda sinirleri de bozuluyor. Onun sinirleri bozulunca senin de moralin bozuluyor. Çocuklarsa bir başka âlem; onlar da evin bu curcunasından etkileniyorlar ve bir an evvel kendilerini dışarı atmaya çalışıyorlar.”
“Yani evin düzeni bozuluyor, huzur kaçıyor.”
“Aynen öyle emmi. Sen evine ne alırsan al, evinin içini en kaliteli halılarla, eşyalarla döşersen döşe, senin mutluluğun yağmurun yağmasıyla biter; çünkü evinin çatısı yoktur. Çalışıp çabalamanın boşa gitmesini istemiyorsan, çocuklarının dışarıya kaçmasını önlemek, eşinin sağlığının düzelmesini istiyorsan mutlaka evinin çatısını yapman gerekir.”
Böyle olmadı mı bize? Evimizin çatısını uçurdular, uzun zamandır evimiz su alıyor ve tüm eşyalarımız kullanılamaz durumda. Üstelik uzun zamandan beri çatıdan gelen yağmur, evimizin temellerini de sarsmış durumda. Evin içindekiler perişan! Kimin ne söylediği belli değil. Durumun vahametini bilen evin çekingen sahipleri, çatı yapmaya kalkışsalar bir deprem, bir deprem; korkudan yerlerine oturuyorlar. Bu sefer de evin içini sürekli temizlemek ve yeni eşyalarla döşemeye çalışıyorlar, ama yağan yağmur hepsini çöpe götürüyor. Bu durumda ne cepte para kalıyor ne de vücutta derman!
Bütün mesele burada düğümleniyor zaten; nesillerimizi bozmak. Huzursuz bir evde çocukların yetişmesi zordur. Nesillerimizi bozdular da asla ümitsiz değiliz. Mutlaka uçurulan çatının daha güzelini yapacağız, su alan temeli de tahkim edeceğiz. Bunları yapmadıkça bütün çabalar boşunadır. Sen üzülme emmi, evinin içi cennet gibi olsun, çocukların da koşacaklar evlerine.
İki alıntı yapmak istiyorum. Biri İbn Haldun’dan:
“ Mülk sağlam temellere oturmaya başlayınca, melikin yaptığı ilk işlerden birisi, mülkü beraber kurduğu insanlardan kurtulmak ve yabancılarla çalışmaktır. Çünkü melik bilir ki, mülk üzerinde en az kendisi kadar o insanların da hakkı vardır.”
İngiliz tarihçi Arnold Toynbe, Amerika’da Prof. Dr. Kemal Karpat’ın düzenlediği bir sempozyumda şunları söylemiştir:
“ Eflatun’un ideal devletine en uygun örnek Osmanlı İmparatorluğu’dur.” (Türk Edebiyatı Dergisi, 2018, sayı 542)
Uçurdular çatımızı emmi!
Bu karda kışta, halk can derdine düşmüşken, İmamoğlu, İngiliz Büyükelçisiyle bir balıkçıda keyif çatıyordu. Aynı İngiliz’in ataları da birileriyle keyif çatarak çatımızı uçurdular emmi! Huylu huyundan vazgeçmez emmi!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci