Çay parası ve çayın geleceği

Hızır TONYALI

Çay konusu Rize'nin her zaman birinci gündemidir.
Çayı geri plana atıp bu ilde başka bir konuyu öne çıkaramazsınız.

Ama gelin görün ki çayın geleceği de pek parlak gözükmüyor.
Çünkü çay maalesef siyasetin gölgesinde kalmıştır.

Çaya sadece siyasetçiler değil artık ismine sivil toplum örgütü denen bir takım rantiyeciler de el atmıştır.

Gerçekleri bile bile; zorda kalmış, umudunu çaya bağlamış binlerce üretici üzerinden siyaset yaparak rant elde etmeye çalışmaktadırlar.

***

Dünyada yaş çayı 5 sente almayanı dövüyorlar.
Bizde ise 55 sente de kurtarmıyor!

Dünya piyasasında 2 dolara satılan kuru çayı biz 3,5 dolara mal ediyoruz!

Çin, 850 bin ton kuru çay üretiyor. Bir işçinin maliyeti aylık 150 dolar. Bizde ise 2 bin dolar.

Olayın ciddiyetini anlamak için ekonomi bilmeye gerek yok.

Şu bir gerçek ki bu piyasada çayın fiyatını ne kadar yükseltirseniz pazar payını da o kadar engellersiniz.

"Okyanusta içecek su bulamayınca, kafanızı deniz suyuna sokarsanız, o an kuruyan boğazınız belki açılır.
Ancak içtiğiniz tuzlu su sizi bir süre sonra hararetten çatlatır."


Gün; çayın fiyatını değil, geleceğini tartışma zamanıdır...

Çay fiyatı üzerinden laf kalabalığı yapanlar, işkembeden fiyat verenler üreticinin dostu değildirler.

Üreticinin sıkıntılarından nemalanarak rant sağlama derdindedirler.

Yoksa bu gerçekleri en iyi onlar bilmektedir.

***

Bugün doğuyu geçtik, Akdeniz'de bile Türk çayı içilmez.

İsteseniz de istemeseniz de, kendi ülkenizin geniş bir coğrafyasında, boyalı Seylan çayları maalesef damak zevki olmuştur...

Yani siz değil yurtdışına çay satmak, kendi içinizde bile paradoks yaşıyorsunuz.

Efendim yurda kaçak çay girişini önlemek gerekiyor!

Nasıl önlenecekmiş bu?

AB sürecinde sıfırlanacak gümrüklerden, 5 cente alınan çayların girişini kim engelleyecek?

Kendi kendimizi kandırmaya gerek yok.

Bugün özel sektörün en önde gelen yabancı firması bile Türkiye'de kısıtlı alım yapmaktadır.

Rize'deki birkaç fabrikası da göstermeliktir.

Adamlar dışarıdan getirdikleri çayları satıp para kazanıyorlar.

***

Liberal ekonomiyi benimsemiş, Avrupa Birliği'ne girmeye hazırlanan bir Türkiye'de kar eden kuruluşlar elden çıkarılırken, devlet hala bir tarım ürünü olan çayı satın alıyorsa, bu çelişkinin nedenini de aslında bütün Rizeliler bilmektedir.

Rize'nin 2 başbakan çıkarmasına rağmen hala yatırım alamadığını dillendirenler, bu ince nüansı lütfen bir kere daha düşünsünler.

Evet diğer dünya ülkeleriyle Türkiye'yi kıyaslamak, İzmir saat kulesinin yelkovanıyla kol saatininkini karşılaştırmak gibidir.

Ancak eğer siz bir entegrasyon sürecine girdiyseniz hala eski adetlerinizle yaşayamazsınız.

Hani derler ya hem beş kuruş hem şoför mahalli olmaz diye.

***

Efendim verilen çay parası yarıcıyı bile tatmin etmiyor!..

İyi de niçin yarıcı tutuyor, yarısını veriyorsunuz ki?

Hani çay parası az, yetmiyor ya; iyi işte geçin tarlanızın başına biçin çayınızı; alın size yüzde elli artı zam!

Yani üretici akıllı, devlet saf öyle mi?

Sen kendi çayını toplamayacak, yarısını bağışlayacak kadar bonkörsün ama devlet zalim ha!

Bir başka korkunç gerçek de yarıcı piyasasının yabancı uyruklulara kaymasıdır.

Sadece Pazar ilçesinde çay sektöründe çalışan Gürcülerin bir sezonda alıp gittikleri para miktarı tam 10 trilyondur.

Bazı uyanık yarıcıların da çayı Gürcülere toplattığını herkes biliyor.

Yarıcı bile kendine yarıcı tutmuş!

O zaman fiyat konusundaki bu feryat niye?

***

Çaykur özelleşirse yandık!

Kim yandı efendim?

Hiç fabrikalara uğramadığı halde kartı basılanlar, siyasi gücü arkasına alıp, alım yerinde gazete okuyanlar mı?

Çalışmadan kazanmaya alıştık değil mi?

Çaykur'un fabrikaları özel bir şirketin elinde olsa bu denli laçkalık, başıbozukluk ve şişirme kadrolar mümkün olur muydu?

Çayına güveniyorsan, verilen paranın az olduğuna inanıyorsan, özelleşmeden niye korkuyorsun?

Gerçeklerle yüzleşmek ne kadar acı değil mi?

***

Yukarda yazdıklarımız; duymak istemediğimiz, görmekten çekindiğimiz ama adımız gibi bildiğimiz gerçekler değil mi?

Belki biraz erken yazdık ancak önümüzdeki dönemlerde bu acı gerçekler, istesek de istemesek de karşımıza dikilecektir.

Çay bahçelerindeki fidanların asgari 60 yıllık ömrünün tamamlandığı gerekçesiyle yakında bir bir sökülmeye başlanacağını kimse tartışmıyor.

Daha da kötüsü, budama yapılırken devlet tarafından bir destek sağlanmıştı, şimdi sökülme yapılırken bu desteğin olmayacağı söyleniyor.

Ama üretici sadece çay parasına takılmış gidiyor.

***

Ak Parti büyük ihtimal kapatılacak.

Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, son Rizeli Başbakan da gidecek.

Ardından kim gelirse gelsin çay olayı tamamen bitecektir.

Değil yüzde 16.5 zam, çaya para verecek muhatap bulamayacak üretici.

Belki bir müddet daha Çaykur elindeki gayrimenkullerden dolayı gündemde kalır.

Ancak Rize'de ne 2 başbakan kalır ne de Çaykur diye bir mevzu

***

Ayrı bir yazı konusudur ancak kendi şahsi fikrimi kısaca söylemeden geçemeyeceğim.
Çay konusunda gelecek, kısa vadede dahi belirsizdir.

Bugünden itibaren para ile kota ile laf kalabalığı yapmadan çayın ve Rize'nin geleceğini kurtarma anlamında çalışma başlatılmalıdır.
Yarın çok geç olabilir...

NOT: Okuyucularımızın isteği üzerine 1973 yılından bugüne çay fiyatları ve artış oranlarını istatistiki olarak sunuyoruz: