Gazeteciliğe başladığım;1978 tarihinden sonra; ÇAYKUR’da görev yapan tüm Genel müdürlerini tanıdım.
Hepsiyle ilişkilerimiz iyi oldu, sürekli temas halinde olduk.
Bölgenin ve kurumun çıkarlarını hep birlikte koruduk.
Ölenleri rahmetle, yaşayanları saygıyla anıyorum.
33 yıllık meslek hayatımda, çok ağır yazılar yazdığım olmuştur.
Sonrada telafi ettik, gönül aldık. Hata ettiğimizde ise özür dilemesini bildik.
Ama hiç davalık olmamıştık.
*
Okuyucuya bilgi vermek, kamuoyu ilgilendiren konularda hesap sormak, varsa eksikleri ortaya çıkarmak basının en önemli kamusal görevleri arasındadır.
Kaldı ki kamu yetkisini kullanan kamu görevlilerin, bu konumlarından dolayı, yapılacak eleştirilere açık olmalı ve konumları gereği her zaman eleştirilebileceklerini daima göz önünde tutup, ifade özgürlüğü çerçevesinde, şeref ve haysiyetini zedelemeden, kişilik haklarına saldırı teşkil etmeden yapılacak yayınlardan rahatsız olmamalıdırlar.
*
ÇAYKUR Genel Müdürlüğü” Çaydaki kontenjan uygulaması üreticiyi perişan ediyor” diye yazdığım bir yazımdan ötürü, önce Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyusunda bulunmuş, akabinde 15.000 TL’lik tazminat davasını açmıştı.
Rize Cumhuriyet Başsavcılığı 2012/3480 nolu kararıyla “Kovuşturmaya yer yoktur ”dedi.
Başsavcılığın bu itirazını görüşen, Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi de “Başsavcılığın Kararı doğrudur” diyerek, Çaykur’un itirazıni reddetti.
15.000TL’lik tazminat davasını görüşen, Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’de, davayı redederek”Yazılan yazılar, basın ve ifade özgürlüğü kapsamındadır” hükmüyle örnek bir karara imzayı atmıştı.
Çaykur’un itirazını görüşen, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’de 2014/11994 tarih ve Sayılı kararıyla, Rize 2 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararını doğru bularak, Çaykur’un itirazını reddederek kararı tasdik etti.
Böylelikle, Çaykur, bana açtığı davaların tüm aşamalarını kaybetti. Yazdıklarımın doğru olduğunu, tüm mahkeme kararlarıyla tescil edildi.
*
Yargıtay, Mahkeme ve Başsavcılık “Söz konusu yazıların eleştiri sınırı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, hakaret suçunu oluşturmadığı, ayrıca hakaret suçunda belli veya belirlenebilir mağdurun olmadığı, haksız rekabet suçunun da oluşmadığı, yazıların basın özgürlüğü kapsamında yazıldığı tüm dosya kapsamında anlaşılmıştır” dedi.
Kararların özetinde ise: “Osman Yazıcı’nın ticari bir faaliyetinin olmadığı, ticaretle ilgilenmediği, Karadeniz Bölgesi’nde yapmış olduğu gezi sırasında edindiği şikâyetleri kamuoyunu aydınlatma ve bilgilendirme amacıyla köşesinde yazdığı, belli bir çay fabrikasını ÇAYKUR nezdinde üstünlük sağlayacak şekilde yazısını kaleme almadığı, söz konusu yazıların eleştiri sınırı kapsamında değerlendirilmesi, hakaret suçunun oluşturmadığı tespit edilmiştir” denildi.
*
Basın özgürlüğü kapsamındadır. “Kişinin, köşe yazarı olması, ticari bir faaliyette bulunmaması, haksız rekabet suçunu oluşturduğu iddia edilen haberin bir başka şikayet ve çay fabrikası lehine üstünlük kurmadığı, haksız rekabet suçunun düzenlediği madde hükümlerinin özellikle birbirleriyle rekabet içinde olan firmaların dürüstlük kuralı çerçevesinde faaliyetlerini icra etmeleri gerektiği, böyle bir durumun söz konusu olmadığı, dolaysıyla somut olayda haksız rekabet suçunun unsurlarının oluşmadığı tüm dosya kapsamında anlaşılmıştır.”
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi:“ Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği kararı yerinde ve doğrudur ” diyerek kararı tasdik etti.
*
Biz ne yazmıştık?
1-Çaydaki kontenjan uygulaması üreticiyi perişan ediyor.
Etmiyor mu? Ya da kontenjan uygulanmıyor mu?
2-Üretici, özel sektöre, düşük fiyata çayını satmak zorunda kalıyor.
Satmıyor mu,? bu da mı yalan?
3-Fabrikaların bacalarından çıkan duman, çevreye zarar veriyor.
Vermiyor mu?.Üretim aşamasında çekilen resimlerimi gönderebilirim.
“Ben Rizeliyim” diyen, çay bölgesinde yaşayan her üretici, bunun böyle olduğunu biliyor.
Herkes tarafından bilineni yazdık diye, beni ve bunları yazan birçok meslektaşlarıma, kurumun parasıyla dava açtınız.
Evet ..İmdat bey..(Çaykur Genel müdürü)
Cumhuriyet Başsavcılığı “Yazılanlar doğrudur” diyerek” kovuşturmaya gerek yoktur” kararını verdi.
Siz, inanmadınız, karara itiraz ettiniz.
Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi” Başsavcılığın kararı yerindedir” dedi,
Siz, ikna olmadınız.
Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi “Yazı basın ve ifade özgürlüğü kapsamındadır” diyerek davayı reddetti.
Siz, yine geri durmadınız, Yargıtay a itiraz ettiniz.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi,” Yerel mahkemenin verdiği karar doğrudur” diyerek itirazınızı reddederek kararı onadı.
Biz hukuk süreçlerine ve kararlara hep saygılı davrandık.
Yazdıklarımın doğru olduğunu Mahkeme kararları ile tescil edildi.
Şimdi inandınız mı?
İmdat bey, size yakışan şudur:, kurumun parasıyla açtığınız ve kaybettiğiniz tüm davaların avukatlık ücreti ve diğer masraflarını cebinizden ödemenizdir.
*
Sevgili hemşerilerim, uğradığınız haksızlıkları dile getirdiğim için, iki yıl süreyle yargılandık. Hesap verdik. Doğruluğumuz mahkeme kararları ile tescil edildi. Emeklerim, hepinize helal olsun.
*
Davalarımı başından beri, gönüllü olarak takip eden, Rize Barosu’nun önemli ve deneyimli avukatlarından Av. Muzaffer Çalışkan’a yürekten teşekkür ediyorum.
Kanunlara uygunluk ölçüsünün yanında,”Hukuka uygunluk” ölçüsüyle görevini yapan, toplumsal değer yargılara, meslek etik kurallarına ve kamu vicdanına uygun davranan, önemli hukuk adamıdır.
Güven veren duruşu, hukuk bilgisi ve insana olan sevgisi ile tanınan Çalışkan” özgürlüğünü, bağımsızlığını, yansızlığını kendi vicdanını aldığı eğitimle koruyamayan hukukçu, toplumun ve bireylerin özgürlüğünü, bağımsızlığını ve başkalarının haklarını savunamaz.”diyenlerdendir.
Ankara’dan sevgiler.