GÖKTÜRK FIRAT
Rize Üniversitesi Rektörü Nükleer Fizik Profesörü Prof.Dr. Nazmi Turan Okumuşoğlu, günümüzde Çernobil'den kaynaklanan radyoaktif etkilerin doğal radyasyonun bile altına düştüğünü açıkladı.
Türkiye'nin önde gelen Nükleer Fizik Profesörlerinden biri olan Rize Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nazmi Turan Okumuşoğlu, Çernobil patlamasının yıldönümünde çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Okumuşoğlu, yaptığı açıklamada, Çernobil'de bulunan nükleer santraldeki patlamanın Rus bilim adamlarının hatası olduğunu ileri sürdü. Okumuşoğlu, patlamaya bir deney sırasında güvenlik sistemlerinin devre dışı bırakılmasının neden olduğunu iddia etti. Bu patlamanın bir deney sırasında yaşandığını anlatan Okumuşoğlu, şöyle konuştu: "Bu deneyde reaktör gücünü yarıya düşürüyorlar, ardından acil soğutma sistemiyle deney sırasında, reaktörün kapanmasını önlemek için tehlike anında çalışmaya başlayan güvenlik sistemini de devre dışı bırakıyorlar ve deneyin hazırlıklarını yaparken yine ek su pompalarını çalıştırıyorlar. Fakat bu pompaların çalışması için gücün bir yerden alınması lazım bunu normal yoldan değil de reaktörün güvenlik sistemine kapatıldığı durumda tribünden almaya, buhar sisteminden almaya çalışıyorlar ki bu doğru ve mümkün olmayan şey ve resmen bir bombayı patlatır gibi reaktörü patlayacak duruma getiriyorlar."
BÖLGEDEKİ KANSER VAKALARI DİĞER BÖLGELERİN ÜSTÜNDE DEĞİL
Okumuşoğlu, yaptığı açıklamada, yapılan bilimsel araştırmalarda Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki kanser vakalarının diğer bölgelerden tür ve sayı olarak farklılığı bulunmadığını açıkladı.
Çernobil patlamasının bölgedeki kanser oranlarını artırdığı yönündeki iddiaların aksine bir fikir ortaya koyduğunu anlatan Okumuşoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Aslında etkilenen iki bölge Türkiye'de en önemli bölge Trakya'ydı fakat çok yüksek atmosferde yerlerde bulunan tozcuklar rüzgarında etkisiyle Karadeniz'e doğru geldi o dönemde yağmurla yeryüzüne indi tabi bu inişte o zaman yeşil olan ya da yeşermekte olan bütün yeşil gıda malzemelerinin üzerine serpintiler geldi. Bu Çernobil kazasını sadece Karadeniz bölgesi diye düşünmenin bir anlamı yok yağmurun iniş durumuna göre mesela topraktaki 1986'daki radyoaktivite değerleri ilçelere göre büyük bir değişim gösteriyordu ve toprağa düşen kirliliğin Rize bölgesinde fazla olduğu bilimsel olarak gözlendi. Ancak Sağlık Bakanlığı ve Türkiye'deki hastanelerin yaptığı çalışmalarda incelemelerde bölgeler arası bununla bağlantılı gösterilen kanser olaylarının istatistiklerinin farklı olmadığı tespit edilmiştir."
Çernobil kazasıyla ilgili Dünya Sağlık Örgütünün çok önemli bir tespiti olduğunu anlatan Okumuşoğlu, şunları söyledi: "Bu tespitte tiroit kanserinin özellikle iyotun gidip yerleştiği yerdir orası. Çernobil'le doğrudan ilişkilendirildiği ve bununla ilgilide kanser vakaları ve ölümlerin olduğu kesin olarak söylenmiştir. Ancak, Dünya Sağlık Örgütü ve diğer sağlık teşkilatlarının yaptığı bilimsel ve ayrıntılı çalışmalarda özellikle yöremizde başka yerlerden farklı bir istatistiğin olduğuna dair bir bilimsel bulgu yoktur."
Okumuşoğlu, Rize'de yıllardır doğal ve çernobilden kaynaklanan radyasyon ölçümleri yaptıklarını belirterek Çernobil'den kaynaklanan radyoaktivitenin doğal radyoaktivite değerlerinin altına indiğini söyledi. Okumuşoğlu, çay üzerinde yapılan ölçümlerde radyasyon oranının sıfır düzeyde olduğunu, çay üzerinde yapılan spekülasyonların kesinlikle doğru olmadığını belirtti.
Ölçümlerde o zaman çok yüksek dozda olan değerlerin doğal düzeyin seviyesine indiğini gördüklerini anlatan Okumuşoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Mesela çayın kilogramı başına ölçülen değer 32 bekereldir. Bu sıfır demek gibi bir şey. Diğer bitkilerde de aynı şekilde Çernobil'in getirdiği kirlilik doğal düzeye çok yakın bir değere inmiştir. 86 yılında çayın kilogramı başına 1200 bekerel müsaade edilebilir radyoaktivite dozu iken bu bugünkü çaylarımızda yaptığımız ölçümlerde sadece 40 bekerel kilogram başına düşmüş durumdadır. 1200'e müsaade edilirken 40'a düşmüş ise çaylarla ilgili birilerinin ortaya koyduğu spekülasyonların kesinlikle doğru olmadığının bir göstergesidir. Ölçümlerimizde sezyum piki görüldüğü gibi doğal background dan doğal radyasyondan kaynaklardan gelen değerlerin çok çok altında sıfıra yakın bir şeydir ki doğal potasyumdan aldığımız şiddet Çernobil'de daha azdır."
ÇERNOBİLİ ABARTTIK
Okumuşoğlu, Çernobil'e yakın kentlerde yaşamın normale döndüğünü belirterek, Türkiye'deki Çernobil konusundaki hassasiyetin patlamanın gerçekleştiği bölgede yaşanmadığını söyledi. Okumuşoğlu, geçen yaz bu kazanın olduğu yerin 100 kilometre yakınında Beyaz Rusya'da yaptığı bilimsel çalışmadaki izlenimlerde, o yöredekilerin bizim bu yöredekiler kadar Çernobil'den rahatsız olmadıklarını gördüğünü söyledi. Bir korumalı bölge var o korumalı bölgenin ötesinde hayatın normale döndüğünü anlatan Okumuşoğlu, "Hatta beraber çalıştığımız arkadaşımız, Beyaz Rus profesör buraya geldi. Bizim buradaki çalışmalarımızı hassasiyetimizi kamuoyunun tedirginliğini görünce 'ya biz 100 kilometre yakınındayız sizdeki böyle yüzlerce kilometre uzaktaki hassasiyet kadar bizde yok' dedi." şeklinde konuştu.
TÜRKİYE NÜKLEER ENERJİ ÜRETMELİ
Dünyada bulunan 400'ü aşkın nükleer santralden bugüne kadar sadece bir tanesinde patlama meydana geldiğini belirten Nükleer Fizik Profesörü Okumuşoğlu, Türkiye'nin mutlaka nükleer enerjiye geçmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin nükleer enerjiye; sade nükleer enerji elde etmek için değil onun getirdiği yüksek teknolojiyi elde etmek, sahip olup onu kullanıp teknolojik düzeye, çağdaş ülkelerdeki teknolojik düzeye çıkmak için bilgi toplumu olmak için mutlaka nükleer enerjiye girmesi gerektiğini söyledi. Bugün Fransa eğer bu kadar rahat çarpıcı konuşabiliyorsa kendi kaynaklarıyla enerjisinin yüzde 78'ini üretmesinden kaynaklandığını anlatan Okumuşoğlu, şöyle konuştu: "Şunun bilinmesi lazım; dünyada 400'ü aşkın nükleer güç santrali vardır. Bir tek Çernobil'in patlaması bizleri ve bütün dünyayı bu kadar rahatsız etmiştir. Ama enerjide kaçınılmaz bir olaydır. Tabii ki sürdürülebilir enerjilerin değerlendirilip hayata geçirilmesi çok elzemdir ama o gereken enerjiye yeterli değildir. Bizim sınırımıza çok yakın Ermenistan'da aynı teknolojiyle Messamo santrali halen çalışmaktadır ve Ermenistan'ın enerjisini üretmektedir. RBMK teknolojisiyle yani Çernobil teknolojisiyle çalışan bir reaktördür."
Nükleer bilimin uygulamalarını zaten hastanelerde birçok yerde kullandığımızı anlatan Okumuşoğlu, sözlerine şöyle tamamladı: "Güç tarafını da bu ülke kendi kurar ama şu çok önemli, hangi teknolojik gelişmeyi ele alırsanız alın onun mutlaka bilinçli kuralına göre bütün tedbirlerinin alınması ve tedbirlerin hiçbir şekilde göz ardı edilmeden yapılması gerekenlerin yapılması şarttır. Yüksek teknolojinin Türkiye'ye gelmesi bakımından bu olayda yerimizi almamız lazım. Ülkemizde bu teknolojiyi hayata geçirebilecek çok değerli elemanlarımız var. Başka ülkelerde çalışıyorlar. Onların bu ülkenin hesabına hizmet vermesi ve bizimde bu alanda güçlü, silah olarak değil yararlı olarak kullanımı için güçlü olmamızda yarar var. Geleceğin enerjisi de nükleer enerjidir bu açıktır çünkü fosil kaynaklar tükenmektedir rüzgar her zaman esmiyor güneş geceleyin enerji vermiyor ve nehirlerin üzerine kurabileceğimiz hidroelektrik santrallerde ne kadar kuralına göre yaparsak yapalım bizim talep ettiğimiz enerjiyi sunamayacaktır."