DERİN GÜÇLER
Eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir, meslekten ihracına Ali Suat Ertosun'un neden olduğunu iddia etti. Özdemir PKK'nın silah bırakma teklifini Çevik Bir'in reddedişini de anlattı. Eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir, 32 kişinin hayatını kaybettiği Hayata Dönüş operasyonları zemininin cezaevleri üzerinden karanlık oyunlar düzenleyen derin güçler tarafından organize edildiğini iddia etti.
Özdemir, "Bir şekilde bu şartlar hazırlandı. Ergin kardeşler ve Alaaddin Çakıcı Kartal Cezaevi'ne konuldu. Orada bir birine kırdırmak istendi. Bayrampaşa Cezaevi'nde 4-5 kişi idarenin koridorlarında öldürüldü. Diğer cezaevlerinde benzer olaylar yaşandı. Adım adım operasyona hazırlık süreci başladı." dedi.
BİTİREN GÜÇ
Meslekten ihracına sebep olan soruşturmaları dönemin Adalet Bakanlığı Başmüfettişi Ali Suat Ertosun'un yürüttüğünü söyleyen Özdemir, "O gün Necati Özdemir'i bitiren güç, bugün Zekeriya Öz'ü bitirmek istiyor." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin cezaevlerindeki anarşi olaylarıyla sarsıldığı yıllarda dönemin hükümeti tarafından Bayrampaşa'ya atanan Necati Özdemir, kısa süre içinde cezaevi içinde sükuneti sağlamıştı.
Devletin birçok kademesinin "Hâkim değiliz, Bayrampaşa Cezaevi'ne giremiyoruz" açıklamalarını yaptığı ve operasyon başlatmaya karar verdiği bir dönemde Bayrampaşa Cezaevi'nde göreve başlamıştı. Yaklaşık 1,5 sene görevde kaldığı Bayrampaşa Cezaevi'nde mahkûmlarla kurduğu diyaloglar sayesinde çok sayıda sorunu çözmüş ve cezaevinin kapılarını basına açmıştı.
YETKİLERİNİN ELİNİNDEN ALINMASI
Ardından hakkında 'yetkilerinin elinden alınması' kararı çıkarılmış ve dönemin Adalet Bakanlığı Başmüfettişi Ali Suat Ertosun tarafından soruşturmaya tabi tutulmuştu. Özdemir hakkında yapılan soruşturmalardan bir sorun çıkmamış ancak, soruşturmanın üzerinden yaklaşık 4 sene geçtikten sonra HSYK'nın kararıyla meslekten ve avukatlıktan ihraç edilmişti.
Cihan'ın sorularını cevaplayan eski Savcı Necati Özdemir, HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun'un düzenlediği basın toplantısında "Hayata Dönüş operasyonları o dönemde daha fazla kan akmasını engelledi." sözlerini yorumladı.
Göreve geldiğinde yaptığı çalışmalarla kısa süre içinde Bayrampaşa Cezaevi'nde sükûneti sağladığına anlatan Özdemir, "Benim Bayrampaşa'da göreve gelmemle birlikte birçok şey tersine döndü. Kum saati tersine döndü. Hazırlanmış olan planlar uygulanamadı. 1 hafta sonra aynı kararlılıkla operasyonu yapmak için cezaevine geldiler ve ben izin vermedim. 'Cezaevine sokmam' dedim, sokmadım. 'Bunu yapabilmek için ya beni burada öldürürsünüz ya da yetkimi kaldırırsınız' dedim. Gece saat 3-4'e kadar her anlamda birçok yetkili ile birlikteydik. Operasyon yapılamadı. " şeklinde konuştu.
OPERASYONUN ŞARTLARI ADIM ADIM HAZIRLANDI
Mahkûmlarla kurduğu diyalogdan ve cezaevlerine operasyon şartlarını ortadan kaldırılmasından sistemin içinde bulunan karanlık güçlerin büyük rahatsızlık duyduğunu belirten Özdemir, "İnsanların serbest yaşamlarında özgür bir şekilde yaşamazken, orada burada öldürülürken, devletin 'giremiyoruz' dediği yerde, her türlü kötülüğün kaynağı olarak gösterilen yerde güzel şeyler oldu.
'Biz cezaevinde arama yapamıyoruz' diyorlardı. Biz kameralarla arama yaptık. Sabancı suikastıyla ilgili soruşturma yapılamıyordu. 2 sanık yurt dışında. 'Ercan Kartal içeride. Cezaevine giremiyoruz' bahanesiyle soruşturma yapılmıyordu. Ben görüştüm tutukluyla, ifadeye götürdüm, bomba gibi patladı, bu da rahatsızlık uyandırdı. Sabancı suikastının çözülmesini istemeyenler aynı derin güç nezdinde rahatsızlık yarattı. "
İDARENİN KORİDORLARINDA ÖLDÜRÜLDÜ
Operasyon sürecinin ise adım adım hazırlandığına dikkat çeken Özdemir, "Benim görevden ayrılmamın hemen ardından operasyon yapamazlardı. Bunu kamuoyuna anlatamazlardı. Şartlarının hazırlanması gerekiyordu. Bir şekilde bu şartlar hazırlandı. Ergin kardeşler ve Alaaddin Çakıcı Kartal Cezaevi'ne konuldu. Orada birbirine kırdırmak istendi. Bayrampaşa Cezaevi'nde 4-5 kişi idarenin koridorlarında öldürüldü. Diğer cezaevlerinde benzer olaylar yaşandı. Adım adım operasyona hazırlık süreci başladı. F tiplerinin yapılması önemli bir argüman olarak toplumun karşısına konuldu. Bunlarla kamuoyuna hazırlandı ve arkasından bu operasyonun düğmesine basıldı." ifadelerini kullandı.
Ergenekon'un o dönemdeki derin gücün devamı olduğuna işaret eden Özdemir, "Operasyonların yapılma şartlarını o derin güç organize etti. Bu gün için tabiî ki bunların bir kısmı tasfiye olmuştur. Ergenekon soruşturması kapsamında da bir sürü eyler gördük. Ergenekon bu derin gücün devamıdır. "
O GÜN NECATİ ÖZDEMİR'İ BİTİREN DERİN GÜÇ BU GÜN ZEKERİYA ÖZ'Ü BİTİRMEK İSTİYOR
Cezaevinden ayrıldıktan sonra mahkumlarla veda konuşması yaptığını belirten Özdemir, bu konuşmada ifade ettiği sözlerin çarpıtılarak basına yansıtıldığını belirtti. Özdemir, tüm ısrarlarına rağmen Ertosun'un konuşmasının ses kayıtlarını incelemeden gazetelerin küpürlerine göre dosya hazırladığını savundu. Ali Suat Ertosun'un o dönemde görevden ihracını isteyen güçler tarafından seçilmiş birisi olduğunu iddia eden Özdemir, Ertosun'un soruşturmada delilleri karartarak suç işlediğini öne sürdü.
Soruşturmalar sırasında Ertosun'un cezaevinde adeta 'terör' estirdiğini öne süren Özdemir, "Delileri karartarak, suç işledi. Gazetelerden ve basın kuruluşlardan ses ve görüntü dökümlerini getirmedi. İhracım için dosya hazırladı, cezaevinde tam anlamıyla bir terör estirdi.
ÖZ'Ü BİTİRMEK İSTİYOR
Benim lehime ifade verecek ne kadar namuslu çocuk varsa hepsini yıldırdı. Takdirname verdiğim veya teklifi bakanlıkta bulunan herkesi cezalandırdı. İstediği kişiden istediği modda ifadeler aldı. Necati Özdemir'i bitirmek isteyen derin güç, bu gün de Zekeriya Öz'ü bitirmek istiyor." ifadelerini kullandı.
"Ertosun'un seçilmiş birisi olduğunu düşünüyorum." diyen Özdemir, "Eğer seçilmiş biri olmasaydı Necati Özdemir'e takdirname verirdi. Beni soruşturmaya alan kurul üyeleri daha sonra Neşter operasyonu kapsamında soruşturma geçirdiler. Meslekten istifa etmek zorunda bıraktılar." şeklinde konuştu.
ERTOSUN İSTİFA ETMELİDİR
HSYK üyesi Ali Suat Ertosun'un Ergenekon sanığı Ergin Aydın'la görüştüğü fotoğraflarla ilgili 'Aile yakınım' açıklamasını değerlendiren Özdemir şunları söyledi: "Onu da çok sıradanlaştırıyor. Bir HSYK üyesi bir bakan rastgele işler yapamaz, rastgele yaşayamaz, rastgele ilişki kuramaz . Gerektiğinde babası ile bile konuşamaz. Bunlara dikkat etmek durumundadır. Artık bu insanlar kendileri olmaktan çıkmıştır. Başka bir şeyi temsil ediyorlar. Hepimizin vefa duyguları var, borçları var. Vefa başka bir şey, görev başka bir şey. Bir hâkim, savcı yargılaması devam eden birisiyle görüşürse meslekten çıkarılır. Sayın Ertosun da o mesleğin vakarını, görev yaptığı kurulun vakarını düşünerek yapacağı en iyi şey istifa etmek ve savcıların korkulu rüyası olmaktan çıkmalıdır."
Bayrampaşa Cezaevi'nde yatan PKK terör örgütü üyelerinin ve dışarıdan kendisiyle temas kuran üst düzey PKK'lıların 'Biz silah bırakmak istiyoruz. Bu iş artık halk savaşına doğru gidiyor. Bunun da ne Kürt halkına, ne Türk halkına ne de bu devlete bir yararı olur. Herkes zarar görür. Bu işi ancak sen çözersin" diyerek kendisinden istekte bulunduğunu söyleyen Özdemir, konuyu görüşmek için dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'yı aradığını, yurt dışına gideceği için kendisini Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'e yönlendirdiğini söyledi.
BİZ ASKERİZ. ÖLMEK ÖLDÜRMEK İÇİN VARIZ, GEREKİRSE 10 MİLYON İNSAN ÖLÜR
Çevik Bir ile Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Çetin Sanver'in de beraberlerinde yer aldığı bir görüşme yaptıklarını söyleyen Özdemir, PKK'nın silah bırakma teklifini Çevik Bir'e ilettiğini belirtti. Özdemir, "Şart olarak şu söylendi; Eğer bunda samimiyseler çıksınlar, 'Biz özür diliyoruz, pişman olduk. Askerden özür diliyoruz, Genelkurmay'dan özür diliyoruz. Türklerden özür diliyoruz. Bu savaşı pişman olarak bırakıyoruz. desinler' dedi. Ben de 'Hasan Sabbah'tan bu yana bunu söyleyerek silah bırakan bir örgüt var mı dünyada?' dedim. 'Hayır', 'Peki bunlar bunu der mi?', 'demezler', 'Peki niye istiyoruz böyle bir şeyi?" sözlerini kullandı.
KİM ÖLÜYOR PAŞAM
Yaklaşık 2,5 saat süren görüşmede bunun tarihi bir fırsat olduğu konusunda ısrar ettiğini aktaran Özdemir, "O arada şunu söyledim; 'Peki bu savaş gerilla savaşından sokağa dönerse -1997 yılında konuşuyoruz- halk savaşına dönerse ne kadar sürer bu halde?' '20 yıl sürer' dediler. 'Peki kaç milyon insan ölür?', '10 milyon ölebilir' dediler ve ben ayağa kalktım büyük tepki gösterdim. 'Kim ölüyor paşam, nasıl ölüyor! Kimin halkı ölüyor.' Sakin olarak şunu söylediler; 'Savcı bey kızma, biz askeriz, ölmek ve öldürmek için yetiştik. Bu bizim mesleğimiz. Biz işin siyasetinde ve ölü sayısında olmayız.' cevabını verdi." diye konuştu.
28 ŞUBATLA UĞRAŞIYORLARDI
Genelkurmay'ın aynı yıllarda 28 Şubat sürecini organize etmekle uğraştığı için Kürt sorunu ile ilgilenmediğini ileri süren Özdemir, "O günlerde işleri vardı. 28 Şubat'la uğraşıyorlardı. Daha önemli işler vardı. Türk insanını yeniden yapılandırma modelleri, insanların üniversitelere girememesiyle ilgili hazırlıklar, başı örtülü olarak üniversitelere hiç girilememesiyle ilgili hazırlıklar, karanlık örgütler kurarak insanları öldürülmesi ile ilgili, Susurluk'la meşguldü, kimi kurtaralım kim yatsın hesapları vardı." iddiasında bulundu.
Özdemir, "Konuyu neden siyasi iktidara götürmediniz?" sorusuna ise şu cevabı verdi: "Adalet Bakanı Şevket Kazan Bey'le görüşme talebim oldu. Ancak tayin için geldiğimi zannederek görüşmeyi kabul etmedi. Ayrıca o gün bunu çözmeye muktedir bir siyasi iktidar yoktu. Kendi varlığını ortadan kaldıracak deklarasyonu hükümete yazdırdılar MGK'da sonuç olarak."