CHP’DEN ÜÇ MİLLETVEKİLİ Mİ İSTİFA ETMİŞ?..

D. Ali TAŞÇI

 

                M. Ertuğrul Düzdağ’ın, Ali Ulvi Kurucu ile Medine’de konuşarak gerçekleştirmiş olduğu “Hatıralar”ın son cildi olan beşinci cilt de elimde bulunuyor. Bu beş ciltlik kitap adeta bir hazine hükmünde. Okumayanlara tavsiyem, mutlaka bu pandemi sürecinde bu beş cildi alın ve okuyun. Özellikle son yüz yılın serencamını görmeniz açısından önemli bir kaynak.

            Beşinci ciltten bir alıntı yapmak istiyorum:

            “ Medine-i Münevvere’de hac ve umre için gelen önemli ve muhterem zevattan birisi de eski Endonezya başbakanlarından Doktor Muhammed Nâsır Bey idi. 1974 veya 1975 yılındaydı, hac için gelmişti. Medine otelinde kalıyormuş. Telefon edip fakiri davet etti, gittim.

            Selamlaştıktan sonra ilk sordukları sual şu oldu:

            “ Bu sene Türkiye’den hacı var mı?”

            “Var, elhamdülillah.”

            “Acaba adedi ne kadar?”

            “ Yüz elli bin…”

            Benden bu cevabı duyunca, “Yüz elli bin mi?” diyerek ağlamaya başladı, derhal odasında duran seccadesinin üzerine secdeye kapandı.  Gözlüğünün altından yaşlar akıyordu…”

            Bu yıl (1975), CHP ile MSP (Milli Selamet Partisi) bir koalisyon kurmuşlardı. İlk defa Necmettin Erbakan’ın girişimleriyle hac kapıları açılıyor ve 150 bin hacı o sene hacca gidiyordu. Endonezya eski başbakanının sözlerine devam edelim:

            “Ben Lozan Muahedesi’ni (antlaşma) çok iyi bilen bir diplomatım. O muahedenin hedef-i aslisine (asıl amacı) göre Müslüman-Türk bugünleri görmeyecekti.

            Çünkü Türkiye’nin başını yemek için İngiliz Murahhas Heyeti Lord Curzon’un başkanlığındaki kuzgunlar, Türkiye’nin Hıristiyan olması gerektiğini teklif ediyorlar ve Türk heyetini, bu ağır teklifi kabule zorluyorlardı. Şayet bu teklif Müslüman-Türk milletinde şiddetli tepkilere maruz kalırsa, Türkiye’nin “laik” bir devlet olmasını ve bunun da Rusya’dakinden daha sert bir şekilde tatbik edilmesini ısrarla teklif ediyorlardı.” (5. Cilt, Hatıralar, s. 30)

            Şimdi burada durup bir nefes alalım. “Hıristiyan” olmamızı gerçekten istemişler miydi? İstedilerse biz ne yapmıştık?

            Kâzım Karabekir Paşa’nın hatıralarına dönelim ve yapılan tartışmaları görelim:

            “ 18 Temmuz 1923’te Ankara İstasyonundaki binada Teşkilat-ı Esasiye’nin (anayasa) tadil (değişiklik) müzakeresinde vaziyet tamamiyle aydınlandı.  Bana haber verilmemişti, ben tesadüfen bulundum. (Bütün zevat o toplantıdadır.)

            Ben geldiğim sırada, Tevfik Rüştü (Aras) Bey söz söylüyordu…

            “Ben kanaatimi millet kürsüsünden dahi haykırırım… Kimseden korkmam!.. Teşkilat-ı Esasiyemizde dinimiz apaçık yazılmalıdır…” Ben söz aldım ve sordum:

            “Teşkilat-ı Esasiyede Dinimizin İslam olduğu yazılıdır. Tevfik Rüştü Bey!.. Hangi kanaati haykıracaksın?.. Teşkilat-ı Esasiyeye apaçık hangi dini yazdıracaksın?.. Hıristiyanlığı mı?..

            Mahmut Esat Bey (Bozkurt) söz aldı ve sertçe cevap verdi:

            “Evet, Hıristiyanlığı… Çünkü İslamlık terakkiye (yükselmeye) manidir (engeldir)… Bu dinle yürünemez, mahvoluruz… Ve bize kimse de ehemmiyet vermez.”

            Bunun üzerine Karabekir Paşa bunlara karşı çıkıyor ve Müslümanlığı savunuyor. Bu arada Fethi Bey (Okyar) söz alarak Karabekir Paşa’ya sert ve kati bir cevap veriyor:

            “Evet, Karabekir… Türkler İslamlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar… Ve İslam kaldıkça da bu halde kalmaya mahkûmdurlar… Bunun için, İslam kalmayacağız!..” (Kâzım Karabekir Paşa’nın Hatıraları, Sebil, 2 Ocak 1976)

            Şimdi, Endonezya neresi, oranın başbakanının bizimle ne ilgisi var, diye düşünmeyin. Endonezya Müslüman bir ülke ve dünyada da İslam’ı temsil eden bir Osmanlı var. Hilafet merkezi İstanbul ve bütün dünya Müslümanlarının da merkezi konumunda. Onun yıkılması veya şekil değiştirmesi, dünya Müslümanlarını da yakından etkileyecektir. Hilafet, manevi bir güç dengesi olarak dünya Müslümanlarını bağlayıcı bir unsur. Nitekim o da 3 Mart 1924’te kaldırılıyor.

            Siz hâlâ CHP’den üç milletvekili istifa etti, diye zihninizi meşgul ediyor, düşüncelerinizi bunun üzerine yoğunlaştırıyorsanız, iyi uykular!..

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci