Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin 2015-2019 yılları arasında yaptığı 4 bin 600 toprak analiz sonuçlarını değerlendiren uzmanlar, bölge tarımının geleceğinin tehlikede olduğunu bildirdi.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Doğu Karadeniz’in doğal asitli toprağının kimyasal gübre kullanımının yanı sıra aşırı yağış nedeniyle her yıl yıl daha da asitleştiğini ve toprağın sürekli olarak kalsiyum bakımından fakirleştiğini söyledi.
Trabzon Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı bünyesinde 2015 yılında hizmete açılan Tarımsal Hizmetler Şube Müdürlüğü Toprak Analiz Laboratuvarında analiz edilen 4 bin 602 toprak numunesinin sonuçlarına göre Trabzon İli 2019 Yılı Toprak Verimlilik Raporu hazırlandı. Buna göre, analizi yapılan tarım topraklarında yüzde 80,88 kireç miktarının, yüzde 65,27 organik madde miktarının, yüzde 32,09 fosfor miktarının ve yüzde 15,84 potasyum miktarlarının normalden düşük olduğu görüldü.
"Kimyayal gübre toprağı verimsizleştiriyor"
Bu rapor sonuçlarının acı bir tabloyu gösterdiğini belirten Bektaş “Yüzde 90 kalsiyum eksikliği gösteren, çok düşük pH’li asitli toprakta, fındık ve çay bitkisi, topraktaki temel bitki besin elementlerini yeterince alamayınca rekoltede ve kalitede gittikçe artan olumsuzluklar da kaçınılmaz oluyor. Dünya ölçeğinde yapılan çalışmalar uzun vadede toprağı daha verimsiz hale getiren kimyasal gübrelerin yer üstünden çok yer altında depolandığını, çevre kirlenmesine neden olduğunu ve insan sağlığını tehdit ettiğini göstermektedir. Doğu Karadeniz Bölgesi topraklarında kimyasal gübre kullanımına dayalı, sürdürülebilir, verimli ve kaliteli, rekabetçi fındık ve çay üretimi mümkün gözükmemektedir. Dünya piyasalarında fiyat belirleyici olabilmek için birim alandaki fındık, çay üretimini ve kalitesini artırmak zorundayız. Bu da ancak bozuk toprağın asitleşme derecesini belirleyen pH haritalarını yapmak, aşırı asitli toprakların kireçleme ile düzeltilmesini sağlamak ve iyi bir toprak yönetim anlayışının geliştirilmesiyle mümkündür. Başta üniversiteler olmak üzere ilgili kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin ortaklaşa yürütebileceği ‘bölgesel sağlıklı bir toprak yönetim modeli’ çalışmasına bilinçli çiftçinin yanında devletin sürekli ve etkin desteği hayati önem taşıyor” dedi.
"Toprakta alüminyum zehirlenmesi yaşanıyor"
Bölgedeki kayaç türünün o kayaçtan türeyen toprağın asitlik derecesi arasında doğrudan bir ilişki olduğunu vurgulayan Bektaş “Doğu Karadeniz Bölgesi sahil kesiminde kireçtaşlarının çok az olması, buna karşılık, dasit ve granit gibi asidik kayaçların yaygın bulunması toprağın doğal olarak asit karakterli oluşmasına neden olmuştur. Ancak aşırı yağış topraktaki kalsiyumun yıkanmasına ve toprağın aşırı bir şekilde asitleşmesine neden olurken, kimyasal gübreler topraktaki mikro organizmaların yok olmasına, böylece toprağın daha da verimsiz hale gelmesine neden olmaktadır. Aşırı asitli toprakta bitkiler topraktan ve gübreden gerekli besin elementlerini alamayınca besin değeri, kalitesi ve rekoltesi düşük ürün de kaçınılmaz oluyor. Ayrıca kalsiyumu ve pH değeri çok düşük aşırı asitli toprakta alüminyum serbest kaldığından alüminyum zehirlenmesi sonucu kökü derinlere ulaşmayan, sağlıksız çay bahçeleri ve hastalıklara karşı dirençsiz fındık bahçeleri oluşumu söz konusu oluyor” diye konuştu.
"Bölge topraklarının asit oranlarını gösteren pH haritaları hazırlanmalı"
Bölge topraklarının asit oranlarını gösteren pH haritaları hazırlanmasını da öneren Bektaş, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bu haritalar tarım için uygun ve uygun olmayan toprakların belirlenmesini sağlar. Ayrıca tarım için uygun olmayan aşırı asitli topraklar doğal, ekonomik ve kolay sağlanabilen kireçleme ile daha alkali hale getirilerek besin değeri yüksek bol ürünlü topraklara dönüştürülebilir. Kimyasal gübre, aşırı yağış ve aşırı tarım nedeniyle çoğu makro ve mikro besin elementleri tükenmiş, kimyasal tarım gereçleri ile kirletilerek insan sağlığını tehdit eden bozuk topraklar sadece Doğu Karadeniz Bölgesinin değil tüm dünyanın geleceğini tehdit eden evrensel bir sorundur. Çünkü toprak yediğimiz yemeğin yaklaşık yüzde 95’lik kaynağını oluşturduğundan, sağlıklı toprak sağlıklı insan anlamına gelmektedir. Bu gün her ülke nüfus artışı ve insan sağlığını dikkate alan, biyoloji ve jeolojinin ortak alanında, daha sağlıklı ve verimli, kendine özgün bir tarım politikası ve ‘toprak yönetim modeli’ oluşturmaktadır. Sadece fındık ve çay taban fiyatını belirleyen devlet aynı zamanda her bölgeye özgü sürdürülebilir bir toprak yönetimi anlayışını oluşturmak zorundadır. Fındık çay piyasasında sürekli fiyat belirleyici ve rekabetçi olabilmek için bozuk toprağı düzeltmek, birim alandaki fındık ve çay üretimini ve kalitesini artırmakla mümkündür. Bunun içinde başta üniversiteler olmak üzere ilgili kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin ortaklaşa yürütebileceği bölgesel sağlıklı bir toprak yönetim modeli çalışmasına bilinçli çiftçinin yanında devlet de destek vermek zorundadır.”