Bir grup gençle bir aradayız. Söz sözü açıyor derken sorular faslına geçiyoruz. Gençlerin soruları da farklı farklı, ama kendi dönemlerinde öne çıkan tartışmalardan pek uzak değiller. Aralarında kitap okuyanlar da var, fakat okumayanlar daha çok.
Karşılıklı sorular soruyoruz. Bir soru da ben sordum onlara:
“Gençler” dedim; “ Bir uçaktasınız ve uçak irtifa kaybederek düşmeye başladı. Siz düşmekte olan bir uçakta kral veya kraliçe mi olmak istersiniz yoksa sevgilinizle birlikte bir mağarada birkaç yıl kalmayı mı tercih edersiniz?”
Hepsinin cevabı aynı: “Hocam, ben öldükten sonra kral veya kraliçe olmayı neyleyim; elbette mağarada sevgilimle birlikte yaşamayı isterim.”
Elbette her akıllı insanın vereceği cevap böyle olmalıdır.
Pekiyi, hayat bir uçağa benzemiyor mu? Bir gün gelecek mutlaka düşecek. Dünya uçağına binen her canlı bu uçaktan inip toprağa girecek; dediğimde, “Ama ona daha çok zaman var, biz yine de hayatımızı yaşayalım!” demekten de geri duramıyorlar.
İnsanlar genellikle peşin çalışmayı severler, veresiyeye kimsenin rağbeti yoktur. Dünya hayatı peşin olan şeydir; beş duyuyla algılanabiliyor, somuttur. Ahiret hayatı öyle mi, beş duyuyla algılanamıyor, veresiyedir, soyuttur. Bunun içindir ki, ölüm ötesini algılamak eğitim gerektirir. Bu eğitim verilemezse insan putperestlikten kurtulamaz.
“Din vicdan işidir, kul ile Allah arasındadır.” sözünden çok rahatsız oluyorum. Elbette vicdan önemlidir, dinin kul ile Allah arasında olması da doğrudur. Fakat bir dinin hayat hakkında hiçbir sözü olmayacaksa o, ölü bir dindir. Din, İnsanın, Allah ile arasını düzeltir. Bu uyum, kişinin hayatına her alanda yansır: Sosyal hayatta, ekonomide, kültürel hayatta, sanatta, edebiyatta, musikide, fende; hâsılı hayatın tüm evrelerinde dinin açılımı görülür.
Su, musluk ile insan arasındadır; doğrudur da o suyu insan içmezse hayatta kalabilir mi? Hayatın her evresine müdahil olabilir mi? İnsan içtiği suyun ürünüdür. Şimdi su, hayata karışmamış mıdır?
İnsanlar zaman içinde kendilerini yönetecek yasalar çıkarırlar ve ona uymaya çalışırlar. Uymayanlar olursa cezai müeyyideler uygularlar. Anayasaların yanında bir de ceza yasaları vardır. Allah’ın yarattığı insan yasa koyabiliyor da, Allah’ın bizzat kendisi yasa koyamıyor, denebilir mi? “Allah vardır, ama hayatımıza karışmasın, yasaları biz koyalım.” denilmektedir ki, bunun adı demokrasidir, daha ileri safhasında “deizm”dir. (Peygamber hayatımıza karışmasın, kendi işimizi kendimiz çözeriz!). Çocuklarımız “deist” oluyorlar diye üzülenlere sormak gerekir: Siz Rize’de çay ektiniz de yetişmedi mi? Yoksa çay tohumunu Adana’ya mı ekmiştiniz? Deizm, demokrasinin felsefi görüntüsüdür. Yoksa aranızda demokrasiye karşı olan mı vardır?
Deist bir kafa için Ayasofya ha cami olmuştur, ha pavyon, ne fark eder? Namaz ibadettir; ibadetin hayata açılmış biçimi olan Selimiye, Süleymaniye medeniyet. Yetiştiği okullarda bu medeniyetten beslenmemiş olanlar seni anlayabilir mi?
Allah, fıtri yasalar koyar ve bu yasalar evrenseldir. Nasıl ki hava, su, ateş, toprak evrensel ise, Allah’ın insanlar için koyduğu yasalar da evrenseldir ve insanın fıtratına/özüne hitap eder. Fıtratı bozan yasalar/düzenlerde elbet insan, fıtri yasalara karşı duracaktır; çünkü o, bozulan yemek gibidir, mideyi tahriş eder.
Yıllardır uygulanan eğitim sistemi, çocuklarımızın fıtratına hitap etmiyorsa, orada insanın kendisini, çevresini ve dünyayı ıslah etmesi söz konusu olmaz. Çünkü insan bencildir, daime kendisini öne çıkarmayı sever ve şeytanla arkadaş olur.
Eğitim sistemi, çocuklarına bir öte dünya bilinci vermemişse, o eğitimle büyüyen insanlarda vicdan aramak beyhudedir. Sorumluluktan uzakta dururken hak ve adaletten söz eder de sorumluluk makamına geçince – Rabbine tam kul olamamışsa- her türlü haram fırsatı değerlendirir. Gün gelir iyi şeyler söyler ve yapar, ama gün gelir kimsenin aklına gelmediği kötü şeylerin savunucusu olur; çünkü nerede duracağını bilmez. Gâh cami duvarına taş taşır, gâh camilerin kapanması için kampanya başlatır. Kontrolsüz güç onu her yana sürükler. Bu tarz insanların bilgi sahibi olmalarının hiçbir kıymeti yoktur; çünkü bilgisini nerede ve nasıl kullanacağının farkında değildir.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci