Sevgili Okurlarım,
Siyasetten uzak,
Duygularından bir şey kaybetmeyen,
Doğduğu, büyüdüğü yeri özleyenler için yazdım..
Başarabildim mi?
***
Sonbaharın en renkli gününde, derin vadinin devasa kayalıklarından adeta püsküren Ayderi,
İnsanın içinden derdi, tasayı alıp götüren billur renkli Uzungölü, Sümelayı ,
Çocukluğumda tuttuğum, günümüzde yok edilen kırmızı benekli alabalığı,
Suya dönüşen yapraklar Mevlevi dervişler gibi semaya dönüşen, buz gibi suyun oluşturduğu Yedi Gölleri ,
Kışın beyaz sessizliğin kapladığı,
İlkbaharda taze yeşilin,
Eflatun komarların ahengine bürünen yaylaları,
Saf, temiz insanları, yok edilmiş ormanlarımı,
Misafirperverliği, doğallığı, köydeki eski düğünleri, imeceleri,
Akşamları toplanıp lamba ışığında kuzinenin etrafında yapılan sohbetleri,
Tencerede kaynayan lahanayı, mıhlamayı,
Altın sarısı gibi mısır ekmeğini, yoğurdu, turşuyu, hamsıyı özlerim..
Gerçek insanlığı, karşılıksız dostluğu,
Yayla yolundaki şenlikleri,
Mumla aradığımız, hormonsuz yaşamı,
Senedin, sepetin olmadığı, sözün namus olduğu,
Güven dolu mertliği özlerim.
***
Köy kızlarının, çay bahçelerinde,
Yayla yollarında, nişanlısına bir merhaba diyebilmenin,
Ya da lamba ışığında yazdığı iki satır mektubunu verebilmenin güzelliğini,
Entrikasız yaşamı,
Hayallerimi yüzdürdüğüm bulutları,
Ayrı kaldığımda özlediğim dostları,
Kısacası; doğduğum, büyüdüğüm coğrafyanın dağını, taşını, insanları özlerim
***
Benim ömrümde ırmaklar vardır, sularında hayallerimi yüzdürdüğüm.
Sevdiklerim vardır, ayrı kaldığımda üzüldüğüm, kahrolduğum.
Memleketim Rizeden uzak kaldığımda, hep hüzün yaşarım.
Özlerim, rahmetli anamı, babamı ve ayrı kaldıklarımı.
Burada yaşayanlara, göç edenlere, yayladan dönenlere,
Çobanlara, bahçede çalışan ninelere,
Güz hasadını toplayanları, oyun oynayan çocukları, çalan çıngırakları
Horon tepenleri, kemençe çalanları, yeni doğmuş kuzuları,
Baharı müjdeleyen bin bir çiçekleri
Uçan kelebekleri, bal yapan arıları
Köyden yaylaya giderken yapılan sohbetleri.
Gönülden yaşatıp, şimdi bulamadıklarımı
Resimlerine bakıp şimdi bulamadıklarımı,
Köyümü, yaylamı, terk edilmeye yüz tutmuş yüz yıllık hatıra dolu ahşap evleri
Özlerim
***
Köydeki sağ olanları hasta yatanları, şehir sevdası ile yüreği yananları..
Çocukları, kadınları
Dertlisi, dertsizini
Mutluyu, mutsuzunu, zengini, fakirini
Yayla yollarındaki kuş seslerini
Herkesi özledim
Kendi köyümde yok olmuş tüm özellikleri özler, gözlerim yaş dolar
Dağların tepelerinden inen, kayalara çarparak uğuldayan, Fırtına Vadisinden salınarak akan, insanın ruhunu tazeleyen suyun sesini ,
Kaçkarların tepelerini yalayarak ormana inen, yaprakları okşayarak yayılan, yorgun, yeşilin güz kızılının kokusuyla yoğrulmuş rüzgarın sesini ,
Yayladan inenleri, sonbaharda dönenleri,
Göç yolunda çıkanlarla onları uğurlayanların birbirine karıştığı kuşların ve kuzuların sesiyle uyanmayı özlerim,
Benim okumam için çırpınan,
Yırtık Trabzon lastiği ile köyden Ardeşene sırtıyla odun taşıyan anacığımı hatırladığımda, yüreğimde oluşan acılarla olgunlaştığımı hatırlarım
***
Evet
Ne güzeldi, eski günler, gelenekler,
Güzel günlerdi bizim için çocukluğumuzun günleri.
Selam olsun, o günlere