Ekrem Cengiz: 'Sefada varım, çilede yokum'

Ekrem Cengiz, Cengiz ailesinin Rizespor'daki 10 yılını arkadaşımız Alihan Telatar'a anlattı

“Karadenizlilere ve Rizelilere yakışan neyse o şekilde hareket ettik. Felsefemiz; içeride veya dışarıda büyük veya küçük takım hiç önemli değil, galip gelmeliydik. Rize'nin azmini, mücadelesini ortaya koyup olmazlarını olma noktasına getirmek için elimizden geleni yaptık. Karadeniz'in, Rize'nin o havasını, duygusunu, inancını, bizi heyecanlandıran kemençe kültürünü almışız."

Cengiz ailesi, Rize ve Rizespor ile özdeşleşen aile. Cengiz ailesi ile Rizespor'un birlikteliği 1996 yılında Mehmet Cengiz'in başkanlığa seçilmesi ile başladı. 10 yıl süren bu birliktelik ilerleyen yıllarda Ekrem Cengiz ile devam etti. 2002 yılında Mehmet Cengiz Rizespor'un onursal başkanı olurken, Ekrem Cengiz de abisinden aldığı başkanlık görevini 2007 yılına kadar sürdürdü. 2008 yılında kurulan Rizespor AŞ'nin büyük ortağı olarak ÇAYKUR Rizespor'a hizmet etmeye devam edip her yıl önemli katkı sağlayan Cengiz ailesi, Rizespor'un tarihine altın harflerle yazılırken uzun yıllar başkanlık yapan Ekrem Cengiz yaptıklarını ve yaşadıklarını anlattı. İşte Ekrem Cengiz'in çok ses getirecek açıklamaları.

Alihan Telatar: 1996 yılında ağabeyiniz Mehmet Cengiz başkan seçildikten sonra 2002 yılında görevi resmen size bıraktı. Görevi devraldıktan sonra öncesi ve sonrasıyla Rizespor için yaptıklarınızı anlatır mısınız?

Ekrem Cengiz: Bunu anlatabilmem için biraz geçmişe dönmek gerek. Rizespor’la ilgilenmek gibi bir niyetim yoktu. Abim Mehmet Cengiz, Rizespor’un başkanlık görevini devraldığını ve bu işi yürütürken kendisine yardımcı olacağımı söyledi. Bütün yetkiyi bana verdi; sadece finansal destek sağlayacağını, ne sorun olursa olsun yardımcı olacağını söyleyerek topu bana attı. Beni Ankara’ya Yusuf Namoğlu’nun yanına gönderdi. Bununla da beni şimdi MHK Başkanı o dönemde milletvekili olan Yusuf Namoğlu'nun yanına gönderdi. Çünkü ben Trabzonspor' da yöneticiliği bıraktıktan sonra futboldan uzaktım. Yusuf Namoğlu ile birlikte kolları sıvayıp işe koyulduk. Teknik heyetle birlikte bir gün toplantı yapıyoruz. Eski takımdan sadece iki futbolcu var; birisi başka bir kulübe satılacak diğeri de Ümit Ozan Kazmaz. Takım kampa gidecek ama futbolcu yok. Yusuf Namoğlu o zamanlar milletvekili, bir yandan Meclis çalışmalarını sürdürüyor bir yandan da ben o sırada Ankara’da kamp kurmuşum fırsat buldukça bizi ziyaret ediyor. Transfer çalışmalarını yürütüyoruz diğer yanda kulüp çalışmaları var. Kamp dönüşü Rizespor oyuncularının kalacağı yer yok; futbolcuların antrenman yapacağı yer dahi yok. O zamanlar Rizespor tesislerinin temelleri atılmıştı; onursal başkanımız Mehmet Cengiz bu tesislerin yapılıp tamamlanacağı sözünü vermişti; bütün finansmanı biz sağlayacaktık.

Alihan Telatar: Rizespor'un o dönemde kampa ve sezona başlama süreci nasıl oldu?

Ekrem Cengiz: Takımda en az 22 oyuncuya ihtiyaç var ama biz sadece 16 futbolcu transfer edebilmiştik. Bu nedenle kampı bir hafta ertelemek zorunda kaldık.  Futbolcuları transfer etmek, bunları bir takım hâline getirmek bizim için önemli bir süreçtir. 25 yeni transferi 15 gün içinde gerçekleştirip kazasız belasız kamp dönemine başlamış olduk. Tabii ikinci bir sorunumuz var; takımın kamp sonunda, Rize’de antrenmanları sağlıklı bir şekilde yapması lazım. Tesisler bir yandan yapılıyor, sahamız yeterli değil; Rize’deki hava şartları da belli. ÇAYKUR kurumunun eski bir toprak sahası vardı -patates tarlası gibi- kısa sürede revizyon çalışmaları başlattık orada. Oyuncular döndü; kalacak yer yok, tesis yok; bir otel kiraladık ve böylece lige merhaba dedik. Dönemin teknik direktörü Celal Kıbrıslı çok iyi bir kardeşimizdir ama onunla çalışmak kolay değildir. Günün birinde bir maç vardı, yenildik. Celal Kıbrıslı dedi ki “Şu Allah’ın işine bak, tam konsantrasyonu sağladık, iyi futbol oynayacağız, yağmur yağdı.” Ben de Celal Kıbrıslı’ya baktım ve dedim ki “Ya hocam bu yağmur öyle güzel bir yağmur ki onların sahasında yağmur var, bizimkinde güneş, orta saha ikiye bölündü sanki.” Celal Kıbrıslı arkadaşımız bahanelere sığınan bir kardeşimizdi. Nitekim bütün transferler onun istediği şekilde yapılmasına rağmen Trabzonspor’dan aldığımız Kazım’ı ve bir arkadaşımızı takımdan kovdu ve bana dedi ki “Başkan, Adıyamanlı bir futbolcu var, bana onu alabilir misin? Alırsan garanti takımı birinci lige çıkarırım.” O futbolcuyu 1 milyon dolara transfer edip büyük masraflar yapmama rağmen iki maç oynadı ve bir maç kazandık. Zor şartlar altında mücadele ettik ve bir dönem sonra Celal Kıbrıslı ile yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Takımı istediğimiz noktaya getiremesek de tesislerimiz bittiğinde ilk üçe girebilecek bir tesis olmuştu.

Alihan Telatar: Tesisleri yaptınız, idari anlamda gelişip kurumsallaştınız, yönetim profesyonelleşti, bunların ne gibi getirisi oldu?

Ekrem Cengiz: Birinci lige çıkamamıştık ama sonuçta play-offa kalmıştık. Her ne kadar tesisimiz eksik olup yeni bir takım kurmuş olsak da bir amacımız vardı, birinci lige çıkmak. Sağ olsun ailem o zamanlar hep yanımda oldu, bütün işlerden beni men edip Rizespor’u birinci lige çıkarmam konusunda bana hep destek verdiler. Finale kaldık, karşımızda Göztepe vardı ve biz çok deneyimli değildik. Çok talihsiz durumlarla karşılaştık ama bu talihsizlikler bize deneyim kazandırdı. Biz maçta 1-0 yenildik, insan anlatırken bile morali bozuluyor, psikolojik olarak eziklik yaşıyor. Neyse üzüntüler geçmişte kalmıştı ve biz artık önümüze bakmalıydık, çünkü hayat devam ediyordu. Hem ben hem arkadaşlarım hem de camia daha bilinçli olmuştuk. Rizespor’un ilk yılları öğrencilik dönemi gibiydi; ben sonuçta futbol camiası içinde olan biri değildim. Rizespor’a, kulüp algısına ve camiaya uzaktım. Bu dönem, algıyı değiştirmek ve yeni algılar oluşturmak açısından önemli bir süreç oldu. Rizespor’a uygun bir duruş sergileyip, emeğimize sahip çıkıp gerekli kişilere yönetim olarak cevap verdik. Emek veriyorsunuz maddi ve manevi, o dönemler birinci lige çıkmak, 4-5 milyon dolar arası finans gerektiriyor. Cengiz ailesi çok büyük finans sağladı o dönem. Ailemden uzakta; maddi, manevi emek veriyorum, bilirsiniz bir iş adamının zamanı çok kıymetlidir ve ben bu zamanı Rizespor’a verdim. Bizim gibi hem zamanını hem parasını veren başkanlar yoktu, o yüzden biz maçlarda sadece adil yönetim istiyorduk. Futbol Federasyonu olsun, maçı yönetecek hakemler olsun, bu emeğe saygı gösterip hata yapmamalarını istiyorduk, bizim bütün mücadelemiz buydu. Bir sezon önceki tecrübesizlikten kaynaklanan problemler, ikinci sezon da devam etti. Bizim bir Siirt maçı vardı, çok enteresan bir maçtı. Mmaçı almış olsaydık direkt Birinci Lig’e çıkıyorduk ama maalesef 2-1 mağlup olduk. Birinci Lig’e çıkamayınca tekrar play-offa kaldık. Finalde karşımıza Diyarbakır çıktı. Ortam, atmosfer çok farklı. Diyarbakır yöneticileri olsun, camia olsun, biz rakip olmamıza rağmen hangi takım galip gelirse gelsin sevinecektik. Rahmetli Gaffar Okkan o zamanlar emniyet müdürüydü, hep birlikte yönetim olarak maça girdik; tek isteğimiz maçın adil yönetilmesiydi. Maç hakikaten adil yönetildi. Ümit ve Cumhur’un golleriyle 2-0 galip geldik. Birinci Lig’e merhaba demiş olduk, çok büyük bir sevinç ve mutluluk var o zamanlar. Hiç unutmuyorum, inanır mısınız Trabzon’dan Rize’ye altı saatte gittik, çok büyük konvoy vardı. Bunlar hayatımızdaki en mutlu anlarımızdan birisiydi.

Rizespor’u bıraktıktan sonraki bir dönem, ailemle oturmuş yemekte sohbet ediyoruz; işte o zaman anladım biz bu görevi yürütürken ailemizi, çocuklarımızı ihmal edip çok uzak kalmışız. Ailemle 15 gün görüşmediğim zamanlar olurdu. Takıma odaklanmamız, Rizespor için ailecek üstümüze sorumluluk almamız her şeyden önce samimi duygularla hareket etmemiz bunda büyük etkendi. Takıma odaklandığımız için, yenildiği zaman ne kadar mutsuz oluyorsan yendiğinde de dünyanın en mutlu insanı oluyorsun.

Alihan Telatar: Rizespor başarılı olduğu zaman neler hissediyordunuz? Bize biraz duygularınızdan bahseder misiniz?

Ekrem Cengiz: Rize’de Beşiktaş’la maçımız vardı, 5-1 yendiğimizde, benim sokakta yürüyüşüm değişmişti, yani mutluluktan havalardaydık. Sevincin maliyeti, üzüntünün zararı vardı. Ve biz Birinci Lig’e çıktık. Uzun yıllar sonra çıkıyoruz, bizim için çok önemliydi ancak takımı tekrar kurmak gerekiyordu. Gerek benim gerekse yönetimin uluslararası arenada transfer yapabilecek bir alışkanlığımız yoktu, bunu oturtmak zaman aldı. Sorumluluk duygusu çok fazla olunca bu günler zor geçti. Parasal hiçbir sorunum yoktu. Mehmet Cengiz’den ne istediysem verdi, bazen tabii ki bütçe sorunlarımız oldu ama takım ve tesis için ne gerektiyse yaptık. Ne kadar kişilik sahibi olursan ol, ne kadar yöneticilik özelliğin olursa olsun ve ne kadar futbolcu, camia seni sevse de sonuçta maddiyat önemli ve bunun kaynağı para. Futbolcuya verdiğim sözün yüzde 95’ini yerine getirdiysem Mehmet Cengiz’in bize sağlamış olduğu finansal destek sayesinde oldu bu. Hesap sorma makinesi bende Mehmet Cengiz’dir, yani bu kadar para verdik, bu kadar transfer gerçekleştirdik ama futbolcular başarılı olamadı. Bunlar insanı strese sokar, ama finansal desteği Mehmet Cengiz sağladığı için ben hesabı ona veriyordum ve bu benim için rahatlıktı. İkinci sene küme düştük ve futbolun karanlık yüzü tekrar devreye girdi. Rizespor Yönetimi haksızlığa karşı dik duran, olumsuzluklar ve ayak oyunları karşısında pes etmeyen yönetim anlayışına sahipti. Küme düştüğümüzde Futbol Federasyonu’nu terk ettim ve bir yıl uğramadım. İkinci Lig’den Birinci Lig’e çıkana kadar mücadele ettik, küme düştüğümüzde çok üzüldüm çünkü bunu hak etmemiştik. Artık deneyimli olmamıza rağmen bu ayak oyunlarıyla küme düşmek bizim için kayıp yıllarıydı. Bu yaşananlar beni, ailemi, yönetimi çok yıprattı, hak etmediğin için hedefe ulaşamamak başkaydı aşağı atılmak başka. Şimdiki yönetime artık sefada varım, çile de yokum diyorum. 10 yıl boyunca çok çile çektim. Bazı dış etkenlerden dolayı Hikmet Karaman’la anlaşmamıza rağmen Rize’ye gelmedi, sağ olsun o zamanın başbakanı şimdikinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istedik ve onun yardımı ile Hikmet Karaman’ın Rize’ye gelmesini sağladık. Kaldığımız yerden mücadelemize devam ettik ve Birinci Lig’e çıktık ama ne çektiğimi bir ben bir de Allah bilir.

Alihan Telatar: Rizespor'u bıraktığınız dönemden biraz bahseder misiniz, nasıl oldu?

Ekrem Cengiz: Rizespor bir yıl sonra bir kez daha Birinci Lig’e çıktı, tesisler yapılmıştı ve biz çok yorulmuştuk. Aile kendi içinde bırakma kararı aldı. Rizespor’un geçmişine baktığınızda kalıcı başarı olmadığı için insanlar başka kulüplerin çevresinde toplanmıştı. Bu 5 yıllık dönemde ailem maddi manevi çok yıpranmıştı, firmamızın kayıpları vardı ve ben iş adamı kimliğimden çok uzaklaşmıştım. Aile içerisinde konuşup bu sürenin yeterli olduğunu düşünüp bırakma kararı almıştık. Ama bırakırken de yakışır bir şekilde, borçsuz ve para koyarak bırakma düşüncemiz vardı. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a durumu arz ederek görevi bırakma konusunda kendisinden müsaade istedik ama kabul etmedi ve biz de emir telakki ettik baş üstüne diyerek beş yıl daha bu görevi yürütmeye karar verdik. Mehmet Cengiz, yönetimde artık olgunlaştığımı, kendisinin sadece onursal başkan olarak kalacağını ve yönetimi bana devredeceğini söyledi. Rizespor bayrağını devraldık, yolumuza devam ettik. Gerek Mehmet Cengiz gerekse diğer kardeşlerim desteklerini eskiden olduğu gibi hep sürdürdüler. Lale devri gibi başarılı bir sezon geçirmiştik. Karadenizlilere, Rizelilere yakışan neyse o şekilde hareket ettik hep. İçeride veya dışarıda büyük takım küçük takım hiç önemli değil, galip gelmeliydik. Rize’nin azmini, mücadelesini ortaya koyup, olmazlarını olma noktasına getirmek için elimizden geleni yaptık. Karadeniz’in, Rize’nin o yörenin havasını, duygusunu, inancını almışız, bizi heyecanlandıran kemençesini, kültürünü almışız. Elinizden geleni yapın, sonuç mağlubiyet olmasa bile en azından içiniz rahat etmiş olacak. Beşiktaş’la maçımız vardı. Fikret Orman, Yıldırım Demirören var o zamanlar. Ben o hafta büyük bir demeç verdim; “Beşiktaş Real Madrid olsa fark etmez, biz Beşiktaş’ı yeneceğiz.” diye. Maç normalde gündüz saatindeydi, Yıldırım Demirören bana telefon etti, “Maçı akşama alabilir misin?” dedi. Bu arada onlar gündüz hiç maç kazanmamışlar, bizim aleyhimize bir durum olsa da takımıma güvendiğim için kabul ettim. Bu maçtan 5-1 galip ayrıldık, keyifli bir maçtı benim için.

Alihan Telatar: Görev yaparken futbol camiasıyla ilişkileriniz nasıldı?

Ekrem Cengiz: Rizelilerin camiasında Fenerbahçelilerin bir ağırlığı vardır. Rize’nin önemli isimleri Fenerbahçe yönetiminde görev almıştır. Ama Aziz Yıldırım’dan dolayı hiçbir zaman Fenerbahçe’yle ilişkilerimiz iyi olmamıştır. Aziz Yıldırım’ın insan ilişkileri noktasında sorunları vardı, bu yüzden kendisiyle ters düştüğüm zamanlar olmuştur. Bir maç yapmıştık, berabere kaldığımız bu maç haksız bir şekilde tekrarlandı ve biz takım olarak iyi bir dönemde değildik. Hiç hesapta yokken 1,5 milyon dolara oyuncu transfer ettim, maç tekrar oynandı, hasılatın yüzde ellisi bizim olmasına rağmen Fenerbahçe Yönetimi’nin 95 milyar para göndermesi beni çileden çıkardı. Haksız bir şekilde maç tekrar yapıldı ve Fenerbahçe Yönetimi bir kez olsun geçmiş olsun dileğinde bile bulunmadı, sizi yıprattı ama bize avantaj sağladı demedi. Maçı biz kaybettik ama bu yaşananlar Fenerbahçe ile yapacağım diğer maçları çok anlamlı kıldı. Rize’de ikinci maç vardı ve benim için çok önemliydi. Maç bitti ve ben hiç bilmememe rağmen protokol ile birlikte horan teptim, bu durum Fenerbahçe camiasında anti sempatik bir algı oluşturdu. İkinci sezon maçımızın ilki Fenerbahçe ile oynanacaktı. Fenerbahçe, Rize küme düşsün biz horon oynayacağız iddiasında bulunmuş. “Biz küme düşmeyeceğiz, siz de şampiyon olamayacaksınız.” dedim. Gerçekten biz küme düşmedik, onlar da şampiyon olamadı. Fenerbahçe ile yine maçımız var, benim dört oyuncum sakat, üçü cezalı. O gün gerçekten endişe ettim, bir yıl öncesinin hesabını Fener rahat alacak diye düşündüm. Maç başladı, Fenerbahçe iyi oynuyor, Aziz Yıldırım bana sesleniyor “Maçtan sonra sahada horon yapacağız.” diye. Takımımla bir konuşma gerçekleştirdim, ikinci yarıda tüm performanslarını ortaya koydular ve durumu 2-0’dan 2-2’ye getirdiler. Aziz Yıldırım, maç bitmeden sahayı terk ederken ben de arkadan sesleniyorum “Başkan nereye daha horon tepeceğiz.” diye. Böyle eğlenceli zamanlar geçirdiğimiz de oldu.

Galatasaray ile enteresan maçlarımız olmuştur. Rahmetli Özhan Canaydın; kibar, beyefendi ve yöneticiliği iyi bir insandı. Galatasaray karşısında aldığımız yenilgiler fazla olmuştur ama bütün yılların birikimini, İstanbul’da bir kupa maçında onları çok farklı yenerek hepsini kapatmış olduk. Teknik Direktör Fatih Terim’di o zamanlar, benim için unutulmaz maçlardan biriydi.

Alihan Telatar: İş hayatınızın bir bölümünü ve üniversite hayatınızı Trabzon'da geçirdiniz. Hem ağabeyiniz hem de siz Trabzonspor' da yöneticilik yaptınız. Rizespor-Trabzonspor ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ekrem Cengiz: Trabzon bizim komşu ilimiz. Trabzonspor' da yöneticilik yaptım. İlk geldiğim günden beri gerek Trabzon gerekse Rize arasında çok enteresan bir çekişme var; hasetlik, kıskançlık, diyalog eksiklikleri var. Bunlar gereksiz durumlar. Benim bir inancım var, komşu komşuyu çekemez. Bu Trabzon-Rize arasında değil Türkiye genelinde olan bir şey. Tabii ben her iki tarafı da anlayabiliyordum ama durumu hazmedemiyordum. Gerek futbolda gerekse insan ilişkilerinde barış, huzur ve refah seviyesinin yüksek olması benim hayattaki yaşam felsefelerimden biridir. Toplum içindeki kaynaşma çok önemli. Başkanlar birbirini sevmese bile, toplumun kaynaşması, birbirini sevmeyen yöneticilerin önüne set çeker; buna inanıyorum. Her zaman elimizi taşın altına sokarak bu şekilde hareket ettik. Mücadelemizi devam ettirdik ve bunu başardık. Bu iki kulüp arasındaki dostluk, diğer kulüplere örnek olmalı.

Alihan Telatar: Ç. Rizespor'a tesisleri yaparken neleri göz önünde bulundurdunuz?

Ekrem Cengiz: Biz bu tesisleri yaparken çıtayı çok üstte çektik; bu birçok kişiye model olmuştur. İlk yaptığımız Mehmet Cengiz Tesisleri o günün şartlarına göre ilk üçte yer alabilecek kalitede bir tesisti. Ama vizyon olarak, gelecek olarak ben onu yeterli görmüyordum. Rizespor’un eski tesisi Karayolları bünyesinde olduğu için yer izni almak çok zordu. Rize’nin başbakanları olmasına rağmen yer sorunu bir türlü çözülemiyordu. En modern tesisleri yapıp Rize’ye yakışacak, diğer kulüplere örnek olacak kalitede tesisler inşa etmek istiyorduk. Tesislerimizi gelecekte mega proje olarak düşünüp bu projeyi yapmaya ve bu doğrultuda fikir üretmeye başladık. Düşüncelerimizi, gerek Spor Bakanlığı gerekse Futbol Federasyonuyla paylaşıp, Rize’nin bölgesel teşvik kapsamına alınmasını sağlamaya çalıştık. Yılda 2 bin 500 gencin antrenman yapabilmesini sağlamaya çalışıp, gelecek vaat eden kardeşlerimize yardım etmek istiyorduk. Bu proje bizim için çok önemliydi. Rahmetli Hasan Doğan bu projeye çok sıcak bakmıştı, Haluk Ulusoy da destek vermişti.

Bir gün Sayın Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan, kulübümüzü ziyarete geldi. Rize’ye yakışır bir tesis yapmak istediğimizden bahsettik. Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan çok heyecanlandı, “Rize’ye hem tesis yapalım hem ayrıca stadyum yapalım.” dedi. Tabii ben inanamadım. Stadyumun yapılması, tesislerin oluşturulması ve eğitim projelerinin başlaması için tüm emeğimizi ortaya koyduk. Başkanımızın vermiş olduğu talimatlarla Rize’nin önemli iş adamları projenin hayata geçirilmesinde ön ayak oldular.

Alihan Telatar: Bu projenin hayata geçmesi nasıl oldu?

Ekrem Cengiz: Bu fikrin hayata geçirilmesine inandıktan sonra, Rizespor’a maddiyat olarak olanak sağlamalıydık. Cengiz ailesi olarak bütün finansal destekleri veriyorduk ama bizden sonrası önemliydi. Rize ve Rizespor’un sabit gelirlere ihtiyacı vardı. Yapılacak olan bu tesislerden, AVM’lerden, otellerden sağlanacak gelirler ve Rizespor camiasının önde gelen iş adamlarının yatırım amaçlarının olması Rize Yönetimi için önemli bir altyapıydı. Tabii ben fikri başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ilk arz ettiğimde açıkçası hayata geçirilebileceğini inanmıyordum. Ama bu fikirler hayata geçmeye başladı, Rizeli iş adamlarının ilgisi arttı. Bütün bunlar Rizespor sayesinde oldu, geriye baktığımızda Rizespor camia oldu diyebiliriz.

Rizespor’un neyi eksik? Taraftar var ama Rize’ye ve camiaya yakışacak, özverili bir taraftar yok. Her başkanın görevi gücü nispetinde Rizespor’a bir şeyler katmaktır. Rize Türk bayrağının altında duran, bir kemençe etrafında birleşen, atalarının hayatları hep mücadele ile geçmiş ve elinden geleni yapmıştır. Başkanlar, iş adamları, siyasiler, yöneticiler üstlerine düşen görevi yerine getirmişlerdir. Spor bir şehir için çok önemlidir, kusur aramayacağız, bardağın hep boş tarafına bakmayacağız. Bu boş tarafı nasıl doldururuz onun için uğraşacağız.  Bu düşünceler doğrultusunda hareket edecek olursak Rizespor istenilen seviyeye gelir. Taraftar yönetime güvenmeyebilir ama yönetim taraftara güvenmelidir, takım sahada iyi oynadığı zaman taraftara ihtiyaç yoktur; önemli olan iyi oynamadığı zaman, bocaladığı zaman taraftarın devreye girebilmesidir; bunlar sağlandığı zaman eminim ki Rizespor çok daha  iyi noktaya gelecek.

Alihan Telatar: Sayın Cengiz teşekkür ederiz.

Ekrem Cengiz: Ben teşekkür ederim.

Rizespor Haberleri