Entrikasız yaşama selam

Osman YAZICI

Sevgili hemşerilerim, yıllardan sonra ilkez bu mevsimde, Rize’de bulundum. Toprağın uyanışını, çiçeklerin açısını, karların eriyişini, denizin yaza hazırlık yapışını seyrettim.

Şansıma,kaldığım üç günde ,havalar kıskanılacak kadar güzel ve güneşliydi..

Öncelikle beni ağırlayan,ilgi gösteren,bağrına basan tüm hemşerilerime yürekten teşekkür ediyorum..Göremediklerime de saygılarımı iletiyorum..      

 Cahit Külebi’nin ”Benim doğduğum köyde Ceviz ağaçları yoktu,ben bu yüzden serinliğe hasretim” diye başlayan”Hikaye” adli şiirinde olduğu gibi, benim de köyümün yok olmuş tüm özelliklerini özleyerek herkesi selamladım.

           

Dağların tepelerinden inen, kayalara çarparak uğuldayan, Fırtına vadisi’nden salınarak akan, insanın ruhunu tazeleyen suyun sesi görmeye değerdi.

Ayder’in, Sırt yaylanın, dahası Kaçkar’ın tepelerini yalayarak ormana inen, yaprakları okşayarak yayılan, yorgun yeşilin, güz kızılcının kokusuyla yoğrulmuş, insanın uykusunu getiren rüzgârın sesi duymaya, dinlemeye değerdi..                                               

**** 

Yaylaya gidenlere, göç yolunda çıkanlarla onları uğurlayanların birbirine karıştığı kuşların ve kuzuların sesi kaçkarın muhteşemliğine şiir yazılır nitelikteydi.

Sarının, kırmızının tonlarına bürünmüş, her yapraktan dağılan hüznün, ayrılığın korkusuyla ayrılmak üzücü, buluşmak mutluluktur.

Suyun, Rüzgârın, sarp kayalara yağan karların, çobanlık yaptığım hayvanların çıngırak seslerinin, denizi andıran sise karıştığı anlarda, kuzularımı kaybettiğim da yaşadığım duyguları hatırladım.           

Ağustos sıcağında derin vadinin devasa kayalıklarından adeta püsküren Ayder, beyaz gelin gibi güzel, bakmaya, sevmeye doyum olmuyor.

Rize Ziraat bahçesinde ÇAYKUR’un  çayını içmek,Arabistan çölünde  su içmek kadar serinletici ve güzel..

İnsanın içinden, derdi, tasayı alıp götüren billur renkli Fırtınayı ‘nın akışı, çocukluğumda tuttuğum, günümüzde yok edilen kırmızı benekli Alabalığın kokusu hala yüreğimde..

Suya düşen yapraklar Mevlevi dervişler gibi semaya dönen buz gibi suyu oluşturduğu ”Tunca deresi”  bütün güzelliğiyle, hasretle bizi bekledi. Bizde o muhteşem akışını izledik. 

               ****

Kışın beyaz sesizliğin kapladığı, İlkbaharda taze yeşilin, eflalatun komarların ahengine bürünen yaylalara selam..

Kuzularımı, saf temiz insanımı, ,yok edilmemiş ormanlarımı, misafirperverliği, doğallığı, köydeki eski düğünleri, imeceleri, akşamları toplanıp, lamba ışığında kuzine’nin etrafında yapılan sohbetlere de selam….

Tencerede kaynayan lahanayı, mıhlamayı, altın sarısı gibi mısır ekmeğini, yoğurdu turşuyu, hamsiye asker Selami..

Gerçek insanlığı, karşılıksız dostluğu, entrikasız yaşamı  kucak dolu sevgiler..

Hayallerimi yüzdürdüğüm ırmakları, gölleri,

Ayrı kaldığımda üzüldüğüm,özlediğim bütün  dostlarımı selam…..                  

Ahşap kokuların sindiği, yok edildiği 100 yıllık ahşap evlerini, Serenderlerini, yayla göçlerindeki şenliklerini, artık mumla aradığımız bahçemizdeki hormonsuz sebze ve meyvelere selam…

Senetin, sepetin olmadığı, sözün namus olduğu güven dolu mertliğe selam.

Köy kızlarının,çay bahçelerinde,yada yayla yollarında sırtındaki yüküyle nişanlısına bir “merhaba “  demesinin,yada lamba ışığında yazdığı iki satır  mektubunu verebilmenin   güzelliğine selam..

Kısacası..  Doğduğum ve büyüdüğüm coğrafyanın dağını taşını, suyu, havasını, insanını ve her şeyine selam..

Oğlum adam olacak” diyerek, Yukarıdurak köyünden,22 kilometre uzaktaki Ardeşen’e sırtıyla odun taşıyan anneme rahmetle,saygıyla eğiliyorum..

Bütün hemşerilerime saygı ve sevgiler sunuyorum