Erdoğan, Gül'ün aday olmasını neden istemiyor?
Başbakan Erdoğan neden Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyor?
Erdoğan, Gül’ün Köşk’e hapsolmasını istemiyor; bir numaralı Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı konumunda kalarak hükümet faaliyetlerini birlikte yürütmek istiyor.
Ve başta TSK olmak üzere devlet kurumlarının Gül’ün cumhurbaşkanlığına göstereceği tepkiyi düşünüyor. Bu durumun ülkeyi tedirgin bir atmosferde tutacağını görüyor.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda AKP ve Başbakan Erdoğan geçen Nisan ayında hiç zorlanmamıştı. Abdullah Gül aday ilan edilirken hiç bir sıkıntı yaşamamıştı AKP ve Erdoğan. Zorluk, sürecin sonraki aşamalarında AKP dışındaki faktörlerden çıkmış ve Türkiye zorunlu bir erken seçime gitmek durumunda kalmıştı. Bu kez durum çok daha farklı ve şimdi henüz resmen seçim süreci başlamış değil, adaylık başvuruları da doğal olarak gündemde yok ama AKP içinde açığa vurulmayan müthiş bir gerilim yaşanıyor.
Geçen Nisan ayında sürekli durum değerlendirmesi ve “istişare” yapan Erdoğan-Gül ikilisi, şu ana kadar henüz Cumhurbaşkanı adaylığı meselesini konuşmuş değiller.
Bu meseleyi yüz yüze açıkça konuşup tartışmıyorlar ama her ikisinin de kafasını meşgul eden en önemli konu, en önemli sıkıntı noktası adaylık; Gül aday olmalı mı olmamalı mı?
Abdullah Gül eğer seçimlerden üç gün sonra basın toplantısı düzenleyip aday olacağı yönünde kamuoyuna güçlü bir mesaj verip kendini bağlamamış olsaydı muhtemelen bugün Türkiye “düşük profil” formülü diye adlandırılan farklı isimleri konuşup tartışıyor olacaktı. Ancak Gül’ün basın toplantısı kendisini bağladığı gibi Erdoğan’ın hareket alanını da son derece daraltmış durdumda.
İş dünyasından mesaj trafiği
Ve ilginç olan nokta Cumhurbaşkanlığı kulisi bu kez Ankara’nın dar siyaset arenasında yürümüyor. Kulisin, tartışma ve spekülasyonların daha heyecanlı sürdüğü alan iş ve sermaye kesimleri. Yani İstanbul.
İş dünyasının önemli merkezlerinde de son günlerde yoğun bir siyasi içerikli temas trafiği var. Güvenilir bazı kaynaklar Başbakan adına mesajlar getiriyor, bazı güvenilir isimler de Abdullah Gül lobisi yürütüyor. Ankara’dan daha fazla bilgi ve spekülasyon İstanbul’da var bu kez. Ama netlik yok. Başbakan Erdoğan net bir mesaj vermediği için de konuşulanlar spekülasyondan öte bir anlam ifade etmiyor.
Başbakan Erdoğan Gül’ün açıklamasının üzerinden iki haftaya yakın zaman geçmiş olmasına karşın bu konuda kamuoyuna net bir açıklama yapmaktan özenle kaçınıyor. Ancak, Gül’ün açıklamalarından çok da mutluluk duyduğu söylenemez Başbakan’ın.
Erdoğan konuşmuyor, ne düşündüğü konusunda ise sadece yakın çevresinde yer alan bazı isimlerin etrafa söylediklerinden sonuç çıkarılıyor.
Erdoğan neden istemiyor?
Kendisi konuşmuyor ama yakın çevresinde yer alan siyaset içi ve siyaset dışı kesimlerin yaydığı havaya, İş dünyasının bazı etkili isimlerine verdikleri mesajlara bakılırsa Erdoğan’ın ne düşündüğü şu şekilde özetlenebilir: Erdoğan Abdullah Gül’ün aday olmasını kesinlikle arzulamıyor. Düşündüğü, Gül’ün en yakınında, bir numaralı başbakan yardımcısı, başbakan vekili ve Dışişleri Bakanı konumunda kalarak hükümet faaliyetlerini birlikte yürütmek.
Erdoğan’ı kaygılandıran bir başka nokta da başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere devlet kurumlarının tepkisi. TSK’nın Gül’ün cumhurbaşkanlığına tepki göstereceği, bu tepkilerini Gül cumhurbaşkanı seçilse dahi Çankaya’daki resepsiyon ve yemekleri boykot ederek göstereceğini muhtemelen biliyor. Bu durumun ülkeyi sürekli tedirgin bir atmosferde tutacağını, gerilimi kalıcı hale getirebileceğini de görüyor.
Ve böyle bir ortamın ikinci iktidar döneminde hedeflenen ekonomik başarıları; kişi başına düşen10 bin dolar milli geliri ile Türkiye’yi bölgesel güç ve cazibe merkezi haline getirme projesine büyük darbe vuracağını da biliyor. Ayrıca Gül’ün, anayasa değişikliği ile yetkileri kısılmış, sembolik bir temsil makamı düzeyine indirilmiş Çankaya Köşkü’ne hapsolmasını istemiyor. Kendisiyle birlikte aktif siyasette kalarak Türkiye’nin iç ve dış meselelerini birlikte çözüme kavuşturmak, Türkiye’yi hem ekonomik ve sosyal hem de demokratik standartlar açısından gelişmiş ülkelere düzeyine birlikte yükseltmek istiyor.
Erdoğan’ın kafasındaki aday
Erdoğan’ın kafasından geçen Cumhurbaşkanı adayı ise partisine oy veren yüzde 47 kadar oy vermeyen yüzde 53’ün de benimseyebileceği, devlet kurumlarının da mutabık kalabileceği partisi içinden liberal ama muhafazakar değerlere de bağlı, muhalefet partilerinin de temelde itiraz edemeyeceği, ayrıştırıcı değil, bütünleştirici bir isim.
Böyle bir adayın siyasetteki gerginlikleri yok edeceği gibi, Nisan sürecinde oluşan rejimle ilgili kuşku bulutlarını dağıtacağı, piyasaları rahatlatacağını, iç ve dış semaye çevrelerinin Türkiye’nin geleceğine olan güvenini arttıracağı öngörülüyor. Peki böyle bir tablo oluşur mu?
Gül şimdi muhasebe yapıyor
Abdullah Gül’ün tutumuna bağlı. Gül, toplumun değişik kesimlerinden yansıyan tepkileri, devlet kurumlarının kabul ve itirazlarını, ülkenin orta ve uzun vadeli çıkarlarını kendi akıl terazisinde tartıp bugün için “hak” gördüğü adaylık tercihinden vazgeçerse Başbakan Erdoğan da AKP de Türkiye de derin bir nefes alacak.
Gül muhtemelen şu anda bunun muhasebesini yapıyor. Bir yandan kampanya döneminde miting meydanlarının “Gül cumhurbaşkanı olmalı” mesajını, diğer yandan genel toplumsal beklentileri, devlet kurumlarının reaksiyonlarını, diğer yandan da Türkiye’nin gelecek projeksiyonlarını akıl süzgecinden geçiriyor.
Bir sonuca varacak ve Başbakan Erdoğan’la konuşmasından sonra nihai karar oluşacak.
Bugün itibariyle “Aday Abdullah Gül” olmalıdır diyen çevreye göre “artık geri dönüş yok.” Yani Başbakan Erdoğan gönülden arzuluyor olmasa da Gül aday olacak ve seçilecek. Çünkü AKP’nin oy oranını yüzde 47’ye fırlatan seçmen bunu istiyor. Bu mesajın gereği yerine getirilmeli. Özetle AKP’nin oy oranının yüzde 47’ye yükselmesindeki en önemli faktörün Gül’ün cumhurbaşkanlığı olduğu görüşünde yakın çevresindeki kadro.
Arınç ne demek istedi?
Bu ifadeler Erdoğan’ın da kulağına gidiyor ve kuşkusuz canı sıkılıyor. Dün eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın yaptığı çarpıcı açıklama bu konuda AKP zirvesindeki rahatsızlığı yansıtıyor. Arınç özetle şunları söylüyor; “AK Parti iki kişiden birinin oyunu alarak yeniden güçlü bir iktidar oldu. Şimdi ikinci bir amacımız var; bu iktidarın birinci dönemine göre çok daha başarılı olmasıdır. Bu güzel gayenin içerisinde hepimiz birer görev insanı olarak, nerede görev alabilirsek bu amaca yönelik çalışmalarda başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu başarıda en büyük pay AK Parti’nin Genel Başkanı Başbakan Tayyip Erdoğan’a aittir.”
Arınç niye bunları söyleme gereği duydu? Erdoğan’ın da çok üzüldüğü söylenen Gül’ün basın toplantısında sarf ettiği, yüzde 47 oyun kendisinin cumhurbaşkanı olması için verildiği anlamına gelen ifadelerine cevap olarak mı? “Başarı liderindir. Gül kardeşim de ben de Erdoğan hangi mevkiyi uygun görüyorsa ona uymalıyız” mesajı vermek için mi?
Sonuç olarak Erdoğan Gül’ün aday olmasını istemiyor. Gül ise şimdilik kararlı gözüküyor ve zaman da giderek daralıyor. Bir kaç gün içinde AKP zirvesinden bir karar çıkacak. Gül feragat ederse sorun kalmayacak ve önemli bir yumuşama dönemi açılacak.
Ya aksi olur, Gül, Erdoğan’a rağmen aday olmakta direnirse? Erdoğan “hayır” demez. Gönülden istemese de Erdoğan ve AKP grubu Gül’ün arkasında durur ve Abdullah Gül 11. Cumkhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne çıkar. Bugünkü havaya bakılırsa güçlü ihtimal de bu.
Bilal Çetin/Vatan