İnsanoğlunu var eden Yüce yaratıcı onu eşrefi mahlûk olmakla onurlandırmıştır. Bu onuru hakkıyla taşımak veya temsil etmek elbette herkesin harcı değildir. Kul olmak, kulluk değerleriyle donanabilmek için bencilliği aşmak şarttır.
Bencilliğin, ben merkezli olmanın başka bir adı da kendinse tapınmak olsa gerek. Ortak kaderi paylaşanların, aynı yaratıcının yarattığı, aynı adrese bir gün gitmeye mahkûm olan insanoğlunun birbirlerine karşı böbürlenmesi dünyevi bir hastalık olsa diye düşünüyorum.
Bu âlemde hiçbir kulun başka bir kulu hakir görmesi, hakkına musallat olması gibi bir hakkı olamaz. Böylesi bir hakkı kendilerin de görenler tedaviye muhtaç bulunan sağlıksız karakterlerdir. Karakter ve şahsiyet kirlenmesine yenik düşen bu tip insanlar toplum sağlığına olumsuz olarak etki ederler. Söz konusu insanların ellerine birde güç ve kudret geçince bu insanların toplum sağlığı üzerinde ki tahribatları da o derece sarsıcı ve büyük olur.
Güçlünün zayıfı ezmesi, haksızın haklıya musallat olması bizim dinimiz de günah ve haram olarak telakki edilir. Yüreğinde bir mercimek tanesi kadar inancı olan hiçbir kimse başkalarına kin ve nefret duyamaz. Kin ve nefret duyguları, imanla cilalanmış kalplerde barınamaz. İmanı bütün bir kul asla ben merkezli bir dünya kurmanın hevesinde olamaz. Çağımız insanının kimyasını bozan bahse konu illetler ne yazık ki bazı kimseleri tepeden tırnağa kadar kuşatıp esir almış durumdadır.
En son olarak Soma olayların da şahit olduğumuz bazı istenmeyen durumlar bu illetin sonucu ortaya çıkmıştır. Arkadaşlarını veya aile bireylerini kaybetmiş acılı insanlara yumruk veya tekme sallamak acaba hangi karakterin uzantısı olabilir. Hangi mütekâmil insan acılı insansı linç etmeye gönlünü razı edebilir.
Kibrin, riyanın, acımasızlık ve nefretin çöp kutusuna dönüştürdüğü kararan gönüllerin sahip oldukları gücü kullanarak nasıl da zalimleştiklerini ibretle ve utanarak izlemek zorunda kaldık. Sayın Başbakanın müşaviri olmak hiçbir kimseye acılı insanlara tekme atmak, yumruk savurmak, hakaret etmek hakkını vermez. Ne yazık ki, yazımıza konu teşkil eden istenmeyen durum ve görüntüler sayesinde dünyaya rezil olduğumuz gibi güç ve zalimlerin güç ve kudreti ellerine geçirdiklerin de eşrefi mahluk olmaktan nasıl uzaklaştıklarını da bir kere daha öğrenmiş bulunuyoruz.
Bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak şahsen utanç duyarken, ülkenin mukadderatına hükmeden bir takım zavallıların da kendilerini veya yandaşlarını savunma konusunda nasıl arsızlaştıklarına da ibretle şahitlik ettik. Tekme atan kişinin almış olduğu bir hafta iş göremez raporunun da uydurma bir rapor olduğunu aynı günün sabahı aynı külhanbeyi yine insan tekmelemek için görev başında görünce de bir başka düşündük.
Raporu veren sayın doktorun da aynı zihniyetin çıkar ve gönül akrabası olduğunu duyunca da onlar adına biz utancımızdan yerlere girer olduk. Demek ki kul olmayı, eşrefi mahlûk olmayı hak etmek herkesin harcı olmadığı gibi bazı kimselere nasıp da değildir.