FEZA YOLCULUĞUNDAN ÜSTÜN YOLCULUK

D. Ali TAŞÇI

 

                “Ah gözleri körölasıca, hep senin yüzünden!” Kimisi hapishanede bu sözleri söylüyor, içini derin derin çekerek, kimisi de hastanede veya kaybettiği yakınının başucunda.

                İnsanı azdıran, onu yaradılış gerçeğinden uzaklaştıran sadece nefs ve şeytan değil, belki de bunlardan daha beter olanı insan kılıklı şer odaklarıdır. Görünen şeytan da denilen bu tip insanlar, insanların birbirlerine düşmelerinden, ailelerin dağılmalarından, toplumların nifakla fesada uğramalarından, özetle insanların mutsuzluklarından beslenirler ve bundan da şeytani bir zevk alırlar.

                Her gün en yakın çevremizde, mahallemizde, şehrimizde, devletimizde ve dünyada gördüğümüz bu türden nifak odakları hepimizi olumsuz yönde etkilemekte, bütün insanlığı sarsmakta ve yeryüzünü cehenneme çevirmektedir. Çevremize baktığımız zaman böyle bir insan şeytanı göze çarpmakta, ülkemizde bu türden nifak odakları tetikte beklemekte, dünyada da bazı devletler sanki nifak üzere örgütlenerek dünyaya boyuna ateş üflemektedirler.

                Kitlesel bir nifak, toplumu yener. Nifak, yalanla bir şeyi aslından saptırarak insanları aldatmak ve onları kötülüklere sürüklemek demektir. Nifakın (bozgunculuk) içine düşen toplumlar bir an evvel bunu anlayamaz ve kendilerine gelmezlerse dağılıp gidebilirler. Nifakın katilden beter olduğu unutulmamalıdır. Bu kuyuya düştükten sonra da buradan çıkmak çok zordur; çünkü bunun acı meyveleri kin ve düşmanlıktır.

                Nifakı yenecek, ona dur diyecek bir ilaç yok mudur? Her derdin bir devası olduğu gibi, bunun da ilacı vardır ve bunun adı MUHABBETTİR.

                MUHABBET (sevgi), önyargısız bir biçimde insana, insan olduğu için yaklaşmak, onun içindeki sonsuza açılan kapısını açarak varlığa karşı biriken kirleri temizleyerek, kalp gözüyle olaylara, eşyaya ve insanlara bakmasını sağlamaktır. Muhabbet, temizleyicidir; yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmektir. Bunun böyle olması için de kalbe giden boruların içini temizlemek gerekir. Bu boruların tıkanıklığından kaynaklanan infilaktır, nifak. Muhabbet bunu temizler.

                Ne var ki, gönüle giden damarlar tıkanabilir. Bu durumda da GAZAP hemen devreye girer ve ortalığı dağıtır. Gazap, nefsin kükremesidir. Gazap, muhabbeti yener. Yine karanlık basar içimizi ve dengesizlikler davranış haline gelir.

                Gazabı yenecek bir ilaç yok mudur?

                Vardır ve adı HİKMET’TİR. Hikmet inceliktir, işin aslını sonunu görebilme basiretidir. Olaylara külli iradenin gözlüğünden bakmaktır. Hikmetli insanların sabır meyveleri acı da olsa çok faydalı sonuçlar doğurur.

                Hayat devam ediyor. Ah şu NEFS-İ EMMARE (kötülüğü emreden nefs), gelir de can evine oturur. Bu durumda insan kendini adeta tanrı gibi görerek sapar. Bütün dünyayı yok edebileceğini, kendinden başka EN’lerin olmadığını adeta haykırır. Kibrin zirvesinde çadır kurar, ama buralar çok rüzgârlı olduğu için tutunamaz. Tutunamayışı onu daha çok hırçınlaştırır ve inkârcılığa sürüklenir. (ateizm, deizm…)

                Nefs-i Emmare’yi terbiye edecek mürebbiye yok mudur?

                Çaresi vardır ve insan onunla insanlık makamına oturur:

                AŞK; nefs-i emmareyi yener. Nefs-i emmareyi terbiye edecek en güçlü ilaç AŞK’tır.

                Aşk, nefs-i emmareyi yenince zıt kutuplar kardeş olur. Artı ve eksi kutuplar bir araya gelince ışık yanar. Sükûnet ve barış bunun adıdır. Aşka ulaşamamış insanların barışına güvenmek, hırsıza malını teslim etmekten farksızdır.

                Beşeri aşkla insan bir başkasıyla vuslattayken;

                İlahi aşkla kendisiyle vuslattadır ve aşkın da hakikati budur.

                Bunu tadanlar İNSAN olarak en kıymetli makama otururlar.

                Gerisi mi? Uygarlık adı verilen bir sürü dedikodu ve sonuçsuz çaba!

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci