Uyuyan dev uyandı.
Dünya siyasetine yön veren küresel güçler, mazlum milletlerin kanlarıyla beslenen vampirler bir sabah uyandıklarında uyuyan devi, ONE MİNUTE! ve DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR kükremesiyle karşılarına dikildiğini görünce büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Ne yapacaklarını bilemediler. Şaşırıp kaldılar.
Müstemleke gözüyle baktıkları eski Türkiye adeta buhar olup uçmuştu. Bir anda yerini dünyaya yön veren, cihana adalet dağıtan şanlı Osmanlı almıştı. Hayal mi görüyorlardı ne? Bir yanda Dünyanın şımarık çocuğu İSRAİL’e racon keseceksin, öbür yanda Dünyanın süper gücü ABD’ye rest çekip ayar vereceksin. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu doğrusu onların, düşünce dünyasında hayalden de öte br şeydi.
Türkiye artık o eski Türkiye değildi. Birçok alanda dışa bağımlılıktan kurtulmuş, ayakları üzerinde durabilen, REİS’in tabiriyle ‘kendi göbeğimizi kendimiz keseriz’ diyebilen bir güce sahipti artık. Çünkü biliyordu ki, NATO, BM, AP vs. kuruluşlar, tamamen kendi ülkelerinin çıkarlarına hizmet için kurulmuşlardı...
Bir-leş-miş Milletlerde Müslümanları temsilen bir tek daimi üye devletin olmaması tesadüf değildir.
İkinci Dünya savaşından sonra kurulan Bir-leş-miş Milletler, daimi üyelerden herhangi birinin vetosuyla işlevsiz hale gelen güvenlik konseyi, bu yapısı ile uluslararası ihtilaflarda kayda değer hiçbir çözüm üretemediği gibi, dünyada yaşanan sorunların da odağı oldu.
İkinci dünya savaşından sonra barışı korumak ve savaşların çıkmasını önlemek amacıyla uluslararası bir örgütün kurulması fikri elbette ki, o dönem itibariyle elzemdi. Ancak kuruluş amacına hizmet etmeyen bu örgüt ; SIRP-BOSNA, İSRAİL-FİLİSTİN, SOVYETLER-AFGANİSTAN, HİNDİSTAN-PAKİSTAN, KÖRFEZ SAVAŞI ve ABD’nin IRAK’ı işgalinde hiçbir çözüm üretemediği gibi, mazlum ve mağdur devletlerin işgal ve katliamlarına seyirci kaldı.
Bütün çıplaklığıyla bilinen bu gerçeklerden sonra, elbette ki ülkemizi tehdit eden teröre ve işgalci güçlere karşı sırtımızı bu acımasız BM’ye dayayamazdık. Onun içindir ki, kendi göbeğimizi kendimiz keseriz siyasetini yürütmek mecburiyetindeyiz. On yıllardır terörle mücadele eden ülkemiz bir arpa boyu yol alamazken, kimseden medet ummadan, kendi kararımız ve kendi gücümüzle, hiç kimsenin desteğini almadan, ordumuz hem içerde, hem dışarda destansı mücadeleler vererek zaferler peşinde koşuyor. Milletimiz topyekün bir oldu, beraber oldu, milli ve yerli direnişin sembolü oldu. Bu milli ve yerli direniş karşısında, gerçekten ne yapacaklarını şaşıran güçler, her seferinde farklı planlarla karşımıza çıksalar da, planlarını alt üst eden ve karşı planlarla hamleler yaparak oyunlarını bozan yerli ve milli bir TÜRKİYE var.
Her türlü insani duygulardan yoksun acımasız bu zalim devletler, işgal için girdikleri topraklarda taş üstüne taş kaymazken, önüne gelen bütün canlı cansız, çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden katliam yaparlar. Bütün bunlardan dolayı kimsenin hesap soramadığı gibi, kimseye de hesap vermezler. Ancak sen kendi topraklarına yönelik işgal hareketlerini bertaraf etmek için, karşı hamle yaptığında birdenbire demokrasi, insan hakları, müdavimi kesilirler. İşte bunlara biz de merhum ERBAKAN hocanın tabiriyle; ‘Hadi oradan, sizi gidi siziler’ deyip yolumuza devam ediyoruz.
Bu yaptığımız operasyonlarla bir taraftan Türk’ün gücünü bütün dünyaya gösterirken, öbür yandan da şanlı ecdadımızın ve dinimizin öğretileri doğrultusunda, savaşlardaki hassasiyetlerimizi bir, bir ortaya koyarak insanlıktan nasibini almamış bu canilere insanlık dersini veriyoruz.
Be ahlaksız, namussuz haysiyetsizler… Sizler kim oluyorsunuz? Sizler işgal için girdiğiniz yerlerde ne insan hakkı tanırsınız, ne de hayvan hakkı… İnsanlık dışı muamelelerinizle tarihe geçtiniz. Fiiliyatınızla hala ortaçağ karanlığında yaşıyorsunuz. Bize akıl verme ne haddinize… Bizler sizin uyguladığınız taktiklerle operasyonlarımızı gerçekleştirsek, üç günde Afrin’i düşürürdük. Bizi engelleyen sizin o acımasızca gözünüzü kırpmadan öldürebileceğiniz, sivil insanlardır. Onlara zarar vermeyelim diye askerlerimiz canlarından oldular. Aksi halde hiçbir zayiat vermeden çoktan operasyonlarımız tamamlanmış olurdu. İşte biz buyuz. Biz böyle bir yüce milletiz. Onun içindir ki böyle bir imanı ve böyle bir inancı olan bu necip millet Allah’ın inayetiyle kıyamet sabahına dek payidar kalacaktır.
Türkiye düşmanlarına yönelik bu operasyonlar mütemadiyen devam ederken, içerde de bu hainlerin işbirlikçileri, sosyal medya üzerinden algı operasyonları yaparak milletimizin ve askerimizin moralini bozma gayreti içerisinde olduklarını görüyoruz. Devletimiz sınır ötesinde dünya ile savaşırken, içeride insanlarımız normal hayatlarını yaşıyor. Bütün içtimai ve iktisadi alanda hayat olağan akışı içerisinde devam ediyor. Bir yandan savaşacaksın, öte yan yandan alt yapı, üst yapı yatırımlarına hız kesmeden devam edeceksin. Yok böyle bir şey. Güçlü Devlet, Güçlü Millet, Güçlü iktidar bu olsa gerek.
Büyüyen, gelişen ve dünyaya yön veren bir TÜRKİYE olmanın yanında, emin adımlarla KIZIL ELMA hedefine yürüyen bir Millet olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Bu gün sabah itibariyle, yani 18 Mart 2018 AFRİN’in düşürülmesinin de ayrı bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Gazamız mübarek olsun. Bu veciz söz de bendenize ait. ‘’Afrin’in kurtuluşunu 18 Marta denk getirmek, Çanakkale zaferine ve şehitlerine olan saygının ve o ruha bağlılığın bir ifadesidir’’. Bu duygularla Çanakkale zaferini ve haseten AFRİN zaferini kutluyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
‘’Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.