Türk Milletinin en can alıcı zaafı, düşmanını çok tez unutmasıdır. Bu özelliğimiz saflığımızdan ve ya unutkanlığımızdan ziyade kendimize olan aşırı güven duygumuzdan veya merhametli, acıyan ve affeden bir Milet olduğumuzdandır.
Cephelerde bile top mermileri sağanak yağmuru gibi tepemize yağarken biz tüfeklerimizi çatıp namaza doğrulabilecek kadarda iman sahibi bir milletiz. Düşman askerleri kalemizin burçlarında cirit atarken biz elimizi kolumuzu sallayarak, zerre kadar endişeye ve kaygıya kapılmadan “ hele bir içeri girsinler de görürler” diyebilecek kadar da cesaretli bir milletiz.
Vatan için ölmeyi şereflerin ve ilahi ikramların en yücesi kabul etmiş şanlı bir ecdadın bugüne kalabilmiş yetimleriyiz. Şanlı tarihimize baktığımız zaman bazı kavimlerle hiçbir zaman dost olamamışız. Düşmanlarımızın bize karşı sürekli saldırılar içerisinde olmasının en önemli sebebi tarih sahnesine çıktığımız günden beri kendimize misyon olarak seçtiğimiz yüce ideallerimizdir.
Bazı güçlü düşmanlarımız gücümüzü kıskandığından dolayı bize kin ve nefret beslerken, bazı zayıf düşmanlarımız da bizim azametimiz karşısında yaşamış oldukları aşağılık kompleksleri sonucu bizlere diş bilemişler ve sürekli bir şekilde tarihler boyunca pusuya yatmışlardır.
Silah zoruyla Türk milletini tutsak edemeyen düşmanlarımız özellikle kurtuluş destanından sonra çeşitli akıl oyunları ve dost görüntüsü ardına gizlenerek yürüttükleri sinsi kültür saldırılarıyla millet kimyamızı büyük çapta maalesef tahrip etmeyi başarmış bulunuyorlar. Bugün bu ülkede ister sözde İslamcı çevreler olsun, isterse çağdaşlıktan dem vuran levante çevreler olsun hepsi öz kültür kaynaklarımızdan kopuk yaşadıklarının farkın da bile değiller.
Kâinata nizam vermiş bir medeniyetin mirasçıları olduğumuzu unutarak, bu saldırılar sonucu düşmanlarımızın çöplüklerinde sözde medeniyet yolculuğu adı altında medeniyetsizliği kovalayan bir sürü haline gelmişiz maalesef. Tarihler boyunca ihanete ve her türlü kahpeliğe biz uğradığımız halde yanlı ve kasıtlı tarih yazanlar hep bizi gaddar olarak göstermişler ve ne acıdır ki, sürüleştirilen bu toplumun sözde entelektüelleri de bu yalanlara inanarak kendi aydınlık geçmişimizi düşünce dünyamızda karanlıklara dönüştürmeyi başarmışlardır. Sözde Ermeni soy kırımı, sözde dersimde masum insanların katledilmesi yalanlarına en üst seviyelerde ki birçok insanımız bile maalesef inandırılmıştır. Bugün vatan topraklarımızı kana bulayan PKK terörü bile yakın gelecekte bize fatura edilecek ve Kürt kıyımı yapıldı diye gelecek kuşaklara yutturacaklardır. Gelecekte de birileri kuyularda kemik arayışına girecek, devlet arşivlerinde ki uydurma ve tek yanlı belgeleri bu milleti suçlamak için malzemeye dönüştüreceklerdir.
Nasıl ki daha dün milyonlarca insan “Hepimiz Ermeni’yiz diye nara attılarsa çok yakın bir zamanda yine kandırılmış milyonlarca yaratık belki de ‘Hepimiz PKK’yız diye salyalarını kucaklardır. Hrant öldürüldüğünde herkes gibi ben de üzülmüştüm ama milyonlarca insanın “Hepimiz Ermeni’yiz” gibi çirkin tezahüratları karşısında işte gizli düşmanın adresini buldum diye haykırdığımı hatırlıyorum. Evet, gizli düşmanın adresi bu kalabalığı organize eden odaklardı. Söz konusu odaklar deşifre edildiğinde düşmanın kirli yüzü apaçık ortaya çıkacaktı. Kabullenmek belki çok zor olacaktı. Çünkü o kalabalığı organize eden ve gazetelerinde gurur duyarcasına günlerce tam sayfa yayınlayanlar bu işlerin içindeydiler. Perdeyi biraz aralayınca görülen manzara çok daha çirkindi. Yıllardan beri bir birlerine düşman gözüken sözde İslamcı çevrelerle sözde çağdaş çevreler omuz omuza gelmişlerdi ve hayâsızca bu millete savaş ilan etmişlerdi.
Eski düşmanlar yan yana gelmişler ve hepsi birlikte hepimiz “Ermeni’yiz” diye hayvanlar gibi sokaklara taşmışlardı. İşte o gün bütün düşünce dünyam değişmiş ve oynanan oyunun arka planında ki iğrenç yüzlerden adeta tiksinmiştim. Aman Allahım! Bu ne anlaşılmaz bir manzara idi ve bu ne ustaca kurgulanmış düşmanca bir plandı. Sokaklara çıkan insan sayısı kadar belki de dünya da Ermeni yoktu. Bu ne anlaşılmaz bir kalabalıktı. Bu kalabalık sokaklara nasıl taşınmıştı ve kimler bu insanları bu derece kandırmıştı.
Bu koyun sürüsünü güden çoban veya yardımcıları acaba tanıdık yüzler miydi? Bence hepsi malumdu ve hepside aramızda arazı olmuş satılmışlardı.
Gizli düşmanın adresini bulmuştum ve dost sandığımız birçok çevrenin esasında kuyumuzu kazan “Ermeni Lobisi” olduğunu kavramıştım. Ne yazık ki bu lobi benim insanımın kutsallarını istismar ederek bu milleti düşünsel anlamda kuşatmış, insanımı resmen şeytanı bir şerbetle şerbetlemeyi başarmışlardı. İşte ben bu sahneden sonra düşmanın adresini bulmuştum ve adeta şaşkına dönmüştüm.
Bir zamanlar benimde muhabbet duyduğum söz konusu odaklar ne kadar da şeytanca bir şekilde kendilerini gizlemeyi başarmışlar ve birçok saf insanımızı bir sürü gibi peşlerine takmayı ve kullanmayı başarmışlardı.
Uyuyanlar uyumaya devam etsinler. Bu topraklar üzerinde uyumayan elbette milyonlarda vardır. Savaşımız bu çevrelerle bir gün köşenin birinde sırtımıza bir hançer saplanıncaya kadar veya çayımıza zehir katılıncaya kadar devam edecek. Esas hesabımız elbette mahşerde olacak ve bu toprakların yetimlerini akıl oyunlarıyla kandırıp kullanarak bu delalete sürükleyenlerin veya bunlara aldanan aklı kırıkların verecekleri hesabi zevkle izleyeceğim inşallah.
Gizli düşmanın halen adresini sormak isteyenler varsa, onlara da yuh demekten başka tek sözüm olmayacak. Allah Türk milletinin yar ve yardımcısı olur inşallah...