Gönül insanı olmak her babayiğidin harcı değildir. Gönül insanı olabilmek her şeyden önce mangal gibi bir yürek, okyanuslar gibi sevgi dolu bir gönül gerektirir. Gönüllerini bencillik duygusuyla kirletenler veya biz demesini unutup hep ben diyenlerin gönül adamı olma yolculukları ne yazık ki aşılmaz engellerle doludur.
Bu topraklar gönül adamı yetiştirme noktasında dünya coğrafyasının en cömert coğrafyasıdır.
Yunuslar, Mevlanalar, Hacı Bektaşi Veliler hep bu toprakların manevi iklim denizinde şekillenmiş Allah dostları ve gerçek gönül insanlarıdırlar.
Anadolu ikliminde yetişen daha nice gönül insanları bir kuyumcu hassasiyetiyle bu millet evlatlarının bir zamanlar at koşturduğu geniş coğrafyalara bizim manevi iklimimizin sıcak rüzgârlarını taşıyarak insanlığa sevgi, hoş görü ve adalet sunmuşlardı.
Nizam-i Alem Ülküsünün taşıyıcıları olan bu gönül insanlarının dikmiş oldukları muhabbet ve sevgi kuleleri ne yazık ki katı ve karanlık yürekli insan kılıklı canavarlarca insafsızca tarumar edilmekte ve Alperen neslinin son kırıntıları olan günümüz kuşakları bu saldırılara karşı beklenen mukavemeti gösteremeyecek kadar dalgın ve yılgın düşmüşlerdir.
Bu yorgunluk ve dağınıklık tablosu karşısında hiç kimse umutsuzluğa düşmemelidir. Anadolu ırmakları kurudu zannedilerek başka yollara veya anlaşılmaz arayışlara girilmemelidir. Bizim hayat ırmaklar kurumamıştır. Önlerine şirkten bentler de inşa edilmiş olsa hepsi gürül gürül akmaktadır ve ebediyete kadar da akacaklardır.
Bu tarla kaybedildi, bir daha yeşermez diyenler yanılanlar ya da iyi niyetli olmayan çevrelerdir. Kaybedilen tarla değildir. Kaybedilen bir dönemin yeterince bakımı yapılmamış, Anadolu ikliminden nasıpsız bırakılmış ekinlerimizdir. Bir dönemin kaybedilen ekinleri bir milleti ebediyen açlığa gark edemeyeceği gibi, kaybedilen veya rotası bozulan bir kuşaktan dolayı da gelecekle ilgili büyük umutlardan kopmak ve ayrı yollara sapmak akıl ve izan işi değildir. İnsan olan her yerde kulluk sınavı devam eder, kulluk sınavının devam ettiği her mekânda da sınıfını geçenler gibi sınıfta kalanlar da elbette olacaktır.
Yıllarını eğitim camiası içerisinde geçirmiş bir insan olarak her kuşağın bir diğerinden farklı geldiğini, bütün zorlamalara ve yönlendirmelere rağmen beklenenin üzerinde umut veren nesillerin de olduğuna şahit oldum. Bizim nesillerimizin verileni almaya, kaybedilenlere tekrar dönüş yapmaya meyilli olduğunu gördüm. Yeter ki biz gençlerimize yetecek ilgiyi gösterelim ve onları yabancı kültürlerin kucağında ölüme terk etmeyelim.
Her merdivenin inişi olduğu gibi mutlaka bir de çıkışı vardır. İnişe geçen ve inişe zorlanan bu millet bir gün mutlaka kendi iradesi ile üzerine oturduğu engin kültür mirası sayesinde yeniden çıkışa yönelecek ve bütün insanlığın muhtaç düştüğü yeni, taze öncü gönül insanlarını tekrar insanlığa mutlaka armağan edecektir.
Gönül insanları toplumun kimyagerleridirler. Onların tükenmez insan sevgileri, herkesi kucaklayacak kadar sevgi dolu yürekleri, mütevazı ve alçak gönüllü örnek kişilik ve şahsiyetleri her türlü dejenerasyonun, sapmanın panzehiridir. Onların olduğu mekânlarda nefretin, öfkenin, bencilliğin ve her türlü inkârın kökü kazınmaya mahkûmdur. Allahın izniyle gelecekte inşallah kararan ufkumuz yeniden aydınlanacak, milletimize giydirilmek istenilen kirli gömlek yırtılıp çöpe atılacaktır. Bu milletin üzerinde yaşamakta olduğu bu coğrafyanın bağrı, bu coğrafya üzerinde hayat sürmekte olan Annelerimizin kucağı bu nesilleri besleyip büyütecek kadar cömerttir ve sağlıklıdır. Biz bundan dolayı umutluyuz ve bu neslin beklentisi içerisindeyiz. Başka bir ifadeyle bu istek üzere dua halindeyiz. Her şeyin yaratıcısı ve cömertlerin cömerdi yüce Allah bu duamızı inşallah makbul sayacak ve gönül adamlarından oluşan yeni kuşakları bizden esirgemeyecektir. Hoşça ve Türkçe kalın aziz okuyucularım.