“Eğer üzerlerine gökten Arş’a uzanan bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalardı, kesinlikle derlerdi ki:
“Al işte, bizim basiretimiz de bağlandı; daha da beteri, (galiba) biz topyekûn büyülendik...”(Hicr Suresi: 15/14-15)
İlahi Rahmet ve mağfiret kapılarının ardına kadar açık olduğu mübarek günler içindeyiz. Her ne kadar Şeytanlar zincirlere vurulmuş olsa da “kalplerimizi saran isyan zincirlerinden” bir türlü kurtulamıyoruz.
Hidayet ve arınmak için “bu zincirlerimizden kurtulmalıyız.”(Beled: 90/13)
Yeniden “fıtrat ayarlarımıza dönmeliyiz.”(Rum: 30/30)
Hz. Ömer bir grup sahabe topluluğuyla Ramazan hilali gözetlemeye çıkmıştı.
Hz. Peygamber (sav):
“Biz ümmi bir toplumuz hesap kitap bilmeyiz. Hilali görünce oruca başlar, hilali görünce bayram ederiz…”(Buhari, Savm, 5)
Sahabe de hilali gözlemek için yükseklere çıkıyordu. Herkes pür dikkat göğe bakıyor bir işaret arıyordu. Bir müddet sessizlikten sonra yaşlı bir adam,
“Hilali gördüm, hilali gördüm!” bağırmaya başladı.
Hilali ilk gören olmanın hazzını yaşıyordu belli ki. Ama ortada garip bir durum vardı. Onun gördüğü hilali ondan başkası görmüyordu.
Feraset zirvesi Ömer (ra), derhal meseleyi çözmüş, koşmuş ihtiyarın yanına. Islak parmağıyla adamın kaşlarını düzeltmiş ve “şimdi bak görüyor musun hilali?” Adam,
“Hayır, vallahi görmüyorum” demiş ve mesele çözülmüştür.
İnsanın kaşındaki bir eğrilik kendisini böylesine yanıltabiliyorsa, kalbindeki eğrilik acaba nasıl yanıltır?
Dışardaki eğriliği ıslak parmakla düzeltmek mümkün ama elin uzanmadığı yürek eğriliğini, gönül sapmasını dışardan müdahale ile düzeltmek imkânsızdır.
İçerdeki eğriliği, körlüğü insanın kendisinden başkası düzeltemez.
Mevlana (rahmetüllahi aleyh) der ki:
“Körlük iki türlüdür. İç körlüğü dış körlüğünden kötüdür. Gözü kör olan kendisini dışardaki pisliklerden koruyamaz. Lâkin bu pislik yıkamayla geçen pisliktir.
İç gözü kör olan ise manevi pisliklere bulaşır. Bu tür pislik diğeri gibi suyla kolayca geçmez. O, demirdeki pas gibidir.
Nasıl zahir gözünü çöpten sakınıyorsan iç gözünü de öylece sakın! Ta ki manevi kirlere bulanmayasın! Bir kere bulanmışsan da tövbe et! Zira tövbe suyundan başkası o kire çare olamaz.”(Cihan Okuyucu, Mesneviden Cevher Beyitler.)
İşte tam da bu manada Ramazan-ı şerifte indirilen “Hikmet hazinesi Kur’an-ı Kerim”(Kamer: 54/5) iç gözümüzdeki perdeleri kaldırmak için indirilmiştir.
Tabii insanoğlu zahmet edip faydalanmak isterse…
“Doğrusu, Rabbinizden size basiret kaynağı (olan bir vahiy) gelmiştir.
Artık kim (vahyin gösterdiği hakikati) görmek isterse kendi lehine, kim de körlüğü tercih ederse kendi aleyhinedir.”(En’am:6/104)
Rabbim kişilik ve kimliğimizi yaratış özümüzde tutabilmeyi, bozulan yönlerimizi Kur’an’la onarabilmeyi nasip eylesin…