HADDİNİ AŞAN YENİ YETME SİYASETÇİLERE

Seyfullah FIRAT

Bizi sert muhalefet yapmakla, işimize gelenleri göklere çıkartıp işimize gelmeyenleri de acımasızca yerden yere vurmakla suçlayan dostlarımıza el insaf demek geliyor içimden.

Bizi yeterince tanıyanlar, bizim için ülke ve memleket meseleleri her türlü siyası mülahazalarımızın üzerinde yer aldığını çok iyi bilirler.

Şahsı çıkarlarımız için ele etek yaladığımızı, güçlü olduğumuz zamanlarda insanların kafasına kalktığımızı hiçbir kimse iddia edemez.

Türk milletinin var olma kavgasına gönül verdik ve büyük Turan ülküsüne sevdalandık. Bu yolda ölümlerle dans etmeyi alplığımızın gereği saydık.

Bir gönül insanı olarak elimizden geldiğince insanları hiçbir ayrıma tabi tutmadan yüce Allah’ın bir emaneti olarak kabul edip herkesi kucaklamaya çalıştık. Bizi günlerce susuz bırakanların çocuklarına su, bizi açlığa mahkum edenlerin çocuklarına biz aş ve iş temin Ederek erenliğimize yakışanı yapmaya çalıştık.

O bizdendir, şu bizden değildir dedik ama nimetleri paylaştırırken asla bu bizden şu öteki demedik ve adaletle dağıtmayı kulluğumuzun gereği olarak anladık.

Şimdi bizim yaşımız altmışlara dayandı ve yeni yetme siyasetçilere bakınca hayretlere düşmeden edemiyoruz. Milletin bütün muvazeneleri bozulduğu gibi siyasette de dengesi kalmamış. Her hangi bir şekilde siyası iktidarın teknesinin bir köşesinde yer bulmuş birisi kendisini ülkenin tek hakimi sanmakta, kendilerini diğer insanlardan farklı görme illetine boğulmaktadırlar. Bu haller yakışıksız hallerdir. Bu şekilde davrananları istendik siyasetçiler, model siyasetçiler olarak alamayız.

Siyası iktidarlar gelip gidici hallerdir. Bugün varlar yarın yokturlar. Bugün kendisini imparator zanneden zavallılar yarın sinek kadar hükmü olmadıklarını anladıkların da çok ciddi bir mahcubiyet yaşayacaklar.

Altmış yıllık ömrümün hemen hemen kırk beş yılı aktif siyasetin içerisinde geçti. Astığımız veya kestiğimiz zamanlarımız oldu. Ancak biz hiçbir zaman kendimizi ilin valisi veya herhangi bir üst düzey bürokratın yerine koyarak o insanların tasarruf alanlarına asla müdahale etmedik.

Demek ki geçen zaman içerisinde veya yakın dönemde köprünün altından çok sular geçmiş de biz farkında olamamışız. Siyasette ahlak değişmiş, makamlarda oturanların kendilerine olan saygıları çok değişmiş. Bazı atanmışlar kendilerini devletin memuru değil de seçilmişlerin hizmetkârı sanmaktadırlar.

Yeni yetme bir siyasetçi herhangi bir kamu görevlisinin tasarruf alanına girdiğinde söz konusu o bürokrat bundan rahatsızlık duymamaktadır. Bu davranış şeklini de alkışlamıyoruz. Devletin memuru devleti temsil ettiğini unutmamalıdır.

Hiç unutmuyorum. Kütüphane müdürü olduğum yıllarda Genel Müdürlükte bir daire başkanı vardı. Çok önemli ihtiyaçlarımızı arz etmek istediğimizde telefonlarımıza çıkmazlardı. Yılda birkaç defa ancak ulaşabilirdik bu beyefendiye.

Zamanın birinde oldukça iyi bir kitap alım ödeneği çıkmıştı. Ödenekten önceden haberim olduğu için dağıtım şirketiyle yüzde otuz beş ıskonto ile kitap siparişlerimi vermiştim. Tam bu sıralarda sabahın birinde telefonum çalmış ve söz konusu telefonlarımıza çıkma konusunda bize yıllarca cimri davranan daire başkanı telefondaydı.

Sayın Başkanın isteği çok enteresandı. Görsel yayınlarıyla yüzde 16 ıskontoyla benim kütüphanelerim adına temas sağlamış, alınması gereken kitapların listesini de çıkartarak postayla adresime gönderdiklerini ifade ettiler.

Sayın daire başkanının bu tavrı veya dayatması hiçde etik değildi. Sürgün olma riskim yüzde yüz olmasına rağmen bu dayatmaya iltifat etmiştim ve çok nazikane bir şekilde bendenizin kendilerinin temin ettiklerini söyledikleri yüzde on altılık ıskonto oranının tam iki katı ıskontoyla kitap siparişlerimi verdiğimi ifade edip telefonu kapamıştım.

Kitap alma işi benim istediğim şekilde cereyan etmişti ama bu tavrım sebebiyle birkaç ay sonra Kastamonu iline sürgüne gitmiştim. Bilahare mahkemeyi kazanarak tekrar Rize’ye dönüş yapmıştım.

Bu hikâyemi yazmamın sebebi başka. Zamanımızın yeni yetme siyasetçileri sınır tanımadıkları gibi zamanımızın elitleri de koltukları uğruna eğilemedikleri nokta kalmadı. Bu durum resmen devletin imhasıdır. Bu durumu sivilleşme diye tanımlamaya kalkanlar siyaset palyaçoluğu yapmaktadırlar.

Biz son söz olarak günümüzün yeni yetme siyasetçilerine bir tavsiyemiz olacak. Lütfen dün nerede olduğunuzu bir kez hatırlayın. Yarın nerede olabileceğinizi de tasavvur edin. Daha sonrada yarın bu sokaklarda gezebilecek yüzünüzün olup olamayacağını düşünün.

Bu yazımızı herkes bir kenara not etsinler. Çok kısa zaman sonra bu memlekette birçok kişi sokaklarda gezerken bugün olduğu kadar havalı ve endamlı gezemeyecekler. Emin olun ki sokaklara çıkmaya yüzü olamayacak olan arkadaşlarımız da olacak.

Biz bu yazımızla görevimizi yaptık veya yapmaya çalıştık. Biz uyardık ve hatırlattık. Gerisi bugünlerde uçuşa geçen, haddini bir hayli zorlayan arkadaşlarımıza kalan bir husustur.

Unutmayalım ki, her havalanan uçağın ineceği başka bir pist mutlaka vardır. Hiçbir uçak sürekli havada kalamaz. İşte politikacıların durumu da tıpkı uçağa benzer.