Türk medyasından bazı kalemler, Başbakanın hamdolsun sözüne kafayı takmış gözüküyor. Güya Başbakanın bu sözüyle onu ciddiye almamak, gelişen olayların dışında göstermek çabasındalar.
Ne var ki, hamd eden bir insanın eleştiriye ve hele mizahi bir duruma tabi tutulması anlaşılır gibi değil, diyeceğim; ama Türk aydınının zihin yapısında en anlaşılır şeyin bu olduğunun da bilincinde olmamız gerekiyor.
Sayın Başbakan, İstanbula belediye başkanı seçildiğinde, İstanbul susuzluktan kan ağlıyordu.
Başbakanın ağzından, almış olduğu terbiye gereği, yağmur duası çıkmıştı da o zamanın medyası yine tefe koymuştu onu: Başbakanın işi Allah kaldı. diye.
Besmele ile yoğrulan bu toplumda, bu nasıl bir anlayıştır? Ya kime kalacaktı? Allaha kalmayan işimiz mi var? Allahın karışmadığı işler ve mekânlar da mı var?
İşte Türk aydını bunu anlayamıyor ve kamusal alan diye uydurduğu yerlere Allahın karışamayacağını söylüyor!
Hamdolsun sözü, kamusal alanınızı sarstığı için ondan rahatsızsınız ve toplumsal korkudan ötürü, ona direkt karşı çıkamadığınız için, mizahi bir üslupla sunmak istiyorsunuz onu.
Hamd ne demektir?
Hamd, isteyerek yapılan bir iyiliğe veya onun başlangıcı olan bir güzelliğe karşı ferahlıkla sahibine saygı ve ululamayı ifade eden güzel bir zikirdir. ( Hak Dili Kuran Dili, Elmalılı Hamdi Yazır. Cilt.1, s. 74)
Hamd eden, Hamd Edilenin varlığına inanır ve onu ulular. Bu bir inanç ve medeniyet meselesidir. İslam Medeniyeti baştan başa bir hamd ve şükür medeniyetidir. Sayın başbakanın da İslam Medeniyetinin bir bireyi olarak bundan daha doğal ne gibi sözü olabilir?
Hamd, ümidin neşesiyle ve mutluluk zevkiyle yapılır. Diyeceksiniz k, şu ekonomik kriz içerisinde ümit mi var ki, mutlu olalım?
Evet, lider, ümitsizlik gibi gözüken zaman ve ortamlarda, Yaratıcının mutlak gücüne sığınan ve yaratılanların işleyiş biçimini bilen ve ona göre hareket ederek, toplumuna ümit aşılayan insandır. İşte bunun adı hamddır.
Mirac hadisinde Muhammed ümmeti, Hammadun- çok hamdedenler unvanıyla lakaplaşmıştır. (A.g.e s,75) O Mirac ki, insanlığa yepyeni bir soluk ve açılım getirmiştir.
Hamd, bir şevkin, ümidin ifadesi, acziyetin kabulü ve aciz olmayana sığınmadır. Hamd, olaylara olumlu bakışın bir göstergesidir.
Türkiyede, maalesef, her şeye olumsuz bakan, bardağın dolu tarafını hiç görmeyen, sürekli kriz tellallığı yapan insanlar, belli kesimler tarafından hep pohpohlanmış ve onlara entelektüel gözüyle bakılmıştır. Bu, İrfanî bir bakış açısı değildir.
Bu anlayış, bizim son devir tarihsel anlayışımızın da kodu olmuş gibidir. Cumhuriyeti, Osmanlıyı eleştirmek olarak algılayanların ruh fotoğrafı olsa gerek.
Yaratıcıya, iyi ve kötü günlerinde dille ve hareketle hamdederek, kulluğunun bilincini idrak eden insan, kendini bu medeniyetin bir bireyi olarak kabul etmiş demektir. Başbakanın hazmedilmeyen hamdı, mensubiyetinin bir gereği midir?
Birbirlerine her gün dalkavukluk adına hayali ümitler üzerine meddahlıklar yapan nice yaratıklar görülmüştür ki, amaçlarına ulaştıkları zaman en amansız nankör kesilmişlerdir.
Hamd, içinde ihaneti değil, teslimiyeti barındırdığı için de ayrıca güzel.
Bir insan, hamdederek hain olmadığını söylüyorsa, bunun neresi kötü veya mizahi bir unsur taşır?
Kendini İslam Medeniyetinin bir üyesi olarak gören birisi için hamd, herkesin ulaşmak istediği, fakat pek az kişilerin ulaşabildiği en yüksek bir olgunluk makamıdır.
Çünkü Allah: Eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım. (İbrahim.7) buyuruyor.
Biz Müslümanlar, ayrıca Ahirette, Peygamberimize (AS) verilecek olan Livaül Hamd makamında buluşmayı en büyük kavuşma kabul etmekteyiz.
Başbakanı eleştirebilirsiniz; o da bir insandır ve hataları vardır, olabilir. Fakat onun bağlı bulunduğu ruh medeniyetini eleştirmek, tüm Müslümanları üzer; bunun mizahı bile yapılamaz; çünkü bu çok ciddi bir kavramdır.
Başbakanın hamdolsun sözü, onun mensubiyetini gösterir.
Hiç kimse mensubiyetinden dolayı kınanamaz ve eleştirilemez. Bu vadinin havasını teneffüs etmeyenler, bunun ne kadar iç aydınlatıcı ve olaylara hakimiyet kesbedici olduğunu anlayamaz.
Hamdolsun öylesine bir kelime ve kavramdır ki, bu topraklar üzerinde yaşayan herkes onu bilir ve anlar.
Bir yönetici, herkesin anladığı dilden konuşmuşsa, bu, onun becerisi ve olumlu tarafı değil midir?
Bu bağlamda Sayın Baykalın çarşaf çıkışını destekliyor ve Hamd Medeniyetine bir adım olarak görüyorum.
Sayın Başbakanın hamdını, Türkiyenin geleceğine tutulmuş bir ümit ışığı olarak alıyorum.
Hamd, ruh vatanının adıdır. Hamdolsun bu vatanın sancağıdır. Onu dil gönderine çekip, ruhunun gıdasını yapanlar, sonsuz vatanın muazzez vatandaşlarıdır. Onlara selam olsun.
_______________________________________
Not: 11 Aralık Perşembe (yarın), saat 19.00da, Ümraniye Belediyesi Merkez Kültür Salonunda Mevlâna ve İnsan konulu konferansım vardır; dostlara duyurulur. (D.Ali TAŞÇI)