Yahya Kemal’in “Koca Mustâpaşa” adlı şiirinin birkaç hüzünlü mısrasıyla söze başlayalım:
“ Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük.
Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük.
Sızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı,
Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.
Ruh arar başka teselli her esen rüzgârda,
Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda.” ( Kendi Gök Kubbemiz)
Harf inkılâbını bir “kültür savaşı” olarak görenlerin bu niyeti, daha sonraki zamanlardaki demeçlerinde alenen ortaya çıkmıştır. İsmet İnönü’nün 27 Mayıs sonrası ilk 10 Kasım törenlerinde sarfettiği şu cümleler bunun kanıtı olsa gerek. Şöyle diyor İnönü:
“ Bu inkılâplar bir dünya görüşünü yıkıp, bir başka dünyayı kurmak için yapılmıştır. Örneğin Harf İnkılâbı… Bu inkılâp eski alfabenin zor öğretilmesi gibi bir sebeple yapılmamıştır. Yasaklanan alfabe ile Latin alfabesindeki harf adedi hemen hemen aynıdır. Bu bakımdan zorluk söz konusu olamaz. Nitekim Japonlar 400 harften teşekkül eden alfabelerini bütün zorluğuna rağmen değiştirmiyorlar. Bizim milletimiz öğrenmekte başka milletlerden daha geri zekâlı değildir. Onun için harf inkılâbının yapılmasındaki asıl gaye, bir zihniyeti, bir dünya görüşünü boğup, yok etmekti.” (1)
Aslında dünyada olup biten her şey bir zihniyet çerçevesinde değerlendirilirse, varmak istenen sonuca salimen ulaşılır. Bir millet, kendi zihniyet- medeniyet atmosferinden koparılıyor ve başka bir uygarlığa doğru savruluyor. Cumhuriyet döneminde yapılan tüm inkılâplar birer zihin inkılâplarıdır; ne var ki Harf İnkılâbı ise bir zihniyet inkılâbı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her bilim dalı bir zihin oluşturur. Bilimle oluşan bu zihnin, kendi medeniyet örsünde yoğrularak/ biçim alarak hayata yansıyan somut biçimine ise zihniyet denir. Örneğin, mimari bir bilimdir; ancak Süleymaniye, Selimiye Camii bir zihniyetin sembolüdür. Bunun gibi Saint Pierre Kilisesi de bir başka zihniyetin somut göstergesidir. Bilimi kullanan beyin, kendi medeniyet algısına göre bir ortam oluşturmaktadır ve bu da doğal bir görüntüdür.
Ne var ki, siz kalkar da ezan sesleriyle büyümüş insanların yaşadığı İstanbul’da Süleymaniye’yi yıkıp, yerine Saint Pierre Kilisesi’ni dikmeye kalkarsanız, kıyamet kopar! Bunu yapmak için önceden insan beynini etkileyen ve oluşturan ezan sesinden, onları kendi medeniyetlerine bağlayan bütün bağlardan koparıp atarsanız, işte o zaman istediğinizi yapabilirsiniz; kimsenin de sesi çıkmaz.
“1918 Ağustos’unda “Türk’ün Yeni Amentüsü” adlı bir düzmece yayınlanmıştır. Bu sözlerin “Amentü”nün yerine geçirilmesi istenmiştir.” “Türk’ün Yeni Amentüsü” şöyle:
“ Kahramanlık örneği olan ve vatanın istikbalini yoktan var eden Mustafa Kemal’e, onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahid analarına ve Türkiye İçin Ahiret Günü Olmadığına iman ederim.” (2) (Amentü, inanç, iman kuralları demektir.)
“ Böylece resmi gerekçelerde belirtilmese de, Batılılaşabilmek için Osmanlı/ İslâm geçmişiyle ilgili her şeyin silinip süpürülebilmesini isteyen Cumhuriyet” (3) kadroları özlenen hafıza kaybını bir günde gerçekleştirmiş oluyorlardı, alfabeyi değiştirerek.
“Son inkılâbımızın en kestirmesi ve geçmişle alâkayı kesmek itibariyle en tesirlisi Harf İnkılâbı olmuştur.” (4)
Osmanlı Türkçesi’nin liselerde seçmeli, İmam Hatip liselerinde ise zorunlu ders olarak okutulması aslında tarihin ve medeniyetimizin bir zorunluluğudur. Tarih, özellikle gizlenen tarih, yer altında birikip sıkışan enerjiye benzer, hiç umulmadık bir anda büyük depremler oluşturabilir; çünkü tarih zaman tanır, fakat af etmez.
A.Hamdi Tanpınar, “Mazisiz bir hâl tasavvur edilebilir, fakat mazisiz bir gelecek tasavvuru imkânsızdır.” der. Bugün yaşadığımız sorunların büyük bir bölümünün temelinde bu “mazisiz gelecek tasavvuru”nun hayal kırıklığı yatmaktadır. Kimlikler ancak kendi medeniyet bahçesinde filizlenirler.
Dünya ateşler içindeyken, “Diriliş Amentüsü”yle nesillerimizi buluştursak, kötü mü olur? Rusya, Çin, Japonya, Komşumuz Yunanistan alfabesini değiştirmediğinde dünyanın dışına mı savruldu?
Çocuklarımız için, gelecek nesillerimiz için çok hayırlı bir iş yapılıyor, bu hayrın önünü kesmeyelim.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
1- Eş, Selahattin, “Niçin Harf İnkılâbı?” Sebil,9 Nisan 1976
2- Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, T. Edebiyatı Vakfı yay. 19. Baskı, s. 215
3- Tunçay, Mete, T.C’nde tek parti Yönetiminin Kurulması (1923- 1931), 2. Bask. Cem yay. S. 237.
4- Ergin, Osman, Türk Maarif tarihi, 5. Cilt, s. 1755