HAYALLERİMİZ BUDANDI

D. Ali TAŞÇI

                “Çocuk Balzac’ın (Fransızların ünlü roman yazarı) rüyası dünyayı fethetmekti; hiçbir şey küçük yaşta kurulan bir hayalin gerçekleşmesinden daha güçlü olamaz. Napolyon’un bir resminin altına Balzac şunları yazar: “Onun kılıçla sona erdiremediği şeyleri, ben kalemle tamamlayacağım.” (Üç Büyük Usta, Stefan Zweıg,)

            Bir İngiliz başbakanına sorarlar: “Hindistan mı yoksa Shakespeare (şekspir) mi? (Hindistan o zamanlar İngiliz sömürgesidir.) Cevap enteresandır: “ Elbette Şekspir! Çünkü Şekspir gibi bir dehanız varsa, Hindistan her zaman sizindir!”

            Yetenek çok önemlidir. Balzac daha çocukluk yıllarında hayaller kuruyor ve geleceğin çok ünlü bir romancısı oluyor. Romanlarındaki binlerce kahramanı hayatın her safhasında görüyoruz. Çocukluğunda bu hayalleri kurmasaydı, ileride roman yazarı olamayacaktı; ama ona hayaller kurduran şey, başta onun yeteneğiyle birlikte yaşadığı ortamdır. Ne kadar hayalleriniz engin olursa olsun, onlara açılım veren bir sosyal ortam yoksa hayallerinizi genişletemezsiniz. Köy çocuğu olan Balzac, Paris’e taşındıktan sonra hayallerine kamçı vurmayı başarır.

            Şekspir de bir tiyatroda at bakıcısıdır. (Yani bugünkü deyimle vale.) Fakat hayalleri ve yeteneği onu tiyatronun tam içine soktu ve dünya edebiyatının önemli bir figürü oldu. Bir yetişkin insan bazen bir devletten bile daha güçlü olabiliyor. Zaten dünyada öne çıkan devletlere baktığımızda, onların arkasında birkaç insan gözükür, o devletler onlarla anılır.

            Eğitim adına yıllar yılı, altı yüz yıl dünyaya hükmeden bir devleti hiçe saydık; çocuklarımıza bir öcü gibi gösterdik ve bugünlere geldik. Hayallerin geleceğe uzanabilmesi için hayal köklerinin derinlere inmesi gerekir. Oysa bu topraklarda hayallerinizi derinlere gömüp geleceğe daha sağlam bakmanın yolu yıllarca kesildi. Bugün dünyanın belli başlı hiçbir devletinde olmayan “ayrımcılık” maalesef bizde hayat bulmuş durumdadır. Ortak paydadan mahrumuz ve işlem yapılamamaktadır. Mevlâna; “Herkes kendi merdiveninden gökyüzüne çıkar; fakat gökyüzü ortaktır.” der. Ne yazık ki gökyüzüne çıkmaya çalışan herkes, bir başkasının çelmesine takılıp yere yuvarlanıyor; çünkü gökyüzünden habersiz büyüyen nesillerin kavgasıdır bu!

            Hayallerimiz budandı; bir tünelin içinde bize “hayat budur.” denildi. Farklı sesler çıkaranlar debelendi, hayal atını mahmuzlayanların atları vuruldu. Yaşam tarzımız olan medeniyetimiz horlandı, yasaklandı; yeni bir uygarlık anlayışı millete dayatıldı. Adana’da çay ekildi, arkasından ürün almak için beklendi! Bitki bile “tohum, toprak ve iklim” ilişkisi olmadan yetişmiyor da, insan, ruhunu kalıba dökemediği yerde nasıl yetişsin, hayallerine nasıl ulaşsın?

            Ben şuna inanıyorum; bu milletin birinci önceliği ekonomi değildir. Elbette “aç ayı oynamaz”, ama asıl problem doyduktan sonra başlayandır. Problemleri çıkaranlara bakınız; hepsi zengin, ünlü, üniversite mezunu insanlar. Şehitlere bakınız, Anadolu’nun garip ve yüzleri solgun insanları. Dünyada savaşları çıkaranlar, fitne ve fesadı yaymaya çalışanlar, silahlarını satmak için dünyayı kan gölüne çevirenler çobanlar değil, hepsi okumuş- yazmış insanlar.

            Kanlı bir dünyada kuracak olduğunuz hayallere kanın bulaşmaması düşünülemez. Sabah namazına kalkıp Rabbine secde ettikten sonra bir insanın kuracak olduğu hayallere de hiçbir uygarlık mensubu asla ulaşamaz.

            Bizi Rabbimize götüren yollar kesildi; fakat bir hücrede secde eden bir başın hayallerine kimse engel olamaz. Bu yüzden diyorum ki, hayallerinizi sonsuza ayarlayın; çünkü gelecek dünya, sonsuza gebe kalacak olanların doğuracağı nur topu bir evlat gibi olacaktır; zira budanan ağaç daha gür gelir.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci