Sevgili okurlarım, İstanbul’daki seçim kampanyası boyunca, vatandaşlardan ‘aman sandığa sahip çıkın’,muhtarlardan ise ’artık mükerrer oyu ve mahallemize girip çıkanları kontrol edemiyoruz’ talepleriyle karşılaştık.
İleri demokrasiden söz edildiği 21.Yüzyılda, vatandaş hala sandık güvenliğinden endişe duyuyorsa, bunun adına ileri demokrasi denmez. Hileyi ve mükerrer oyu önlemenin yolu denetimden geçmektir. Ölülere bile oy kullanıldığı bir ülkede, demokrasiden, millet iradesinden söz edemeyiz.
Unutmamak lazım, seçim vatandaşın vicdanında gerçekleşir, fakat sandıkta biter.
*
Eskiden, Mahalleye girip çıkanlardan muhtarlardan sorulurdu. Bir adrese taşındığınız zaman, apartman yönetiminden alınacak bir belge ile muhtara gidip, ikametgâh işlemleri yapılırdı.
Şimdi isteyen vatandaş, ilgili Nüfus müdürlüğüne gidip,’ben şu adreste oturuyorum’ demesi yetiyor, ya da kendisinin düzenleyeceği kira kontratı geçerli sayılıyor. Hatta birisi, başka birinin adresini göstermesi bile yetiyor. Yetmedi, birileri sizin ev adresini gösterirse, haberiniz olmadan, adresiniz otomatik olarak siliniyor.
Diyeceğim şu ki, İstanbul’da çok sayıdaki vatandaşımız’ yıllardan beri oturduğumuz adresimize oy kullanma belgesi gelmedi, araştırınca da, haberimiz olmadan, bizim kaydımızı silinip başkalarını yazdılar’ diye dert yandılar.
Olmayan apartmanlara, boş arazilere seçmen yazıldı, ölülerin TC kimlik numaralarıyla aynı kişi değişik yerlerde oy kullandı, birçok yerde, İlçe Seçim Kurulu başkanlarınca, CHP -MHP oyları, küçük partililere yazıldı, itiraz edilince de pardon denildi.
Bütün Gümrüklerdeki oylarımız, iki polisimize emanet... Devletin polisine güvenmemek olmaz tabi…
*
17 milyon, fazla oy pusulası basıldı, ama Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, mührü zarfa basınca, yeni bir zarf ve oy pusulası kendisine verilmedi. Bu pusulalar nerede kullanıldı, seçmen sayısı belli olduğuna göre, fazla basılan bu pusulalardan kaç milyonu YSK’nın elinde duruyor.
10 milyon seçmen nereden çıktı, kimse bilmiyor. Çünkü YSK, bu konuda ikna edici olamamıştır. YSK tüm seçmen kütüklerini toplatıp, mükerrer yazılımları ve oy kullanıp, kullanmadığını ortaya çıkaran sistemi kurmadı. Artık kaybedenler bile seçimlerde hile yapılmadığından emin değilse, gerisini siz düşünün.
Çay ve Fındık üreticisi perişan, Karadeniz köylüsü, kendi arsaları için mahkemelik, Tapu kadastro çalışmalarıyla, dedesinden, babasından kalma arsaları gitmiş, kendi yaylasına gidemiyor, giderse ceza yiyor, işsizlik çiğ gibi, kahveler dolup taşıyor, ama Karadeniz’de yaşayan 100 vatandaşın 65-70’şi AKP’ye oy veriyor. Demek ki mutlu ve bahtiyar.
Devletin iç ve dış borcu 500 milyar doları aşıyor, özel sektörün dış borcu 43 milyar dolardan, 179 milyar dolara yükseliyor, işsizlik oranı yüzde 8’den yüzde 14’lere yükseliyor, 52 yılda verilen cari açık 43 milyar dolar, 9 yılda verilen açık ise 219 milyar dolar. 80 yıllık dış ticaret açığı 247 milyar dolar, 9 yıllık açık 397 milyar dolar olmuş, karşılıksız çek sayısı 743 binden, bir milyon 911 bine çıkmış, tüketicinin banka borcu 6,6 milyar dolarken, 180 milyar dolara yükselmiş, çiftçilerin banka borcu 5 milyar dolardan 24 milyara yaklaşmış, Türkiye gelişmekte olan 150 ülke arasında büyüme sıralamasında 49’dan, 88’e çıkmış ne önemi var.
Vatandaş mutlu ve bahtiyar.
Özetle; din satan siyaset, yüzde 50, Laiklik satan siyaset yüzde 26, Türkçülük satan siyaset, yüzde 13,
Kürtçülük ve bölünmeyi satan siyaset yüzde 6
İşte Türkiye’nin haritası... Herkes mutlu ve bahtiyar.