Basın özgürlüğü, basın yoluyla düşüncelerin serbestçe açıklanması, yayılması ve bilgi edinme haklarını içerir.
Öncelikle, eleştiri ve ifade özgürlüğü çerçevesinde ve haysiyetini zedeleyen kişilik haklarına saldırı olmayan yayınlar, basın özgürlüğü kapsamına girer.
Okuyucuya herkesi ilgilendiren belirli olaylar hakkında bilgi vermek, kamuyu ilgilendiren konularda hesap sormak, varsa eksiklikleri ortaya çıkarmak basının en önemli kamusal görevleri arasındadır.
Kaldı ki, kamu yetkisini kullanan kamu görevlilerin, bu konumlarından dolayı, yapılacak eleştirilere açık olmalı ve konumları gereği her zaman eleştirilebileceklerini daima göz önünde tutup, ifade özgürlüğü çerçevesinde, şeref ve haysiyetini zedelemeden, kişilik haklarına saldırı teşkil etmeden yapılacak yayınlardan rahatsız olmamalıdırlar.
Gerek öğretide gerekse mahkeme kararlarında, basının” kamu görevi” icra etmekte olduğu genel kabul gören bir husustur. YÖK’ün özerkliği, yargının bağımsızlığı gibi, basınında yasalardan kaynaklanan kamusal görevleri vardır.
Sürekli Sarı Basın Kartı sahibi, “Hizmet “ ve “Onur” ödülleri bulunan 33 yıllık gazeteci, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü yönetiminde bulunmuş, Başbakan ve bakanlara basın sözcülüğünü yapmış, Kamuda Genel müdürlük görevlerinde ifa etmiş, ulusal basında köşesi olan, İletişim Fakülteleri’nde gazeteci yetiştiren bir öğretim üyesi biri olarak, üreticilerin haklarını koruduğum için, yüce adalete hesap verdim. Bundan da onur duydum.
***
Eleştirel hakkımı kullanarak, basın özgürlüğü kapsamında” Kontenjan uygulaması üreticiyi mağdur ediyor” diye yazdığım yazılar için, ÇAYKUR Genel müdürlüğü, kurumun parasıyla, şahsima aynı anda ve aynı mahiyetteki bir dilekçeyle hem Rize Cumhuriyet Başsavcılığına ”Haksız rekabet” suçu işlediğim gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu, üreticilerin haklarını koruduğum için de 15 bin TL’lik tazminat davasını açtı.
Her Türk vatandaşı gibi, bağımsız Türk yargısına hesabimi verdim, savunmalarımı yaptım. Sonunda adalet yerini buldu. Yazılarımın basın özgürlüğü kapsamında olduğu mahkeme kararı ile tescil edildi.
Ben hesabimi verdim. Şimdi hesap verme sırası, üreticinin haklarını koruduğum, uğradıkları haksızlıkları dile getirdiğim için, kurumun pastrasıyla bana hem suç duyusunda bulunup, hem de tazminat davası açanların olacak.
***
Açıkça ifade ediyorum ve de ilan ediyorum.
Mahkeme kararını bekledim. Çünkü davayı etkilemek istemedim.
ÇAYKUR eski Genel Müdürü, rahmetli Tüncer Ergüven’in katkılarıyla hazırladığım dilekçeleri dosyamdan çıkardım.
Hepimizin gözbebeği olan ÇAYKUR’la ilgili tüm işlemlerin incelenmesi için, ihmal varsa sorumlular hakkında işlem yapılması için:
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu Başkanlığı’na, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı’na, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, ilgili Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı’na ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyusunda bulunuyorum.
Şimdilik kimseyi suçlamıyorum. Bunun kararını ve tarafsız teftiş kurulları ile bağımsız yargı verecektir.
Ben hesabimi bağımsız yargıya verdim. Kurumu yönetenlerinde varsa hataları hesaplarını versinler.
***
Rize Cumhuriyet başsavcılığı, şahsıma yapılan suç duyurusu dosyayı incelemiş, delilleri toplamış ve ”Haksız Rekabet yoktur. Hakaret suçu de oluşmamıştır. Yazılar basın özgürlüğü kapsamındadır” diyerek ”İşte adalet” dedirtecek tarihi bir karar vermişti.
ÇAYKUR Genel müdürlüğü tarafından, Başsavcılığın “Kovuşturmaya yer yoktur” kararına yapılan itirazı Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi görüştü. Söz konusu mahkeme, Çaykur’un itirazını reddederek, Rize Cumhuriyet Başsavcılığın kararını yerinde ve doğru bulmuştu.
ÇAYKUR Genel Müdürlüğü bununla da yetinmeyerek,15 bin TLlik tazminat davasını açmış. Rize Asliye 2.Hukuk Mahkemesi’nde yargılamalar yapılmış, savunmalar alınmış, belgeler, deliller toplanmış. Ve beklenen karar açıklanmış. Başsavcılığın kararında olduğu gibi, mahkemede Yazıların, Basın özgürlüğü kapsamında olduğu ve hakaret suçunun oluşmadığı gerekçesiyle davanın redine karar verildi.
Bu kararlar sadece benim için değil, bölgede görev yapan tüm meslektaşlarımız için de önemli bir karardır. Basın ve ifade özgürlüğü için örnek bir karardır. İletişim Fakülteleri’nde okutulacak örnek bir davadır.
Unutulmamalıdır ki Türkiye’de yargıçlar var. Biz de bunun güvencesi ve rahatlığı içindeyiz.
Türkiye’de olduğu gibi Rize ve Trabzon’da da hukuk üstünlüğünü benimsemiş, kararlarında kılı kırk yaran, üstün hukuk bilgileri ve deneyimleri olan “İşte adalet” dedirtecek, adil kararları veren hâkim ve savcılar var. Tüm Hâkim ve savcılarımıza yürekten teşekkürler.
Bilinmelidir ki, adalet herkes için gereklidir.
Bu arada, duayen, deneyimli, ömrünü kişilerin özgürlüğünü ve bağımsızlığını savunmakla geçiren, tecrübeli hukuk adamı Av. Muzaffer Derya Çalışkan’a yürekten teşekkürler.