Hz. Peygamber ve şahsiyet inşası

Yusuf KAMBUR

“Bilesiniz ki, Allah’ın Rasulü (sünneti, hayat sistemi ve Nebevi prensipleriyle) aranızdadır.

Şayet işlerin çoğunda siz ona değil de o size uymuş olsaydı elbette sıkıntıya düşer/günaha girer/sarpa sarardınız. Size yazık olurdu/helak olur, perişan olurdunuz…”

(Hucurat: 49/7)

Hepimizin “İlahi inşaya” ihtiyacımız var. Şahsiyet inşası dediğimizde imanda istikamet, ibadetlerde ihlas, ahlakta kalite, yani “peygamber ahlakıyla ahlaklanmak” demektir. Var olanı daha da güzelleştirmek, eksik olanı tamamlamak, olmaması gerekeni izale etmektir.

Çünkü şeytan ve avenesinin her birimizi “kendimize has zaaflarımızdan” yakalayıp elinden gelse “esfeli safiline/aşağıların aşağısına” yuvarlama planları artarak devam ediyor. Bu noktada aşağıdaki sorular önem arz ediyor.

Bugünün Müslümanları olarak bizi kim inşa edecek? İnşa ve ihyaya ihtiyacımız var mı? Varsa bu ilahi inşaya gönlümüz var mı? Eksikliklerimizin farkında mıyız?

Hz. Peygamberin (sav) gönderildiği topluma inanç değerleri bakımından bir göz attığımızda, ilk muhatapların çoğunun Müşrik/putperest olduğunu görürüz. Çok az bir sayıda Hanif (Hz. İbrahim’in dininde olanlar), daha sonra Ehl-i Kitap (Yahudi ve Hristiyan) ve Münafıklar gelmektedir.

Bugün şahsiyet inşasına ihtiyaç duyanlar ise öncelikle Müslümanlardır. Tüm eksen kaymalarına rağmen en azından “kendini Müslüman olarak görenlerdir.” Ve Hz. Peygamberin dar-ı bekaya göçünün üzerinden on beş asır geçmiştir.

Zorluk buradan gelmektedir. “İtikadı açıdan bakıldığında şirke, küfre, nifaka, ateizme, deizme vd düşmüş ya da düşmek üzere olan; ibadet ve ahlak bakımından irtifa kaybetmiş ama bunun bilincinde olmayan ve hâlâ kendisini Müslüman olarak tanımlayan” bir toplumdan söz etmekteyiz.

Hz. Peygamberin (sav) mümin, Müslüman, muvahhit bir şahsiyet olarak inşa ettiği bahtiyar kullar, “Kur’an’dan on ayeti okuyor, tefekkür ediyor, anlamaya çalışıyor, hikmetini öğreniyor, helalini, haramını, emir ve nehiylerini hayatına tatbik ediyordu.” Bu on ayeti “yaşam biçimine dönüştürmeden” yeni bir on ayete geçmiyordu.

Manen ölmek üzere idiler, rahmete susamışlardı. Hz. Peygamberin getirdiği “can suyuyla/hikmet hazinesiyle”(Kamer: 54/5) yeniden inşa ve ihya oldular. Aradıklarını bulunca canları pahasına sımsıkı sarıldılar. Sad b. Ebi Vakkasın (ra) annesinin tüm ısrarlarına rağmen, “Bin tane canın olsa ve hepsi teker teker çıksa ben bu davadan asla vazgeçmem” demesi bundandı.

Babası Ebu Süfyan ziyaretine geldiğinde Ümmü Habibe oturacağı yastığı bir hamlede altından çekmişti. “Babana bir yastığı bile esirgiyor musun?” deyince şu cevabı vermişti: “O yastık Hz. Peygamberin oturduğu yastıktır. Sen ise müşriksin. Müşrik biri babam dahi olsa peygamber yastığına oturamaz” demesi bundandı.

Bizler ise atadan, dededen gelen bu rahmet karşısında “suya doymuş birinin suya olan tavrına benzer” bir tavır takınıyoruz. “Kalplerimiz (ilim ve hikmetle) ağzına kadar doludur”(Bakara: 2/88) diyerek peygambere mesafe koyanların tavrındayız maalesef. Epeyce Müslüman Kur’an’ın tamamını bir oturuşta ezber okuyabilecek yeterlilikte ancak uygulamada, hayata tatbik etmede büyük eksiklikler var. “Olsa da olur olmasa da” muamelesi yapıyoruz.

Biraz cahil cesareti, biraz deli dolu takılma, ciddiyetsizlik, naz, biraz kibir, kendini beğenmişlik, yaşadığı hayatın cennetle sonuçlanacağına inanma ve epeyce de nimete nankörlük havasındayız. Daha açık bir ifade ile “Müslüman bir toplumun İslâm değerleriyle yeniden inşa olması gibi” bir acayipliği yaşamaktayız.

İlahi inşa projesinin amacı “göklerde/uzak/ulaşılamaz/ hayattan soyutlanmış” Allah’ı “Göklerin, yerin, bu ikisi arasında bulunanların ve âlemlerin Rabbi”(Casiye: 45/36; Saffat: 37/5) konumuna yükseltmektir. Hayatın bütününü Allah ve Rasulü’nün ortaya koyduğu ilkelerle şekillendirmek, “Allah’ın (tevhid) boyasıyla boyanmak…” tır.

İki milyar Müslümana rağmen işler yolunda gitmediğine göre, dinimizi ve dini değerlerimizi sorgulamak ve (hâşâ) yargılamak yerine yapacağımız bir tek şey kalıyor. “Bizi doğruya, iyiye, güzele, hakka, hakikate, cennete ve ilahi rızaya götürmeyen dindarlığımızı sorgulamak ve kendimizi Kitap ve Sünnetle yeniden inşa etmektir.”

İman, ibadet, ahlak ve muamelatta eksikliklerimizin farkına varır, bu eksiklikleri tamamlama niyetimizi ve kararlılığımızı ortaya koyarsak “yeniden örnek ve model seçkin bir topluluk” olacağımızda hiç kuşku yok.

 “… Allah size imanı sevdirdi, onunla kalplerinizi süsledi ve size küfrü, fasıkça davranmayı ve iyi olana karşı çıkmayı çirkin gösterdi.

İşte doğru yolu izleyenler onlardır.”(Hucurat: 49/7)

İlahi inşaya çok ihtiyacımız var…